Rüyayorumları zamanla insanların özel ilgi alanına girmiş, “Rüya Tabirleri”, ve “Tabirname” şeklinde eserler kaleme alınmıştır “Muabbir”, “Tabirci”, rüya tabirleri ilmine vakıf insanlar için kullanılır. Peygamber Efendimiz: “Rüya, ilk tabirciye göre tahakkuk eder.” (İbn-i Mace, Ta’bîr, 7) buyurmuştur.
Kategorimizderüya tabirleri fiyatları hakkında fikir almak isteyebilirsiniz. Bunun için farklı modellere bakmak önemlidir. Kitabın kalınlığına, ciltli ve ciltsiz oluşuna göre fiyat değişmektedir. Uygun fiyatlarla kaliteli rüya sözlüğüne sahip olmak isterseniz hemen sipariş verin. . Aynı gün kargo avantajından faydalanın.
Cafer-i Sadik'a göre: rüya sahibi Allah katinda makbul ve muhterem olur. Fakir olarak vefat eder. Ibn-i Füdale'ye göre: rüya sahibi kadi ise eceli yaklasmistir. Devlet baskani ise, ahlaki ve söhreti iyi olur. Tüccar veya esnaftan ise kazanci artar. Abdulgani Nablusi'ye gö-re: Allah (C. C. ) yaninda makbul olur, helal rizka ve sevaba
AçıklamalıRüya Tabirleri Ansiklopedisi adını verdiğim bu eserimi, değerli oku rlarıma sunarken, rüya görmekle ilgili, birkaç kısa cümlecikle ifade-i meramda bulunmayı muvafık gördüm. Şu fani dünyada rüya görmeyen hiçbir fani insan yoktur. Her insan rüya görür, görecektir ve görmeye devam edecektir.
Sosyolog İbn Haldun'a göre ilm-i cifr, bir disiplinden ziyade, şahsi kabiliyetle alakalıdır. Mukaddime adlı eserinde ilm-i cifrin ilham ve keşif ile ilişkisi üzerinde durmuştur.[SUP][2][/SUP] Haldun'a göre cifr ilmi sadece belli birikim ve kabiliyet sahibi olan insanlar tarafından kullanılırsa doğru sonuç verecektir.
Rüyatabirleri sözlüğü. Rüyada baskın öğeyi yazınız. örn: elma,evlenmek. Toplam 6620 Kelime Var. Rüya tabirleri sözlüğü kullanım kılavuzu. Rüyada gördüğünüz nesneyi yahut durumu yalın bir halde arayınız.Rüyada eğer aşık oluyorsanız. Aramak için "aşık olmak" yazmanız yeterlidir. Rüya tabirinize rüyanızdaki
Q2OU. Bir nesnede bulunup başkalarında bulunmayan tabiat, özellik ve niteliği ifade eden hâs ve hâssa kelimelerinin çoğulu olan havâs insanlar için kullanıldığında "sıra dışı, üstün, seçkin kişiler" anlamına gelir. İslâm âlimleri, Allah'ın varlıkları farklı şekillerde ve bir hikmet üzere yarattığı gerçeğinden hareketle onlardaki ilâhî sırları keşfedebilmek için türlerini araştırmaya çalışmışlardır. Meselâ Câhiz, Gazzâlî, Demîrî, Zekeriyyâ b. Muhammed el-Kazvînî, Ebü'l-Ferec Abdurrahman b. Ebû Bekir b. Dâvûd, Hârûn Şah es-Simâvî gibi âlimler, tabiattaki canlı ve cansız varlıkların sahip oldukları özellikleri keşfetmek üzere gayret göstermiş, araştırmalarını kitap ve risâleler şeklinde ortaya koymuşlardır. Bu husustaki genel yaklaşım şöyledir Her varlık türü kendi oluşumunu sağlayan bir elemana sahiptir ve her varlık farklı karışımların meydana getirdiği bir birleşiktir; varlıkları diğerlerinden farklı kılan bu özelliklere "havâssü'l-eşyâ" denilir. Dolayısıyla her varlığın kendine ait bir havassı söz konusudur. Ancak bazı varlıkların hâssaları bilinmekte, bazılarınınki ise gizli olduğu için bilinmemektedir. Havas ilmiyle uğraşanlar, bu gizlilikleri keşfederek olağan üstü sayılan birtakım işleri yaptıklarını iddia etmektedirler. İbnü'n-Nedîm gizli ilimlerin azâim, sihir, şa'beze, nîrâncât, hiyel ve tılsım çeşitlerine ayrıldığını söyledikten sonra bunların bir kısmının azâim, sihir gibi cinleri kullanmak, bir kısmının tılsım, şa'beze, nîrâncât gibi yıldızları gözlemlemek veya taş, boncuk, yüzük vb. nesneler üzerine işaretler yapıp yazılar yazmak suretiyle icra edildiğini belirtmektedir. Ona göre bu usullerin bazıları Hz. Süleyman ve Âsaf b. Berahyâ örneklerinde olduğu gibi dinen hoş karşılanmakta; bunların İslâm toplumunda ilk uygulayıcıları olan Halef b. Süleyman ed-Destmîsânî, Hammâd b. Mürre el-Yemânî, Ebü'l-Kāsım Fazl b. Sehl el-Harîrî, İbn Vahşiyye el-Keldânî ve arkadaşı Ebû Tâlib Ahmed b. Hüseyin ez-Zeyyât'ınki ise hoş karşılanmamaktadır. Yine İbnü'n-Nedîm dindar insanların Allah'a boyun eğmek, ibadetlere sarılmak ve riyâzet yapmak suretiyle ruhanîleri etkileri altına alabileceklerini kabul ederken sihirbazların, şeytanın oğlu veya torunu olduğuna ve su üzerindeki bir tahtta oturduğuna inandıkları Bîzâh'ın isteklerini yerine getirdiği şeklindeki görüşlerini reddetmektedir el-Fihrist, s. 369-372. İbn Haldûn ise havas ilmini, onun bir cüzünü teşkil eden esrâr-ı hurûf ve simya ile bir arada ele almakta ve başlangıçta müslümanlar arasında böyle bir ilmin mevcut olmadığını, daha sonraki yıllarda Şîa ve Bâtınîliğe yönelen sûfîler tarafından İslâm kültürüne sokulduğunu kaydetmektedir Muḳaddime, III, 1159. Onun insan-gayb ilişkisini incelerken insanları özellikleri bakımından tabiatı icabı duyuların ve aklın ötesine geçemeyen, ruhanî idrakten âciz nefisler, riyâzet ve gayret sayesinde akıl ve duyuları kullanmadan kısmen gaybı idrak eden nefisler, yaratılışları bakımından beşeriyetten bütünüyle sıyrılıp melekiyete yükselme yeteneğine sahip nefisler olmak üzere üç gruba ayırdığı ve birinci gruba avamı, ikinci gruba velî ve sûfîleri, üçüncü gruba da peygamberleri dahil ettiği görülür I, 411. Havas ilmi konusunda en geniş bilgiyi Taşköprizâde Ahmed Efendi vermektedir. Ona göre gizli ilimleri elde etmede etkili olan ya nefsin gücü sihir ya feleklerin yardımı da'vet-i kevâkib veya semavî kuvvetlerle yeryüzü kuvvetlerinin mezcedilmesi tılsım yahut da nesnelerin gizli özelliklerinden istifadedir. Nesnelerin gizli tabii özelliklerinden faydalanılarak kazanılan gizli ilimleri de okumakla ilm-i havâs, yazmakla nîrâncât, fiil şeklinde rukye, bedensiz ruhlardan istifade etmek suretiyle azâim ve bedenlenmiş ruhların yardımı ile ilmü'l-istihzâr gerçekleştirilenler şeklinde kısımlara ayırır; sonra da ilm-i havâssın, esmâ-i hüsnâyı ve kutsal kitapları okuyarak kazanılan hassalardan bahseden bir