Sanayiinkılabı ve osmanlı devletine etkileri Fransız ihtilalinin Osmanlı’ya Olumlu ve Olumsuz EtkileriTYT–AYT (YKS)’ye girenler aşağıda yer alan önlisans (iki yıllık) Adalet taban puanları, başarı sıralamaları ve kontenjanları aşağıdan görüntüleyebilirler. Kurtuluş Savaşı ve işgal döneminde İzmirli Levanten ailelerinin bir çoğu bu mücadeleye destek vermiş, Türk ordusunu ihtiyacı olan bir çok sanayi malzemesini temin ettikleri söylenmektedir. Levanten ailelerinden olan Fransız Graud ailesi ordunun kaput bezi ihtiyacını İzmir’deki kendilerine ait olan basma fabrikasından Osmanlıdonanmasında hiyerarşik sisteme geçildi, ilk Derya Beyi (Donanma Komutanı), Kara Mürsel Bey oldu. 1337 yılında Kocaeli ele geçirildi; böylece 1353 yılında gerçekleşecek olan Rumeli'ye geçişin önü açıldı. Bundan sonra donanmanın merkezi sırasıyla İzmit, Gelibolu ve son olarak da İstanbul oldu. Peki, Reform ve Rönesans ne anlama gelir, Osmanlı'ya nasıl yansımıştır, bu hareket nerede başlamıştır, nedenleri ve sonuçları nelerdir? :26 - (Son Güncelleme: 11.01.2022-16:36) Reform, Avrupa'da ortaya çıkan ve Katolik Kilisesine karşı gerçekleştirilen bir mücadeledir. Çok uzun yıllar boyunca Avrupa'da 24DIŞSALLIK: Bir ekonomik birimin diğer ekonomik birim veya birimler üzerine dolaylı olarak ortaya çıkardığı olumlu ya da olumsuz etkileri ifade eder. 25.İL: Ülkenin coğrafi konumu, ekonomik koşullarına ve kamu hizmetlerinin gerektiğine göre yasa ile kurulan ve başında Valinin bulunduğu temel(en büyük) yönetim kademesidir. YeniÇağ kapandı, Yakın Çağ başladı. Fransız İhtilali’nin Osmanlıya Fransız İhtilali’nin Osmanlıya Olumlu Etkileri Olumsuz Etkileri Fransız İhtilali sonrası Osmanlı Dev- Fransız İhtilali’nin doğurduğu akım- leti’nde demokratikleşme hareketleri lar arasında yer alan millîyetçilik ve başladı. bRMod. 4. Ünite 18. yüzyılda Değişim ve Diplomasi 3,417 okunma 10. sınıf Tarih dersi XVIII. YÜZYILDA DEĞİŞİM VE DİPLOMASİ ünitesi AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NİN KURULMASI VE FRANSIZ İHTİLALİ konusu alt başlığı olan Fransız İhtilali’nin Osmanlı Devleti’ne Etkileri hakkında bilgi edinmek için aşağıdaki yazıyı okuyabilirsiniz. Fransız İhtilali’nin Osmanlı Devleti’ne Etkileri Olumlu Etkisi Fransız İhtilali Osmanlı ülkesinde yurttaş haklarının korunması, yargı güvencesi ve inanç ayrımı yapılmadan eşitlik benzeri ilkelerin yayılmasında etkili oldu, Osmanlılar’da demokrasi hareketleri başladı. Tanzimat Fermanı ve Meşrutiyete zemin hazırlandı. Olumsuz Etkisi Müslüman olmayan topluluklar aralarında yayılan milliyetçilik akımı,ayaklanmaların çıkmasına sebep oldu. Bu ayaklanmaları Rusya, Avusturya, İngiltere ve Fransa gibi devletlerde kışrttılar. Osmanlılar, bu ayaklanmaları bastırmaya çalışırken, diğer yandan Avrupa devletleriyle de savaşmak zorunda kaldı. Böyle olunca, ayaklanmalar bastırılamadı ve bu milletler, bağımsızlıklarını elde ettiler. Tavsiye Konular Dakya Projesi Hakkında Kısa Bilgi Dakya Projesi Hakkında Kısa Bilgi Osmanlı topraklarını paylaşmak üzere Rusya ve Avusturya tarafından hazırlanan projedir. … Devrimler Çağında Değişen Devlet-Toplum İlişkileri 39,242 okunma İçindekiler1 Fransız İhtilalinin Osmanlı Devletine Etkileri Maddeler Fransız İhtilalinin Osmanlıya Olumlu Fransız İhtilalinin Osmanlıya Olumsuz Etkileri Fransız İhtilalinin Osmanlı Devletine Etkileri Maddeler Halinde Fransız İhtilalinin Osmanlıya Olumlu Etkileri – Fransız İhtilali sonrası Osmanlı Devleti’nde demokratikleşme hareketleri başladı. Yargının üstünlüğü ve güvencesi, insan hakları, eşitlik – Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Fermanı’nın yayınlanması ve Meşrutiyetin İlanı Kanunu Esasi bu durumun göstergesidir. Fransız İhtilalinin Osmanlıya Olumsuz Etkileri – Fransız İhtilali’nin doğruduğu akımlar arasında yer alan milliyetçilik ve hürriyet fikri çok uluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı Devleti’nde etkili oldu. – 19. yüzyıldan itibaren gayrimüslim halk ayaklanmalar başlattı. Devlet dağılma sürecine girdi. Tavsiye Konular 1. Mahmut Dönemi Islahatları Maddeler Halinde 1. Mahmut Dönemi Islahatları Maddeler Halinde Birinci Mahmut tahta çıktığında önce Patrona Halil’i ortadan kaldırdı. … FRANSIZ DEVRİMİ VE OSMANLIYA ETKİLERİ İrem Nur Kınay Şehit Adil Büyükcengiz AİHL 11-A No52 Yıl 2018 GİRİŞ “Devletler de tıpkı insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölürler.” / İbn-i Haldun’un [1]bu sözünden yola çıkarak Osmanlı Devleti’nin ölümünde diğer dünya ülkelerinin nasıl rol oynadığını inceleyeceğiz. Asıl konumuz Avrupa yeni devrimler ile gelişirken Osmanlı bu yeniliklere ayak uydurup gelişen dünya ülkeleri arasında olabiliyor mu? Bu çalışma Osmanlının son döneminde yazılmış olsa belki bu sorunun cevabını bilemezdik ama şu an 21. Yüzyıl da olduğumuza göre kesin bir cevap ile Osmanlı devrimlerden olumsuz etkilendi ve ölümü gerçekleşti diyebiliyoruz. Güçlü bir devlet olan Osmanlı Avrupa’nın karanlık çağından [2]uzak dönemin tıp, bilim, sanat, mimari gibi alanlarında gelişmiş bir konumdadır. Peki nasıl oldu da Osmanlı bu kadar güçlüyken ve karşısında kendisinden siyasi ve ekonomi dahil olmak üzere bütün alanlarda geri kalmış Devletlere yenik düştü. Osmanlının ölümünde etkili olan devrimleri inceleyerek iç ve dış güçlerin bağıntılarından yola çıkacağız. Bu çalışma Karanlık Çağın Osmanlıyı nasıl etkilediğini incelemiş tespitlerini kaynaklar vasıtası ile gerçekleştirmiş ve analizlerini objektif, dönemin şartlarını göz önünde bulundurarak yapmıştır. 1 FRANSIZ DEVRİMİ İHTİLALİ Fransız devrimini incelemek için önce devrimin sebeplerini ayrı ayrı tespit ederek devrimin ilk önce Fransa ve komşu ülkelerini nasıl etkilediğini ardından Osmanlıyı nasıl etkilediğini bilmek gerekir. Fransız Devrimi dünya çapında 10 yıllık hızlı bir değişime sebep olmuştur. 