ilim olduğunu, bundan yararlanabilmek için her şeyden önce insanın kendini tamamen Allah'a verip dünyevî zevklerden uzaklaşması ve yalnız evrad ile ilgilenmesi gerektiğini söyler; böylesine sıkı bir riyâzat yapan kimsenin nesnelerin gizli özelliklerini öğrenebileceğine ve onları kullanabileceğine inanır Miftâḥu's-saʿâde, I, 364-370. Kâtib Çelebi, havas ilmine dair bilgilerin tanımını Taşköprizâde'den aynen aktardıktan sonra eşyanın hassalarının sempatik ve antipatik özelliklerinin sabit, oluş sebeplerinin ise gizli kaldığını ve bunlardan bazılarının akılla kavranmasına karşılık bazılarını anlamaya imkân bulunmadığını, mıknatısın bunlara örnek teşkil ettiğini söyler. Kâtib Çelebi havas ilmine konu olan varlıkları şöyle sınıflandırmaktadır 1. Hurûf ilmine ait kaidelerin içinde yer alan isimlerin ve bu isimleri meydana getiren harflerin havassı; 2. Efsunlarda kullanılan dua ve âyetlerin havassı; 3. Burçların ve yıldızların havassı; 4. İklimlerin ve şehirlerin havassı; 5. Kara ve denizlerin havassı Keşfü'ẓ-ẓunûn, I, 725-726. Sıddîk Hasan Han ise gizli ilimlerin metotlarını riyâzata dayanan Hint, belirli vakitlerde dualar okumak suretiyle yapılan Keldânî, yıldız ve feleklerin nefislerinin etki altına alınması suretiyle icra edilen Yunan, anlamı bilinmeyen bazı duaları okumak suretiyle cinler üzerinde etkili olan melekleri emir altına almayı hedefleyen İbrânî-Kıptî-Arap usulü şeklinde gruplandırmaktadır. Bu taksime göre havas ilmi Keldânî metoduna girmekte ve biri isim ve harflerin, diğeri de nesnelerin havassına dayanmak üzere ikiye ayrılmaktadır Ebcedü'l-ʿulûm, II, 54, 151-153, 236-238, 280-283, 318-319. Gelenekte havas ilmi denilince harf, rakam, isim ve duaların hassalarından istifade etmek suretiyle yapılan işlemler akla gelmekteyse de gerçekte durum bundan farklıdır ve bu ilmin nesnelerdeki itibarî hâssalardan çok hakiki hâssalara dayandığı görülür. Bu yönüyle havas ilminin fizik, kimya, biyoloji gibi müsbet ilimlerin gelişmesine olumlu katkıda bulunduğu söylenebilir. Nitekim havas ilmi adına çeşitli taş ve madenleri, bitkileri, hayvanları konu edinen birçok eser kaleme alınmıştır. Ayrıca ilim tarihi üzerine yazanların birçoğu havas terimini bu anlamda kullanmıştır. Bunlara Müfîdü'l-ʿulûm adlı kitabında havassı maden, bitki, hayvan, insan ve beldelerin hassaları olmak üzere beş kısma ayıran s. 204-205 Zekeriyyâ b. Muhammed el-Kazvînî örnek gösterilebilir. Çağdaş müslüman müelliflerden bazıları havas ilminin bu iki boyutuna dikkat çekmişlerdir. René Guénon'a Abdülvâhid Yahyâ göre havas ilminde "gizli ilimler" değil "gizlenmiş ilimler" söz konusudur. Seyyid Hüseyin Nasr'a göre ise bozulmamış haliyle bu ilimler kâinattaki gizli güçleri ve bu güçleri kullanma vasıtalarını ele alır İslâm ve İlim, s. 193. Simya hem bir ilim hem de bir sanattır ve kozmosun yanı sıra nefsi de konu edinerek varlıklara bütüncül bakar. Simyaya göre her şey her şeyin içine girmiştir; bu sebeple nesnelerin cevherleri birbirine dönüştürülebilir. Bu anlayış, yalnızca arazların değişken olduğunu kabul eden Aristocu felsefeden ayrı bir şeydir. Simyevî dönüşüm tabii bir süreç değildir ve üst âlemlerdeki güçlerin fizikî âleme girip kozmik süreçleri hızlandırması ile mümkün olmaktadır s. 197. Halk arasında yaygın şöhrete sahip eserlerde daha çok harflerin, kelimelerin, isimlerin, duaların ve feleklerin kendilerine özgü hassalarının bulunduğu, bu hassaları bilen kişilerin söz konusu bilgiyi kullanmak suretiyle duyular ötesinden haber verebildikleri ve nesnelere hükmettikleri ileri sürülmüş, böylece havas ilmi tek boyutlu hale getirilmiştir. Bu haliyle havas ilminin amacı eşyanın hakikatini araştırma olmaktan çıkıp hasmın yenilmesi, gizli hazinelerin bulunması, insanlar arasında sevgi veya nefret duygularının geliştirilmesi, şifa dağıtılması gibi hususlara ve büyücülüğe dönüşmüştür. Bu anlayış zaman zaman savaşa iştirak eden padişah ve kumandanları, korunmak amacıyla üzerine bazı âyet ve vefkler yazılı gömlekler tılsımlı gömlek giymeye, üzerinde çeşitli yazı ve şekiller bulunan madalyon, yüzük ve metal muskalar taşımaya sevketmiştir. Taşköprizâde, Eflâtun'un rakamları birbirlerini sevenler ve sevmeyenler şeklinde ikiye ayırdığını, birinci gruptakileri bir kâğıda yazıp daha önce içine hiç su konulmamış bir kaba koyduktan sonra bu sudan iki kişiye içirilirse aralarında sevgi, aynı işlem ikinci gruptaki rakamlarla yapılırsa nefret ve düşmanlık hasıl olacağını söylediğini nakletmektedir Miftâḥu's-saʿâde, I, 396. Nesnelerin gizli özelliklerinin keşif ve tesbiti esasına bina edilen havas ilminin ilk olarak Mısır'da ortaya çıktığı sanılmakta ve Mısırlılar'ın bitki ve hayvan kültürleri yönünden zengin oluşlarının bu ilmin temellerinin ilk defa orada atılmasını sağladığı düşünülmektedir. Yunanlılar'ın ise havassa dair bilgileri Mısırlılar'dan aldıkları, daha sonra Mendesli Bolos Düzmece Demokritos, Manethen, Paxamos, Anoxilaos, Kallisthenes gibi filozof-bilginler sayesinde ileri götürdükleri ve ardından bu bilgilerin Yeni Pisagorcu etkiler yoluyla Doğu'ya geçtiği tahmin edilmektedir. Ayrıca Empedokles'in kozmolojik fikirlerinde yer alan sevgi ve nefret sempati-antipati telakkisi, az çok değişmiş bir şekilde kendinden sonra gelenleri etkilemiş ve nesnelerde gizli özelliklerin bulunduğu fikrine zemin hazırlamıştır. Havas ilmine dair kuralların belirlenmesinde hermetik akımların öncü bir rolü olmuştur. Bu telakkilere göre Tanrı'nın eseri olan taş, bitki ve hayvan gibi bütün nesnelerde bir ulûhiyyet söz konusudur. Her nesnede farklı ölçüde bulunan ulûhiyyet aynı zamanda onun havassını oluşturur. Eski Yunan'da nesnelerin gerçek özelliklerine dayanan havas kadar, harf ve rakamların hâssalarından faydalanmak üzere teşkil edilen cetveller de önem taşımaktaydı. Yunanlılar, Hermes