1789-1799 yılları arasında birçok siyasi karışıklık ve insan ölümleri meydana gelmiştir. Halk ve devlet arasında büyük anlaşmazlıklar çıkmış ve tüm dünyayı etkileyen değişimler birbiri ardınca tarih sahnesinde boy göstermiştir. Halk toplumda din adamlarının ve soylu sınıfın baskısından artık tükenmiş ve buna dayanamayacak hale gelmişti. Din adamları insanların dini duygularını sömürüyor bunu ticarete dökerek zengin şartlara sahip oluyorlardı. Halkın üst sınıflara hıncı giderek artıyordu. Burada halkın refah seviyesinin düşük olduğunu görüyoruz. Üstelik soyluların ve devlet adamlarının vergi vermeme devletteki önemli yerlere ve görevlere sahip olma gibi ayrıcalıkları vardı. Fransız Devriminin bir başka sebebi olan aydınlanma düşüncesi [3]17. Yüzyıldan itibaren akıl ve bilim ile öne çıkıyordu. Fransa'da daha çok siyaset üzerinde etkisi oldu. Dönemin etkili düşünürleri bazı fikirler ortaya koydular. Bu fikirler Kral’ın yetkilerinin sınırlandırılmaya başvurulması, kanunların şartlar ve kişilerin fikirleri doğrultusunda değişikliği uğramaması, halkın egemenliği ve üstünlüğü, eşitlik, insan hakları, kadın hakları ve özgürlük gibi başlıca herkesin sahip olması gereken temel hususlardı. Bu fikri kabullenmek halk için hiç de zor olmadı. Eğitimli olarak adlandırabileceğimiz kesim ise entelektüel kişilikleri ile devrimin getirdiği düşünceleri çabucak kabullendiler. Halkın eğitimli kesiminin bu fikirleri benimsemesinin diğer bir nedeni ise 1600’lü yılların sonunda yani neredeyse 100 yıl önce İngiltere’nin bu fikirleri çoktan ülkenin mutlak düzeni haline getirerek monarşi[4] Rejimine geçmişti. ABD’de ise 1776 yılında krallığın olmadığı demokratik bir cumhuriyet rejimi kurulmuştu. Fransa'da ki aydın kesim bu ülkelere gıpta ediyor ve onlara sürekli olarak saygı duyuyorlardı. Bunların hepsi yüksek sesle söylense de din adamları ve soylu kesim halkın tüm bu itirazlarını geri çeviriyor bunlarda köklü herhangi bir değişim yapılmasında engel oluyordu. Devrimden önce Fransa'da ekonomik kriz yaşandı gıda fiyatları yükseldi. Halkın memnuniyetsizliği de giderek artıyordu. Burada artık ihtilalin başlangıcının ilk adımını atmasını sağlayan dönemin parlamentosu devreye giriyor. Edatsa Généraux [5]olarak bilinen Türkçe manası Genel Meclis olan Parlamento yüzyılı aşkın süredir toplanmıyor sadece adı biliniyordu. Edatsa Généraux un toplanma sebepleri ise tükenen devlet hazinesini tekrar eski haline getirmek istediler fakat bir sorun vardı bunu yapabilmek için vergilerin arttırılması gerekiyordu oysa bu meclisin üyeleri halktan gelen yöneticileri ve bu yola başvurmak istemediler durumun vahimliği ile karşı karşıya kalınca yeni bir anayasa çıkarmaya karar verdiler Kral ilk aşamada izin vermese bile mecliste Din adamlarını temsil eden üyelerinde halka destek vermesiyle Kral geri adım atmak zorunda kaldı. Bu gelişmeler ile artık gerçek bir meclise sahip olan Fransız halkı meclisin anayasa çıkarmasını bekleyecekti. Kral 16. Lui [6]durumu kontrol altına almak için askeri önlemler almaya başladı. Ancak bu durum Paris halkında büyük bir öfke uyandırdı. Halk topyekûn Paris’te hapishane olarak kullanılan Bastille Kalesine[7] saldırdılar. Bu olaylardan sonra kontrol Kralın elinden geçti. Millet Meclisi hızlı bir biçimde rejimi değiştirecek adımlar atmaya başlamıştı. İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirgesi ilan edildi. Soylular ve din adamları sınıflarının tüm ayrıcalıkları kaldırıldı. 1791 yılında Anayasa ilan edildi ve Fransa meşruti monarşi haline geldi. Bu bildirgenin maddeleri şu şekildeydi İnsanlar, haklar yönünden özgür ve eşit doğarlar ve yaşarlar. Sosyal farklılıklar ancak ortak yarara dayanabilir. Her siyasal toplumun amacı, insanın doğal ve zamanaşımı ile kaybedilmeyen haklarını korumaktır. Bu haklar; özgürlük, mülkiyet, güvenlik ve baskıya karşı direnmedir. Egemenliğin özü esas olarak ulustadır. Hiçbir kuruluş, hiçbir kimse açıkça ulustan kaynaklanmayan bir iktidarı kullanamaz. Özgürlük, başkasına zarar vermeyecek her şeyi yapabilmektir. Böylece her insanın doğal haklarının kullanımı, toplumun diğer üyelerinin aynı haklardan yararlanmalarını sağlayan sınırlarla belirlidir. Bu sınırlar ise ancak yasa ile belirlenebilir. Yasa ancak toplum için zararlı fiilleri yasaklayabilir. Yasanın yasaklamadığı bir şey engellenemez ve hiç kimse yasanın emretmediği bir şeyi yapmaya zorlanamaz. Yasa, genel iradenin ifadesidir. Tüm yurttaşların, bizzat ya da temsilcileri aracılığı ile yasanın yapılmasına katılma hakları vardır. Yasa ister koruyucu, ister cezalandırıcı olsun herkes için aynıdır. Tüm yurttaşlar yasa önünde eşit olduklarından, yeteneklerine göre her türlü kamu görevi, rütbe ve mevkiine eşit olarak kabul edilirler, bu konuda yurttaşlar arasında erdem ve yeteneklerinden başka bir ayırım gözetilmez. Bir kimse, ancak yasanın belirlediği hallerde ve yasanın öngördüğü şekillere uyularak suçlanabilir, yakalanabilir ve tutuklanabilir. Keyfi emirler verilmesini isteyenler, keyfi emirler verenler, bunları uygulayanlar ya da uygulatanlar cezalandırılır. Ancak yasaya uygun olarak yakalanan, yasaya uymaya çağrılan her yurttaş anında itaat etmelidir, direnirse suçlu olur. Her insan suçlu olduğuna karar verilinceye kadar masum sayılacağından, tutuklanmasının zorunlu olduğuna karar verildiğinde, yakalanması için zorunlu olmayan her türlü sert davranış yasa tarafından ağır biçimde cezalandırılmalıdır. Hiç kimse inançları nedeniyle, bunlar dini nitelikteki inançlar olsa bile, tedirgin edilmemelidir; meğer ki, bu inançların açıklanması, yasayla kurulan kamu düzenini bozmuş olsun. Düşüncelerin ve inançların serbest iletimi insanın en değerli haklarındandır. Bu nedenle her yurttaş serbestçe konuşabilir, yazabilir ve yayınlayabilir, ancak bu özgürlüğün yasada belirlenen kötüye kullanılması hallerinden sorumlu olur. İnsan ve yurttaş haklarının güvenliği bir kamu gücünü gerektirir, bu nedenle bu güç herkesin yararı için kurulmuştur, yoksa bu gücün emanet edildiği kişilerin özel çıkarları için değil. Kamu gücünün devamını