Trismegistos'un şahsında literatüre "hermetik düşünce" olarak geçen ve kâinata farklı bir yaklaşımla bakan bir yöntemi ortaya koymuşlardır. Bu konuda bazı kaynaklar, Yunanlı filozoflara nisbet edilen ve çoğu apokrif olan çeşitli eserlerin adını vermektedir. Meselâ Ḥâfiyâtü Eflâṭûn, Elvâḥu'l-cevâhir, eẓ-Ẓahrü'l-fâʾiḥ ve'n-nûrü'l-lâʾiḥ ve Kitâbü'l-Uṣûl ve'ḍ-ḍavâbiṭ Eflâtun'a; Risâletü'l-ḥurûf li'l-muʿallimi'l-evvel Arisṭotâlîs ve Maʿrifetü'l-ġālib ve'l-maġlûb Aristo'ya; el-Emrâżü'l-müzmine Archigenes'e; el-Kenzü'l-aʿẓam Batlamyus'a nisbet edilmektedir. Literatürde havas ilminin kurucusu olarak tanıtılan Hermes'in kimliği konusunda farklı ifadeler kullanılmış, hatta Hermes kelimesinin özel isim mi cins ismi mi olduğu, özel isimse tek kişiyi mi yoksa birden fazla insanı mı adlandırdığı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bu zat Mısırlılar'a göre ay ve akıl-hikmet tanrısı Thot; Keldânîler'e göre Bâbil'de yaşamış felsefe, tıp ve sayıların özellikleri konularında fevkalâde bilgi sahibi bir bilge; Grekler'e göre Hermes Trismegistos üç defa daha güçlü Hermes diyerek Olymposlu Hermes'ten ayırdıkları ve Mısır tanrısı Thot ile birleştirdikleri bir tanrı; İbrânîler'e göre peygamber veya bilge olduğu tartışmalı Enoh Uhnûh; İranlılar'a göre mitolojik şahsiyet Hûşeng'dir. İslâm kaynaklarında değişik devirlerde ve yerlerde yaşamış birkaç Hermes'in mevcut olduğu kabul edilir İbnü'n-Nedîm, s. 327, 373, 417-418; Hermesü'l-Herâmise denildiği zaman akla gelen kişi ise Hz. İdrîs'tir. Ancak Kur'ân-ı Kerîm'de Hz. İdrîs için sadece, "Kitapta İdrîs'i de an. Gerçekten o pek doğru bir insan, bir peygamberdir. Onu üstün bir makama yücelttik" Meryem 19/56-57 denilmekte, hadiste ise hattü'r-remile başvurduğu belirtilmektedir Müslim, "Selâm", 121; Ebû Dâvûd, "Ṭıb", 23; yani literatürde ileri sürüldüğü gibi havassa dair bilgilerin kaynağı olduğu söylenmemektedir. Öte yandan İslâm tarihi ve tabakat kitaplarında yer alan bazı ayrıntıların, İbrânî kaynaklarındaki açıklamalarla büyük ölçüde paralellik gösterdiği görülmektedir. İbnü'l-Esîr Hz. İdrîs'in ilk yazı yazan ve hesap, kozmoloji, nücûm ilimlerini, bitkilerin özelliklerini bilen ilk kişi olduğunu el-Kâmil, I, 62-63, Nişancızâde Muhyiddin Mehmed de esrâr-ı hurûfa dair bir eserinin bulunduğunu Mir'âtü'l-kâinat, I, 67 kaydetmektedir; Abdurrahman Bedevî ise el-İnsâniyye ve'l-vücûdiyye fi'l-fikri'l-ʿArabî adlı eserinin sonunda Hermes'e nisbet edilen bazı metinler yayımlamıştır s. 179-197. Araştırmalar, İbn Haldûn'un da belirttiği gibi havas kültürünün müslümanlara dışarıdan geldiğini ortaya koymaktadır. Bu kültürün İslâm öncesi Bâbil ve Harran'da yaygın olması ve İslâmî dönemde de İbn Vahşiyye gibi Keldânî asıllı müellifler yoluyla yayılması, ayrıca Yunanlı filozoflara ait hermetik düşünceleri içeren risâlelerin Arapça'ya ilk çevrilen eserler arasında bulunması bu görüşü desteklemektedir. Bundan başka Empedoklesçi kozmolojinin nisbeten kılık değiştirmiş muhtevasıyla İslâm dünyasında tanındığı ve "muhabbet ve galebe" kavramları etrafında geliştirilen bu "oluş ve bozuluş" telakkisinin eşyanın havassına dayandırıldığı bilinmektedir Şehristânî, II, 69-70; Empedoklesçi fikirlerin Şehristânî'nin yanı sıra Ebû Süleyman es-Sicistânî ve Âmirî'deki yansımaları için bk. Kraemer, s. 141-143. İslâmî dönemde havas ilmine ilk ilgi duyan ve onu yaygın bir şekilde kullananların başında Şiîler ve mutasavvıflar gelmektedir. Şiîler'in bu ilgisinin temelini, Ehl-i beyt'e mensup kişilerin diğer insanlardan imtiyazlı oldukları inancı ile Hz. Âdem'e esmânın öğretilmesiyle başlatıp bütün peygamberlerde devam ettirdikleri hurûf ilminin Hz. Muhammed'de en üst noktaya ulaştığı, ondan Hz. Ali'ye ve ondan da imamlara geçtiği yolundaki telakkileri oluşturmaktadır. Şiîler, Ca'fer es-Sâdık'ın hem havâss-ı eşyâya dair simyayı hem de esrâr-ı hurûfa dayanan cefri bildiğini iddia etmektedirler. Bazılarınca Ca'fer es-Sâdık'ın öğrencisi ve Şîa'nın bab mertebesine ulaşmış ileri gelenlerinden biri olduğu kabul edilen Câbir b. Hayyân madenler, bitkiler ve yıldızlar hakkında birçok kitap yazmış, özellikle Kitâbü'l-Ḫavâṣṣi'l-kebîr, Kitâbü'l-Baḥs̱, Kitâbü'l-Ḫamsîn, Kitâbü's-Sebʿîn ve Kitâbü'l-Mîzân'da havas ilmi kapsamına giren konular üzerinde durmuştur. Bunların yetmiş bir makaleden meydana gelen birincisinde nesnelerin özellikleri Keşfü'ẓ-ẓunûn, II, 1416, ikincisinde tılsımların mahiyeti, çeşitleri ve hangi amaçlarla yapıldıkları, üçüncüsünde muhabbet işlemleri ve astroloji konuları, dört ve beşincisinde ise simyanın temel meseleleri ele alınmaktadır İbnü'n-Nedîm, s. 420-423. Câbir, nesnelerin sahip bulundukları gizli özellikleri "el-kuva'r-rûhâniyye" şeklinde nitelendirmekte, örnek olarak da görülmeyen ve hissedilmeyen gizli bir güçle demiri kendine çeken mıknatıs taşını göstermektedir. Bunların, aralarına kalın bir pirinç levhanın konulması halinde bile birbirlerini çektiklerini söyleyerek söz konusu güce "hassa" demekte ve onun bu nesnelerin içinde saklı olduğunu, bir başka nesneye yaklaştırıldığında ortaya çıktığını ileri sürmektedir. Daha sonraları İsmâilîler Câbir'in külliyatına birçok yeni eser ilâve etmişlerdir. İsmâilî âlim Ebû Ya'kūb es-Sicistânî Kitâbü'l-İftiḫâr'da yedi ulvî harfin değerini anlatmak üzere bir bölüm ayırmış s. 47-56, bu yolla bâtınî yorumlar yapmak için de el-ʿİlmü'l-meknûn ve's-sırrü'l-maḫzûn adlı risâleyi yazmıştır Deylemî, s. 43. İhvân-ı Safâ risâlelerinin elli ikincisi sihir, azâim, tılsım, astroloji ve nazar gibi havas ilmine dahil sayılan konulara ayrılmış ve bu çalışmada minerallerin sempati-antipati durumları ele alınarak taş, bitki ve hayvanların da insanlar gibi gizli şuur ve latif hislerinin bulunduğu iddia edilmiştir. Mıknatıs taşının demiri çekmesi, bu iki nesnenin birbirlerine yaklaştırılmaları