sağlamak ve idarenin masraflarını karşılamak için herkesin bir vergi vermesi kaçınılmazdır. Vergi tüm yurttaşlar arasından olanakları oranında eşit olarak dağıtılır. Tüm yurttaşların bizzat ya da temsilcileri aracılığı ile verginin gerekliliğini belirlemeğe, vergilemeyi serbestçe kabul etmeye, vergi gelirlerinin kullanılmasını gözlemeye ve verginin miktarını, matrahını, tahakkuk biçim ve süresini belirlemeye hakkı vardır. Toplumun tüm kamu görevlilerinden, görevleriyle ilgili olarak hesap sormak hakkı vardır. Hakların güven altına alınmadığı kuvvetler ayrılığının yapılmadığı bir toplumda Anayasa yoktur. Mülkiyet dokunulmaz ve kutsal bir hak olması nedeniyle, yasa ile belirlenen kamu ihtiyacı açıkça gerekmedikçe ve adil ve peşin bir tazminat ödenmedikçe, kimse bu haktan yoksun bırakılamaz. Fransa büyük mücadeleler sonucu bildirge ile istediği yönetim şeklini kabul ettirdi. 1 FRANSIZ DEVRİMİNİN OSMANLIYA ETKİLERİ A MİLLİYETÇİLİK AKIMININ OSMANLI’YA ETKİSİ Fransız ihtilalinin ardından ulus-devletine sahip devletler ortaya çıktı. İlk önce Avrupa'da yayılan bu akım Osmanlı ya hızlı bir şekilde ulaştı çünkü Osmanlı birçok etnik kökeni bir arada yaşatan bir devletti. Ülke içinde bu etnik grupların çatışmaları başladı. Bu durum iç karışıklara neden olduğu için dağılmayı hızlandırdı. İlk önce kendini balkanlarda gösteren milliyetçilik akımı Yunanistan, Sırbistan, Romanya ve Bulgaristan başta olmak üzere birçok toprağını Osmanlıdan ayırdı. Fransız İhtilalinin meydana getirdiği akımlar 19. Yüzyılın sonlarına doğru Türk aydınlarını da etkiledi. Gerek Avrupa’da öğrenim görürken oradaki milliyetçilik akımlarından etkilenmeleri, gerekse Osmanlı Devleti'nde azınlıkların meydana getirdikleri aynı amaçlı ayaklanmalar Türk aydınlarının önce kültürel nitelikte başlayan ve daha sonra siyasallaşan milliyetçilik anlayışını ortaya çıkardı. Türkçülük[8] adı altında başlayan bu akım Millî Mücadelede Atatürk tarafından ulusal birlik, beraberlik, vatan ve millet sevgisi anlayışıyla harekete geçirildi. Bağımsızlık kazanıldıktan sonra Atatürk, kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni bir milli devlet haline getirmek için siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda köklü inkılaplar yaptı. B DEMOKRATİK FİKİRLERİN OSMANLIYA ETKİLERİ Fransız ihtilali ile özgürlük, eşitlik, insan ve kadın hakları, anayasal düzen, laiklik gibi fikirler dünyaya yayılmaya başladı. Osmanlı bir kısmını kendi halkından dolayı bir kısmını ise dış güçlerin baskılarıyla kabullenmek zorunda kaldı. Ortalama 600 yıllık yönetim hayatı boyunca adaletsizlikler ya da insanlara zulüm gibi özgürlüğü, kişilerin yaşam haklarını ihlal eden şeyler olmadığı halde Osmanlı kendi adalet ve İslam'ın yönettiği kuralları bırakarak batının anayasal düzenlemelerini kabul etti. Aslında kabul etmek zorunda kaldı. Bunu yapmaması demek keskin ve yanlış bir eleştiri olacaktır. Çünkü dönemin şartlarında yenilik yapmak zorunda kalmıştı halk Batıya