anında, sevenin sevdiğine yaptığı gibi taşın demirin kokusunu alıp üzerine doğru giderek ona yapışması ve kendine çekerek sıkıca tutması şeklinde açıklanmaktadır. Daha sonra varlıkların özelliklerine dayanarak okuyuculara çeşitli öğütlerde bulunulmakta, meselâ sümbülü yüzük gibi parmakta taşımanın vebayı önleyeceği, incinin kalp hastalıklarına, zebercedin saraya karşı koruyucu olduğu ileri sürülmektedir; risâlede ayrıca Eflâtun'un Kitâbü's-Siyâse'si ile ünlü müneccim Ebû Ma'şer el-Belhî'nin astrolojinin sırlarına dair Müẕâkerât'ından alıntılar yapılmaktadır Resâʾil, IV, 287-288. Tasavvufta ise özellikle Kur'an'ın ve esmâ-i hüsnânın havassı çerçevesinde eserler verilmiştir. Sûfîlere göre kalbini Allah'a bağlayıp mâsivâdan temizleyen insanlarda bu ifadelerin havassını anlayacak bir istidat gelişmektedir. Zünnûn el-Mısrî'nin Risâle fî ḫavâṣṣi'l-iksîr'i Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 5309, Şehâbeddin Yahyâ b. Habeş es-Sühreverdî'nin Ḫavâṣṣu esmâʾillâhi'l-ḥüsnâ'sı ile Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3704 Ḫavâṣṣü'l-ḥurûf'u Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 1863, Gazzâlî'ye nisbet edilen Ḫavâṣṣü'l-Ḳurʾân Süleymaniye Ktp., Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 1163 ve Muhyiddin İbnü'l-Arabî'nin el-ʿİḳdü'l-manẓûm fî ḫavâṣṣi'l-ḥurûf'u Süleymaniye Ktp., Hacı Beşir Ağa, nr. 659 sûfîlerin havas konusundaki eserlerine örnek olarak gösterilebilir. Havas konusuna sûfîler gibi filozoflar da ilgi duymuşlardır. Bunların ilk ve önemli temsilcilerinden biri, aynı zamanda tabip ve kimyacı olan Muhammed b. Zekeriyyâ er-Râzî'dir. Onun, bazı eserlerinde hem eşyanın gerçek özelliklerini ortaya koyan bir yaklaşım içinde olduğu, hem de itibarî hassalar üzerine bina edilen tılsım gibi yöntemleri kullandığı görülmektedir. Ansiklopedik eseri el-Ḥâvî'de havassa dair birçok ameliyeye yer veren Râzî, Kitâbü'l-Ḫavâṣ'ta muhabbet ameliyelerini inceleyip çeşitli usullerini gösterirken Risâle fî ṣanʿati'ṭ-ṭılasmât'ta insanlar arasında dostluk temini, dil bağlama, idareci ve yöneticilerin teveccühlerini kazanma gibi konuları işler. Râzî'nin konuyla ilgili diğer eserleri de şunlardır Kitâbü'l-İksîr, Kitâbü Nüketi'r-rumûz, Kitâbü'l-Ḥiyel, Kitâbü'l-Esrâr ve Kitâbü Sırri'l-esrâr. Râzî ile hemen hemen çağdaş olan Keldânî asıllı İbn Vahşiyye de yazılarında ele aldığı bütün konuları havas ilmiyle irtibatlandırmış, canlılar arasındaki sempati-antipati ve bakışların etkisi nazar değmesi gibi konulara yer vermiştir; ayrıca onun tarımla ilgili konulara oküler açıdan baktığı Kitâbü'l-Filâḥati'l-kebîr ile yine havas ilmine dahil edilebilecek konuları işlediği es-Siḥrü'l-kebîr, Kitâbü Esrâri'l-Kevâkib, Risâletü esrâri Utarid, Kitâbü's-Sümûm ve Kitâbü'l-Esmâʾ adlı eserleri de zikredilebilir İbnü'n-Nedîm, s. 372, 423. İbn Sînâ ise insan nefsinin olağan üstü hadiselerle irtibat kurabilecek özelliklerine temas etmekte ve okuyucuya, "Âriflerin dua ile yağmur yağdırdıklarını, şifa bulmayı ve sel, veba, tûfan gibi âfetlerden kurtulmayı sağladıklarını, beddua ile de aksini yaptıklarını işittiğin zaman hemen inkâr etme, düşün; çünkü tabiatın gizliliklerinde bu gibi şeylerin de sebepleri vardır" uyarısında bulunduktan sonra tabiattaki sırları bilinmeyen gaybî işlerin nefs, nesnelerin özellikleri ve gök cisimlerinin etkileri olmak üzere üç sebebe dayandığını söylemektedir el-İşârât, III, 892-902. er-Risâletü'n-nîrûziyye fî meʿâni'l-hicâʾiyye adlı eserinde ise varlık zincirindeki çeşitli bağların özelliklerini ebced hesabını kullanarak Arap alfabesinin harfleri çerçevesinde açıklar ve sonuçta harflerle kozmos arasında bir münasebetin bulunduğunu iddia eder Seyyid Hüseyin Nasr, Üç Müslüman Bilge, s. 42-43. Bu konuda tanınmış âlim Endülüslü Ebü'l-Kāsım el-Mecrîtî de Ġāyetü'l-ḥakîm ve eḥaḳḳu'n-netîceteyn bi't-taʿẓîm adlı kitabı kaleme almıştır. Burada müellifin ulaştığı "iki netice" ile, nesnelerde mevcut olan "havâss-ı hakîkî" ve mevcut olduğu varsayılan "havâss-ı i'tibârî"yi kastettiği anlaşılmaktadır. Mecrîtî'nin Eflâtun, Câbir b. Hayyân ve İbn Vahşiyye gibi müelliflerden bol miktarda alıntılar yaptığı kitabın yazma bir nüshası Râgıb Paşa Kütüphanesi'nde bulunmaktadır nr. 870; eser Picatrix adıyla Latince'ye de çevrilmiştir. Genelde ilk dönem kelâmcılarının karşı çıkmalarına ve bu yolla bilgi edinilemeyeceğini söylemelerine rağmen dolaylı da olsa Bâtınîliğin etkisinde kalmış olan Gazzâlî, Fahreddin er-Râzî ve Celâleddin ed-Devvânî gibi müellifler havas konusunda kitap yazmışlardır. Bunlardan Râzî'ye nisbet edilen es-Sırrü'l-mektûm fî esrâri'n-nücûm Süleymaniye Ktp., Damad İbrâhim Paşa, nr. 845, Muhammed b. Muhammed el-Füllânî el-Kişnâvî tarafından özetlenerek Kitâbü'd-Dürri'l-manẓûm ve ḫulâṣatü's-Sırri'l-mektûm fi's-siḥr ve'ṭ-ṭalâsım ve'n-nücûm ismiyle yayımlanmıştır Kahire 1350. Havassa dair halk arasında en tanınmış eser, Kuzey Afrikalı bilgin Ahmed b. Ali el-Bûnî'nin Şemsü'l-maʿârifi'l-kübrâ'sıdır. Dört cüzden oluşan kitapta harflerin çeşitleri ve sırları, yıldız ve burçların tâli ve menzilleri, besmele, esmâ-i hüsnâ, ism-i a'zam, sûre ve duaların havassı, faydalı vefk ve tılsımlarla cefr ve kutsal taşların havassına yer verilmekte, ayrıca hassalardan faydalanmak suretiyle zehirlerden korunma, haşeratın uzaklaştırılması, düşmana galip gelme, hastalıktan şifa bulma ve sevdiği bir kimseyi kendine bağlama gibi işlemlerin nasıl yapılabileceği izah edilmektedir. Bûnî bu kitaptaki üslûbunu Esrârü'l-ḥurûf ve'l-kelimât, ʿİlmü'l-hüdâ ve esrârü'l-ihtidâ fî şerḥi esmâʾillâhi'l-ḥüsnâ ve Leṭâʾifü'l-işârât fî esrâri'l-ḥurûfi'l-ʿulviyyât gibi eserlerinde de sürdürmüştür. İbnü'l-Hâc el-Abderî et-Tilimsânî'nin Şümûsü'l-envâr ve künûzü'l-esrâri'l-kübrâ adlı eseri de Bûnî'nin Şemsü'l-maʿârif'ine benzemektedir. Ali b. Aydemir el-Cildekî'nin Dürretü'l-ġavvâṣ ve kenzü'l-iḫtiṣâṣ fî ʿilmi'l-ḫavâṣṣ'ında havas bölümü canlıların havassı ve cansızların havassı olmak üzere iki kısma ayrılmıştır; Ali el-İznikî'nin Kitâbü'd-Dürreti'l-ġavvâṣ fî esrâri'l-ḫavâṣṣ'ı da bu eserin devamı niteliğindedir. Dâvûd-i Antâkî, en-Nüzhetü'l-mübhice adlı kitabının son kısmını havassa ayırarak burada hayvan, bitki ve madenlerin özelliklerinden söz etmiştir. Bunların dışında ayrıca havassa dair şu eserler de zikredilebilir İbn Şuayb el-Medâinî, Kitâb fî ʿilmi'l-ḫavâṣ Sezgin, III, 378; Ebü'l-Anbes es-Saymerî, Kitâbü Aṣli'l-uṣûl fî ḫavâṣṣi'n-nücûm ve aḥkâmihâ Süleymaniye Ktp., Giresun, nr. 146; İbnü's-Süveydî İbrâhim b. Muhammed b. Ali b. Tarhan, el-Bâhir fî ḫavâṣṣi'l-cevâhir Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3697; Abdülmelik b. Zühr, Cemʿu'l-fevâʾidi'l-münteḫabe mine'l-ḫavâṣṣi'l-mücerrebe TSMK, III. Ahmed, nr. 2068; Utârid b. Muhammed el-Hâsib, Menâfiʿu'l-aḥcâr ve'l-ḥazer ve ḫavâṣṣü'l-ḥurûf Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3610; Ebü'l-Ferec Abdurrahman b. Ebû Bekir b. Dâvûd, Nüzhetü'n-nüfûs ve'l-efkâr fî ḫavâṣṣi'l-ḥayevân ve'n-nebât ve'l-aḥcâr Köprülü Ktp., Ahmed Paşa, nr. 197; Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 988; Abdurrahman b. Ahmed el-Bistâmî, Kitâb fi'l-ḫavâṣ Süleymaniye Ktp., Hekimoğlu Ali Paşa ve Camii, nr. 540; Ebû Abdullah Muhammed b. Muhammed ed-Dimyâtî, Risâle fi'ṭ-ṭıb ve'l-ḫavâṣ Süleymaniye Ktp., Reîsülküttâb Mustafa Efendi, nr. 1163; Hârûn Şah es-Simâvî, Ḫavaṣṣü'l-aḥcâr ve'l-maʿâdin Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 4871; Abdülfettâh b. Muhammed Lârendî, Ḫizânetü'l-ḫavâṣ Süleymaniye Ktp., Amcazâde Hüseyin Paşa, nr. 71. Havas ilmiyle ilgili yukarıda verilenlerden başka birçok çalışma daha yapılmıştır başlıcalarının listesi için bk. Ullmann, s. 402-426; bu tür eserlerin büyük bir kısmı isim ve harflerin havassına dairdir bk. HAVÂSSÜ'l-KUR'ÂN; HURÛFÎLİK. Havas ilmi nesnelerin gizli özelliklerini tanıma ve bu özelliklerden faydalanmayı amaçlayan bilgi dalıdır. Eğer nesnelerin gerçek özelliklerine nüfuz edip onlardan istifade yoluna gidilebilirse bunda dinî açıdan bir sakınca yoktur; aksine özendirilmesi dahi söz konusudur. Bu özellikler duyularla ve kesin biçimde algılanabildiği takdirde bilimin alanı içine girmektedir. Havas ilminde varsayımlar, modern bilimin deneysel yöntemleriyle temellendirilemeyen ön kabullerden ibarettir. Ancak nasıl ki simya modern kimyanın, astroloji modern astronominin gelişmesine katkıda bulunmuşsa havas ilmi de "tabii özellik" kavramının araştırılmasına katkıda bulunmuştur. Havas ilmi konusunda yapılan tartışmalar daha çok nesnelere birtakım itibarî değerler vererek bunlar üzerine hüküm bina etme noktasında odaklanmaktadır; hermetik gelenek denilen de budur. İbn Teymiyye, böyle bir geleneğin Hz. İdrîs'e dayandığına dair elde sahih haberler bulunmadığını, bulunsa bile bunların bir peygamberde görülen mûcizeler olabileceğini ve günlük hayatta denenemeyeceğini söylemekte, ayrıca Ca'fer es-Sâdık, takipçileri Mâlik b. Enes ve Süfyân b. Uyeyne'ye nisbet edilen cefr ve vefklerin de bu kişilerle ilgisinin olmadığını belirtmektedir Mecmûʿu fetâvâ, XXXV, 166-190. Hz. Ali'nin hilâfetinden sonra fitnenin zuhuruyla ümmet çeşitli kamplara bölününce gulât-ı Şîa'ya mensup fırkalar Selef'e karşı bir söylemle ortaya çıkmışlar, bu iddialarının kaynağı sorulunca da, "Hz. Ali ve Ehl-i beyt'e verilmiş gizli bilgilerdir" demişlerdir. Kur'an'da onun şifa olduğu Yûnus 10/57; el-İsrâ 17/82; Fussılet 41/44, hadis kaynaklarında ise havas ve faziletlerinin bulunduğuna dair bilgiler yer almakla beraber buradaki şifanın maddî hastalıklara değil küfür, şirk, fitne, cehalet gibi kalbî hastalıklara karşı ve yine havas ve faziletinin de müminin kalbine takvâ, irade gücü, yakīnî iman vb. ilham ve telkin etmesi şeklinde olduğunu düşünmek gerekir. Kâtib Çelebi havassın, sâlih kişilerin tecrübelerine dayanan virdlerin tekrarlanması suretiyle isteğe ulaşma olduğunu ve bazı havas hakkında çeşitli hadisler mevcut bulunmakla birlikte bunların çoğunun mevkuf olduğunu, hakkında hadis bulunmayan havassa dair ise halkın çok şey uydurduğunu söylemektedir Keşfü'ẓ-ẓunûn, I, 726. Yukarılarda belirtildiği gibi havas ilmi İslâm kültürüne dışarıdan girmiş ve önceleri gulât-ı Şîa gibi aşırı gruplar tarafından kullanılmıştır; daha sonra bazı mutasavvıflar da onlardan alarak Ehl-i sünnet arasında yaymışlardır. Eş'arîler, nesnelerin içinde illet-mâlul ilişkisini meydana getiren gizli özelliklerin mevcudiyetine inanmamakta ve meselâ ateşin havassından dolayı değil Allah dilediği için yaktığını, buna karşılık Mu'tezilîler de eşyaya yaratılış esnasında verilen havas sayesinde illet-mâlul ilişkisinin cereyan ettiğini söylemektedirler. Kelâmcıların çoğunluğu ise konuyu daha çok bir bilgi problemi olarak ele almış ve bu yolla bilgi edinilemeyeceğini, ayrıca bu yöntemi kullanan kişilerin insanların mûcizeler hakkındaki inançlarını sarsacaklarını dile getirerek başvurdukları usullere karşı çıkmıştır. Bu noktada Meşşâî filozoflar onlara destek verirken İşrâkī filozoflar havassa dayanan usulleri savunmuşlardır. Kaynak Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
DUYURULAR Dikkat ŞİFACILIK KURSU Bölüm Yöneticileri zphss Şu anda Bu Forumu Görüntüleyenler 1 Ziyaretçi Bu Forumu Okundu Say Bu Foruma Abone Ol Berhetiyye İsimlerinin Havâsı Konu / Konuyu Başlatan Yorumlar Okunma Son Yorum [+] Üzgünüz Fakat aramakta olduğunuz konu, belirtilen Tarih ve Zaman aralığında, bu forumda forum yöneticileri tarafından silinmiş yada başka bir bölüme taşınmış olabilir. Türkçe Çeviri MyBBGrupForum Yazılımı MyBB, © 2002-2022 MyBB Group Designed by Dâ'vud & Star67 & Aytalen İstek, Öneri ve Sorunlarınız İçin star67ruhsalenerji adresimi ekleyiniz!