gıpta ediyor edebiyatını, mimarisini bir an önce benimsemek istiyorlardı konaklardan apartmanlara geçişler başlamıştı. Ancak şimdi yabancıların gözünden Osmanlının sosyal hayattaki düzenine göz atacağız. Fransız müellif Motray, 1700′lerdeki Osmanlı Müslümanlarının harama karşı duyarlılığını şöyle anlatıyor “Türk dükkânlarında hiçbir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkâncılar arkamdan adam koşturmuşlar, hatta birkaç kere Beyoğlu’ndaki ikametgâhıma kadar gelmişlerdir.” Fransız generallerden Comte de Bonneval ise, ecdadımızın doğru ve dürüstlüğüne ithaf en şu hükmü veriyor “Haksızlık, murabahacılık,[9] inhisarcılık [10]ve hırsızlık gibi suçlar, Türkler arasında meçhuldür… Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa Türklerin doğruluklarına hayran kalır.” Meşhur Fransız edibi Pierre Loti de şöyle der “Dünyanın hiçbir evinde, bir erkek hanımına bu derece saygılı ve hayran olamaz! Bu gerçeğin sırrı, Türk evinin, kadını tarafından hazırlanışındadır. Evin sahibesi olan kadının giyinişi, başındaki örtüden ayaklarında bulunan nefis işlemeli kumaşlı terliklere kadar ahenk içindedir. Kadın evine o kadar düşkün, temizliğine o kadar meraklı, kocasının ev hasretini giderecek öylesine bir zekâ ve eğitime sahiptir ki, evin erkeği akşamüzeri büyük bir hasretle kapıdan girer. Kadının temizliği maddi planda bir çiçek kadar saftır. Bu madde temizliği kadının nefsi tezkiyesi temizliğinden gelir. O kadın içki, kumar ve dış dünyayı bilmez. Kavga gürültü nedir bilmez. Gönlünü Allah'a, kocasına, çocuklarına bağlar. Zihnini fuzuli şeylerden koruduğu için rahat ve huzurludur. Dolayısıyla ahlâklıdır. Böyle olunca yuvasının hürmete şayan, şerefli bir unsuru olur...” Ancak tüm bu hoşgörü ve adalet Osmanlının batıya ayak uydurma kararına engel olmadı 1839 yılında Tanzimat Fermanıyla kendini göstermeye başladı. Tanzimat fermanı ilk kez bazı kavramları içermesiyle Osmanlı halkında büyük ilgi uyandırdı. Can ve mal güvencesi, özel mülkiyetin dokunulmazlığı, herhangi bir suçun yargılama olmadan ağır cezaların verilmemesi gibi kimi Osmanlıda olan kimi de olması dahilinde Osmanlının düzeninin bozulmasına sebep olan maddeler içeriyordu. 19. Yüzyılın ortalarında çıkan genç Osmanlılar hareketinde Fransız ihtilalinin etkileri görünüyordu. Aydınlar arasında demokratik fikirlerin gelişmesi ve bazı dış etmenler sonucunda 1876 yılında ilk Osmanlı anayasası yani Kanun-i Esasi[11] yapılarak meşruti monarşi yönetim şekline geçildi. İlk Osmanlı meclisi olan Meclis-i Mebussan toplanmıştır. 1878 yılında Anayasa Sultan II. Abdülhamit tarafından askıya alınmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan Jön Türk hareketiyle yeni fikirler aydın kesim içinde yayıldı. 