İçeriğe atlaŞu anda dünyanın en büyük* rüya tabirleri sitesinde “İ” harfindeki nesne, işaret ve simgelerin açıklamalı rüya tabiri sözlüğüne aşağıdaki kelime listesinden uygun olanıları seçip yorumlarına bakınız. Liste harf sırasına göre sıralanmış olup birden fazla sayfadan hayatımızdaki bilinmeyenlere dair bize ipuçları verirler. Rüyalarınızdaki işaret ve simgeleri anlamlandırarak manasını çözebilmek için lütfen yorumları dikkatlice okuyunuz. Birden fazla işaret ve simge gördüyseniz tek tek bakmanızda, yorumlarken de iyiye ve güzele yormanızda yarar literatürdeki tüm güvenilir kaynakların taranmasıyla yayına hazırladığımız sitemiz uzun ve titiz bir çalışmanın ürünüdür.* İslami rüya tabirleri kaynakları ve ansiklopedileri taranarak oluşturulmuş en büyük kaynaktır.** Tabir sayısını artırmak için uydurma yorumlar barındıran kendilerine diyanet, dini veya islami rüya tabirleri demekte olan siteleri Etmekİbadetİbadet Yeri /İbadethaneİbadethaneİbiği Büyük Horozİbikİbişİbrahim Makamıİbrahim Aleyhisselamİbrahim Suresiİbrahim Suresi Okumakİbretİbrikİbrişimİcat Keşifİcat Etmekİcatİcraİç Ağrısıİç Çamaşırıİç Sıkıntısıİçki / İçki İçmekİçkiİçki İçmekİçmekİçyağıİdamİdare Kandiliİdare lambasıİdarehaneİddet Beklemekİddetİddiaİddiaya Girmekİdealİdmanİdrarİdrar Yapmakİdrarı Tutamamak ve İdrar Zorluğuİdris Etmekİflasİfşa Etmekİftar Etmekİftarİftiraİğ Başıİğİğde Ağacıİğdeİğdişİğdiş ve Beygirİğfal Etmekİğfalİğneİğne Vurulmakİğneciİğrenmekİhaleİhanetİhbarİhlas Suresiİhracatİhramİhrama Girmekİhtidaİhtikanİhtilalİhtilasİhtiyar Adamİhtiyarİhtiyar Kadınİhtiyarlıkİkaz Etmekİkiİkindi Namazıİkiye Bölünmekİkiyüzlüİkiz Bebekİkizİkizlerİkramiyeİkrarİksirİktibasİktidarsızİktidarsız Olmakİktidarsızlıkİlaİlaçİlaç İçmekİlaç Kabıİlahi Aşk Şarabıİlahiİlahi SöylemekYazı dolaşımı
Ledün ilmi nedir? İlmi Ledünde hangi bilgiler görülür? Havas ve Ledün ilminin ilişkisi nasıldır? Ledün ilmi ile ilgili gerekli bilgilere yazımızdan ulaşabilirsiniz. İlmi Ledünün Tanımıİlmi Ledünde Hangi Bilgiler Görülür? Kuran-ı Kerimde Hz. Musa İle Ledün İlminin İlişkisiİlmi Ledünün ÖnemiLedün İlmi Hakkında Bilgi Veren Hadis-i Şeriflerİlmi Ledünü Bilenler Kimlerdir?Ebced Ne Anlama Gelir?İlmi Ledünün Kullanıldığı AlanlarDinde İlmi Ledünün YeriHavas ve Ledün İlminin İlişkisi Ledün ilmini bilenler, hadislerde yer alan bütün sırları ve bilgileri kolay bir şekilde anlar. Ledün ilmine hakim olanlar, Allah’ın gönderdiği vahiylerin yardımıyla ilim ve bilgi sahibi olur. Bu durum hakkında Kefh suresinin 65. ayetin de bilgilendirmeler yapılmaktadır. Ledün ilmini bilmek Allah katında çok önemli bir konumu ifade eder. İlmi Ledünün Tanımı İlmi ledünün anlamı, Kefh suresinin 65. ayetinde detaylı bir şekilde verilmektedir. Kefh suresinin 65. ayetinde ilmi ledün için “Nihayet kullarımızdan bir kul olan Hızır’ı buldular ki, biz ona, katımızdan bir vahiy vermiş ve katımızdan gayblara dair özel bir ilim öğretmiştik.” denmiştir. Bu sözün sonunda da ilmi ledünün özel bir ilim alanı oluşturduğu ortaya çıkar. Bunun dışında Peygamberlere gelen bütün vahiyler ledün ilminin kapsamı içerisine girer ve ledün ilmi olarak kabul edilir. Bu yüzden ledün ilmi okuma yoluyla elde edilen bilimlerin arasında yerini almaz. Allah’ın kalplere ilham olarak vermiş olduğu hissiyatlarla öğrenilir. Kurşun dökmek nedir ve nasıl yapılır? Yazımızdan bakabilirsiniz. İlmi Ledünde Hangi Bilgiler Görülür? İlmi ledünde genellikle kalbe verilen ilhamlarla ilgili hisler ve duygular görülür. Aşağıda ilmi ledünde görülen bilgiler ile ilgili detaylar yer alır İlmi ledünde görülen konuların başında teselli gelir. Bunun dışında yönlendirme ilmi ile beraber insanların kalplerine ilhamlar gönderilir. Aynı zamanda gaybdan haber ulaştırılarak da ilmi ledünde ruhsal anlamda telkinler ve bilgilendirmeler yapılır. Yukarıda verilen konular doğrultusunda her türlü problemleri olanın ruhları ferahlar. Bununla birlikte ilmi ledünde aldıkları bilgiler ile insanlar yardıma ihtiyacı olanların yanında olarak onlara destek olur. Bu yüzden ilmi ledün çok kutsal bir alandır. Kuran-ı Kerimde Hz. Musa İle Ledün İlminin İlişkisi Kehf suresinin 63. ayetinde ledün ilmini çok iyi bilen bir kişi ile Hz. Musa’nın konuşmalarına detaylı bir şekilde yer verilir. Hz Musa’nın ledün ilmini bu kişiden öğrenmek istemesi sonucunda aslında ledün ilminin anlatılarak ya da okunarak öğrenilecek bir ilim olmadığı ortaya çıkar. Bu ilmi sadece Allah kime ilham verdiyse o kişi öğrenebilir. Hz. Musa ile ledün ilmini bilen kişi arasında geçen konuşma aşağıda verilen Kehf suresinin 63. ayetinde açıklanmaktadır. Bu ayet şu şekildedir Musa ona, “Sana öğretileni ledün ilmini bana da öğretir misin?” dedi. O zat da “Sen benim yaptıklarıma dayanamazsın” dedi. Sonra o zat, bindikleri gemiyi deldi. Hz. Musa, “Gemiyi içindekileri boğmak için mi deldin?” dedi. Daha sonra, bir erkek çocuğunu öldürdü. Hz. Musa, “Masumu öldürdün, pek kötü bir şey yaptın” dedi. Günahsız çocuğu öldürmek elbette çok büyük günahtır. Ama bunu yapan zat, kerametle biliyordu ki o çocuk, büyüyünce zâlim biri olacaktı. Onun yerine iyi bir çocuk verilmesi de istenmişti. Hz. Musa’ya “Ben sana, yaptığım işlere dayanamazsın demedim mi?” dedi. Yukarıda verilen ayette de ledün ilmini bilen kişinin hissiyatlarının ne kadar kuvvetli olduğu açık bir şekilde görülmektedir. İlmi Ledünün Önemi İlmi ledünün önemi oldukça büyüktür. Bu ilmi bilen insanlar, her zaman Allah katında daha kutsal bir konuma sahiptir. Allah’ın seçtiği insanlara vahiy göndermesi ile bütün vahiyler ledün ilminin içerisinde yer alır. Çünkü, gönderilen vahiylerin hepsi Allah’ın hizmeti altında görevlendirildikleri için her zaman bu kutsal ilim içerisinde yerini alır. İlmi ledün bilgisine sahip olanlar, bir olay hakkında en ince detayına kadar düşünerek olayların yaşanmadan önce hangi sonuçlar doğuracağını önceden hissiyatlarıyla birlikte ortaya koyar. Bunun sonucunda da ledün ilminin çok zor bir ilim ve kutsal olduğu çok net bir şekilde anlaşılır. Ledün İlmi Hakkında Bilgi Veren Hadis-i Şerifler Kuran-ı Kerim’de ve Hadis-i şerif kaynaklarında bütün ilimler hakkında bilgi veren Ayet ve Hadis-i Şerifler yer alır. Ledün ilmiyle alakalı hadisler aşağıda şu şekilde sıralanmaktadır “İlmi öğreniniz! Çünkü onun öğrenilmesi; Allah’a karşı haşyettir, tâlebi ibâdettir, müzâkeresi tesbihtir, ondan bahis ise cihâddır.” Râmuz-ül Ehadîs sh 254 “Bir âlimin, yatağına yaslanarak ilmine kitabına bir saat bakması, yetmiş saat ibâdetten hayırlıdır.” Râmuz-ül Ehadîs sh 295 “İlmin tâlibi talebesi, Rahman’ın tâlibidir. İlmin talibi, İslâm’ın rüknüdür. Onun ecr-ü mükâfatı, peygamberlerle beraber verilir.” Râmuz-ül Ehadıs sh 312 “İlim talep etmek, Allah’ın katında nâfile namaz, oruç ve hacdan ve Allah yolunda cihaddan üstündür.” Feyz-ül Kadir sh5268 “İlminden menfaat görülen bir âlim, bin abidden kendisini ibadete verenden daha hayırlıdır.” Râmuz-ül Ehadîs sh 314 “Bir adamın bir hikmet kelimesini işitmesi, bâzen olur ki, ona bir sene ibâdetten hayırlı olur. Ve bir saat ilim müzâkeresi yanında oturmak, bir köle azad etmekten daha hayırlıdır.” Râmuz-ül Ehadîs sh 343 “Bir adama senin elinle vasıtanla Cenab-ı Hakk’ın hidayet vermesi, senin için güneşin üzerine doğduğu her şeyden daha hayırlıdır.” Râmuz-ül Ehadîs sh 344 “Cenâb-ı Allah şu ümmetin üstünde hem deccalın kılıncını, hem de büyük harb kılıcını beraber cem etmeyecektir. bir araya getirmeyecektir.” Râmuz-ül Ehadîs sh 354 “Hilâfet, babamın kardeşi amcam Abbas’ın oğullarında devam edecek. Nihayet onu deccala teslim edecekler.” Kenzü’l-Ummâl sh 33436. “Âlimlerin mürekkebiye şehitlerin kanı tartılsa, muhakkak ki alimlerin mürekkebi, şehitlerin kanına üstün gelecektir.” İhya-u Ulûm-id Din 1/6 “Kahraman, insanları mağlup eden değildir. Fakat kahraman, gazap ve hiddet ânında, nefsini mağlup edendir.” Râmuz-ül Ehadis sh 363 “Bir Müslüman, bir Müslüman kardeşine; onun hidâyetini arttıran ve onunla ondan kötülüğü def’ eden bir hikmetli sözden daha üstün bir hediye vermemiştir.” Râmuz-ül Ehadîs sh 374 “Âdem’in yaratılışından tâ kıyâmete kadar geçen zaman içerisinde deccâlden daha büyük bir husus yoktur.” Râmuz-ül Ehadîs sh 374 “Bir kimse, ilmi tahsil ederken vefat etse, onunla peygamberler arasında yalnız bir derece kalmış olur.” İhya-u Ulûm-id Din 1/9 “Kim ki ilimden yâni ilm-i imânî ve tahkikîden bir bölüm öğrenirse; onunla amel etsin etmesin, bin rek’ât nafile namazdan üstündür. Eğer öğrenmekle beraber onunla amel de ederse yâhut onu başkasına öğretirse, kıyâmete kadar onun sevabı ve onunla amel edenin sevabı onun olacaktır.” Râmuz-ül Ehadîs sh 413 “Kim ki İslâmı ihyâ etmek için ilimden bir bölüm tahsil ederse, onunla peygamberler arasında yalnız bir derece kalmış olur.” Râmuz-ül Ehadîs sh 429 “Kâhinlerden bir adam gelecek, Kur’an’ı yani Kur’an’ın hakikatlarını öyle bir tarzda ders verecektir ki, ondan sonra onun gibi o dersi hiç kimse veremeyecektir.” Râmuz-ül Ehadîs sh 518 İlmi Ledünü Bilenler Kimlerdir? İlmi ledünü bilenler, Allah’ın özel olarak seçtikleri kişilerdir. Bu kişiler, önceden bütün yaşanabilecek durumların farkına varır ve ona göre önlemler alır. Aşağıda ilmi ledünü bilenler hakkında ayrıntılar sırasıyla verilmektedir Süleyman ve Hz. Davud’a kuşlarla iletişime geçebilmesi için kuşların dillerinin öğretilmesi ilmi ledün alanının en önemli örneklerindendir. Bununla birlikte Hz. Davud’un dağları, kuşları ve taşları zikir ile konuşturması ledün ilmine örnektir. Bununla birlikte Hz. Davud’un demiri de yumuşatması bu ilime örnek gösterilebilir. Yusuf’un rüyaları yorumlaması da ilmi ledüne örnektir. Ayrıca Hz. Yakub’un Hz. Yusuf’un hayatta olduğunu bilmesi de ilmi ledün alanına örnek gösterilebilir. Yukarıda verilen durumlar sonucunda Allah bu kişilerin özel olarak kalplerine ilham göndererek onların diğer insanlardan kalp gözlerinin daha özel olmasını sağlamıştır. Ebced Ne Anlama Gelir? Ebced, ledün ilminin sırlarını çözmek ve bu sırları daha net bir şekilde anlayabilmek için ortaya koyulan kanunlar bütünüdür. Ebced kanunun öğrenilmesine bazı noktalara dikkat etmek gerekir. Özellikle ledün ilmini herkesin öğrenemeyeceğini ve sadece Allah’ın ilham gönderdiği kişilerin bu ilmin içerisine girebileceğini bilmek gerekir. Bununla birlikte Allah’ın bütün kainatı yaratmasında bir sebebinin olduğunu anlamak gerekir. Yani yaşanılan her olayın ve durumun Allah tarafından bilerek meydana getirildiğinin farkına varmak gerekir. Bunun dışında insanların her türlü karakterde ve özellikte olabileceğinin de unutulmaması gerekir. Kainatın da bir ruhunun olduğu unutulmamalıdır. O da insanlar gibi tepkilerini ve duygularını belli eder. Bu yüzden ledün ilmi herkesin anlayıp kavrayabileceği bir alan değildir. Kuru ekmek büyüsü nedir, nasıl yapılır? Yazımız içerisinden inceleyebilirsiniz. İlmi Ledünün Kullanıldığı Alanlar İlmi ledünü herkes bilemez ve bu alanı herkes kullanamaz. Ledün ilmine hakim olanlar, sadece Allah’ın kalplerine ilham göndererek bu bilimi öğrenmesini istedikleri kişilerdir. Bu ilmi öğrenenler ve bilenler, Allah katında daha kutsal bir konuma sahip olur. İlmi ledünün kullanıldığı alanlar vardır. Ledün ilmi, genellikle büyülerin bozulmasında ve bir olayın gerçekleşmesinden önce önlemler alınmasında kullanılır. Ledün ilmini bilenler, önceden kalplerine gönderilen ilhamlar sayesinde neler yaşanılacağını görür. Bunun sonucunda da önlemler almak için gerekli adımları yapmaya başlarlar. Dinde İlmi Ledünün Yeri Dinde ilmi ledünün yeri oldukça büyüktür. Hatta Kuran-ı Kerim’de yer alan ayetlerden de ledün ilminin ne kadar önemli ve kutsal bir alan olduğu açık bir şekilde dile getirilmektedir. Ledün ilmini bilenler, Allah katında çok özel bir konuma sahiptir. Bu ilmi Allah herkesin öğrenmesini istemez. Sadece kendi istediği kişilere vahiyler göndererek onların ledün ilmini öğrenmesine yardımcı olur. Aşağıda Kuran-ı Kerim’de yer alan Nemi suresinin 38-40. ayetlerinde ledün ilminin önemi şu şekilde açıklanmaktadır “Ey İbn-i Abbas insanlara akıllarının almayacağı bir söz söyleme. Zira böyle yapman fitneye düşmelerine sebep olur.” Peygamber Efendimiz; Hz Ali’ye “İnsanlara anladıkları şeyleri söyleyin, anlamadıklarını da bırakın. Siz Allah ve Rasûlü’nün yalanlanmasını ister misiniz?” buyurmuştur. Yukarıda verilen ayetlerde ledün ilminin herkes tarafından bilinmeyeceği açık bir şekilde dile getirilmiştir. Bunun sonucunda da ledün ilminin kendi içinde ne kadar özel bir alan oluşturduğu anlaşılmaktadır. Havas ve Ledün İlminin İlişkisi Havas ilmini de manevi anlamda ruhen hisseleri kuvvetli olan kişiler öğrenir. Havas ilmini bilenler, genellikle astronomi ve insan yapısını çözebilen kişilerdir. Bu insanlar, Havas ilminden öğrendikleri sayesinde burçlar ve yıldızlar hakkında detaylı araştırmalar içerisine girerek ebced hesabı yapar. Bunun sonucunda da gelecek hakkında önceden manevi duygularıyla birlikte sezgilerini konuştururlar. Bunun dışında medyum hocaları da Havas ilmini çok iyi bilen kişilerdir. Medyum hocaları Havas ilmindeki öğrendiklerini kullanarak ruhen kuvvetli olan hisleri sayesinde muskalar, tılsımlar ve vefkler hazırlayarak insanların gelecekleri hakkında onlara yardımcı olur. Yani Havas ilmi de ledün ilmine benzer olarak manevi açıdan kalp gözleri açık olan kişilerin bilebilecekleri bir ilim alanı olarak insanlar tarafından bilinmektedir.
İstihare rüyası, kişinin istihareye yattığında hakkında hayırlı olup olmayanı gördüğü rüyadır. İstihare, Allah’tan hayırlı olanı namaz ve dua yoluyla istemektir. İstihare rüyasına yatmak, dileğini dileyip, namazını kılıp, duasını okuduktan sonra haber almak üzere rüyaya yatmaktır. Hangi durumlarda istihareye yatılır? Evlilik Mülk edinmek Bir işe kalkışmak Önemli bir karar vermek Çocuk sahibi olmak Yatırım yapmak İstihare rüyası nasıl tabir edilir? İstihare rüyası size istihareye yattığınız konunun hayırlı olup olmayacağı hakkında ışık tutar. Rüyalarınızda gördüğünüz her kişi, olay, renk ve sembolün bir anlamı olabilir. İstihare rüyanızın gündüz niyetine ve hayırlı anlamını öğrenmek için mutlaka sitemizdeki hayırlı yorumları okumalı, tüm detayları bir arada değerlendirerek bir sonuca varmalısınız. Arama sayfamızı ziyaret ederek istihare rüyanızın hayırlı tabirini gündüz niyetine yapabilirsiniz. İstihare rüyası ara İstihare namazı nasıl kılınır? İstihare duası nasıl okunur? Not İstihare namazı ve duasından sonra, istihareye yatarken abdestli olmanız gerektiğini unutmayın. Not İstihareden sonuç alınana kadar istihare namazına ve duasına 7 gece boyunca devam edilir. Not İstihare namazını kılmanın mümkün olmadığı durumlarda abdest alınıp sadece duasının okunması uygundur. 1. Günahlarınız için tövbe edin. Tövbe için bir kez bu duayı okuyun “Estağfirullah. Estağfirullah. Estağfirullahe’l-azîm el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûmü ve etûbü ileyhi, tevbete abdin zâlimin li-nefsihî, lâ yemlikü li-nefsihî mevten velâ hayâten velâ nüşûrâ. Ve es-elühü’t-tevbete ve’l-mağfirete ve’l-hidâyete lenâ, innehû, hüve’t-tevvâbü’r-rahîm.” 2. Gusül abdesti boy abdesti alın. Gusül abdestinin farzlarına göre Bir kere ağza dolu dolu su verin sünnet için 3 kere Bir kere burna su çekin sünnet için 3 kere Bir kere de bütün vücudu, hiç kuru yer bırakmayacak şekilde yıkayıp temizleyin. 3. Namaz abdestinizi alın. Namaz abdestinin nasıl alınacağını öğrenmek için Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi internet sitesini buradan ziyaret edebilirsiniz. 4. “Niyet ettim Allah rızası için istihare namazını kılmaya” diyerek niyet edin ve dileğinizi belirtin. 5. “Allahu Ekber” diyerek tekbir alarak iki rekat olan istihare namazının birinci rekatına başlayın. 6. Bir kez Sübhaneke duasını okuyun. Sübhaneke duası “Subhânekellâhumme ve bi hamdik ve tebârekesmuk ve teâlâ cedduk ve lâ ilâhe ğayruk.” 7. Euzü-besmele çekin. Euzü-besmele “Eûzübillâhimineşşeytânirracîm bismillâhirrahmânirrahîm.” 8. Ardından Fatiha suresini okuyun. Fatiha suresi “Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. Elhamdulillâhi Rabbi’l-âlemîn. Er-Rahmâni’r-Rahîm. Mâliki yevmi’d-dîn. İyyâke na’budu ve iyyâke neste’în. İhdine’s-sırâta’l-mustakîm. Sırâta’l-lezîne en’amte aleyhim. Ğayri’l-meğdûbi aleyhim ve le’d-dâllîn.” 9. Hemen ardından Kafirun suresini okuyun. Kafirun suresi “Bismillahirrahmânirrahîm. Kul yâ eyyühel kâfirûn. Lâ a’büdü mâ ta’büdûn. Ve lâ entüm âbidûne mâ a’büd. Ve lâ ene âbidün mâ abedtüm. Ve lâ entüm âbidûne mâ a’büd. Leküm dînüküm veliye dîn” 10. Eller dizlere erecek şekilde rükuya gidin eğilin. Sonrasında alnınız yere değecek şekilde secdeye gidin, daha sonra ayağa kalkıp doğrulun ve sonra tekrar secdeye giderek birinci rekatı sonlandırın. 11. Ayağa kalkıp besmele çekerek istihare namazının ikinci rekatına başlayın. 12. Bir kez Fatiha suresini okuyun. Fatiha suresi “Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm. Elhamdulillâhi Rabbi’l-âlemîn. Er-Rahmâni’r-Rahîm. Mâliki yevmi’d-dîn. İyyâke na’budu ve iyyâke neste’în. İhdine’s-sırâta’l-mustakîm. Sırâta’l-lezîne en’amte aleyhim. Ğayri’l-meğdûbi aleyhim ve le’d-dâllîn.” 13. Ardından İhlas suresini okuyun. İhlas suresi “Gul huvallâhu ehad. Allâhu’s-samed. Lem yelid ve lem yûled. Ve lem yekun lehû kufuven ahad.” 14. Hemen sonra eller dizlere erecek şekilde rükuya gidin eğilin. Sonrasında alnınız yere değecek şekilde secdeye gidin, daha sonra ayağa kalkıp doğrulun ve sonra tekrar secdeye gidin. 15. Oturur pozisyona geçip sırasıyla Ettehiyyâtü duasını, Allahümme Salli duasını, Allahümme Barik duasını, Rabbenâ âtinâ duasını ve Rabbena’ğfirlî duasını birer kez okuyun. Ettehiyyâtü duası “Et-tahıyyâtü lillâhi vessalevâtü vettayyibât. Esselâmü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetullâhi ve berakâtüh, Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhis-sâlihîn. Eşhedü en lâ ilâhe illAllâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlühü.” Allahümme Salli duası “Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.” Allahümme Barik duası “Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamidün mecîd.” Rabbenâ âtinâ “Rabbenâ âtinâ fid’dünyâ haseneten ve fil’âhireti haseneten ve gınâ azâbennâr. Birahmetike yâ Erhamerrahimîn.” Rabbena’ğfirlî duası “Rabbena’ğfirlî ve li vâlideyye ve lil mu’minîne yevme yekûmu’l-hisâb.” 16. Duaları okumanız bittikten sonra “Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah” derken sağa selam vererek ve yine “Es selâmu aleyküm ve rahmet’ullah” derken sola selam vererek toplamda iki rekat olan namazı sonlandırın. 17. Seccadeden kalkmadan oturur pozisyonda istihare duasını okuyun. İstihare duası “Allâhumme innî estehîruke bi-ilmike ve estakdiruke bikudratike ve es’eluke min fadlike’l-azîm. Feinneke takdiru velâ ekdiru ve ta’lemu vela â’lemu ve ente allâmu’l-ğuyûb. Allâhumme in kunte ta’lemu enne hâzâ’l, emre hayrun lî fî dînî ve meâşî ve âkibeti emrî âcili emrî ve âcilihi fakdirhu lî ve yessirhu lî summe bârik lî fîh. Ve in kunte tâ’lemu enne hâza’l-emre şerrun lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emri âcili emrî ve acilihî fasrifhu annî vasrifnî anhu va’kir liyelhayra haysu kâne sume ardinî bih.” 18. Hemen sonrasında hiç bir kelime dahi konuşmadan ve abdestinizi bozmadan yüzünüzü kıbleye doğru dönüp sağınıza yatın ve uykuya dalın. Rüyanız hayır çıksın inşallah. Rehberimizi faydalı bulduysanız sayfamızı ve görsellerimizi sosyal medya hesaplarınızdan paylaşarak sevdiklerinizin de faydalanmasını sağlayabilirsiniz. Görüşlerinizi ve rüyalarınızı bizlerle paylaşmayı unutmayın. İstihare Duası Bu web sitesi, size en iyi deneyimi sunabilmek için çerezler kullanır. Daha fazla bilgi için Gizlilik Politikası
havas ilmine göre rüya tabirleri