1908'de anayasa yeniden yürürlüğe konulmuş ve Meclis-i Mebussan tekrar açılmıştır. Bu dönemde II. Meşrutiyet Çağı denilmiştir. Fransız ihtilalinin Osmanlı Devleti üzerindeki etkisi II. Meşrutiyet dönemindeki politik söylemde kendini gösterir. Fransız İhtilalinin sloganı olan” Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” ifadesini bu dönemdeki yayınlarda çokça rastlamaktayız. SONUÇ Tüm bu bilgiler ışığında Osmanlı dönemin gerekliliğinden ötürü Tanzimat fermanıyla değişimi kabul etmiştir. Şu an ki Türkiye koşullarında Amerika ve Avrupa’nın bu kadar rol model alınmasının ilk tohumları 18. Ve 19. Yüzyılın başlarında gerçekleşmeye başladı diyebiliriz. Bu çalışmada gerek kişiler ve gerek devletlere hiçbir suçlama yapılmamıştır. Gerekli makale, internet sitesi, video ve kitaplardan alınan bilgiler şahsımın görüşleriyle belirtilmiştir. Günümüzde hala tartışma konusu olan Osmanlının zaman içinde parçalanmasının bir nedeni olarak gördüğüm Fransız devrimi Osmanlıyı belki de en çok yıpratan dış güçlerden biridir. Unutulmaması gereken en önemli çıkarım şudur ki 600 yıllık bir devleti yıpratan batı günümüz Türkiye Cumhuriyeti’ni de aynı hüsrana sürükleyebilir. Öneri olarak söylenebilecek tavsiye ise tarihin sürekli tekrarlanmasından ötürü geçmişimizi çok iyi bilmeli ve aynı tuzaklara bir daha düşmememiz gerektiğidir. İnsanlık var olduğundan beri başka insanların yaşadıklarından ders çıkarmak günümüzde de Tarih için kesinlikle yapılmalıdır. Bu bizim bulunduğumuz topraklar üstünde kalıcılığımızı arttıracak etkili bir faktördür. KAYNAKÇA Kitap Eric, Hazan[12] Fransız Devrimi Tarihi,2015, çev. Nazlı Ceyhan Sümter, Say yayınları. Michel, Vovelle[13] Gençler İçin En Güzel Fransız Devrimi,2018, çev. Yonca Aşçı Dalar, Türkiye İş Bankası Yayınları. Ayferi Göze,[14] Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, İstanbul Beta, 1986. Tanilli, Dünyayı Değiştiren On Yıl, ve M. Mathiez, akt. Gaxotte, ayrıca Gaxotte, vd. Makale Adadağ, Özgür[15] Fransız Devriminin Evrenselliği, Mardin, Şerif[16] Fransız Devriminin Osmanlı İmparatorluğu Üzerindeki Etkisi,1989. DERGİ Bilim ve Gelecek, Büyük Fransız Devrimi, 89. Sayı İnternet Erişim tarihi 2042 [1] Ebu Zeyd Abdurrahman bin Muhammed bin Haldun el Hadramî veya tanınan kısa adıyla İbn-i Haldun, modern historiyografinin, sosyolojinin ve iktisatın öncülerinden kabul edilen 14. yüzyıl düşünürü, devlet adamı ve tarihçisi. Köklü bir aileden geldiği için iyi bir eğitim aldı. [2] Karanlık Çağ, geleneksel olarak Orta Çağ'a atıfta bulunan ve Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra Batı Avrupa'da demografik, kültürel ve ekonomik bir bozulmanın meydana geldiğini öne süren tarih dönemselleştirmesidir. [3] Avrupa 'da düşünce alanında en köklü değişimlerin yaşandığı dönem XVIII. yüzyıldır. Buyurucu ve değişmez kurallar ortaya koyan dinsel inanışlara ve bunlardan kaynaklanan skolastik dogmatik düşünceye karşı; aklın, deneyimlerin, kuşku ve araştırmaların ön plana çıkarılmasıdır. Siyasal gücün bir tek kişinin elinde bulunduğu ve yönetimin genellikle kalıt yoluyla aile bireylerine geçtiği devlet biçimi. [5] États généraux yani Genel Meclis Fransa'da Fransız Devrimi'nden önceki dönemde görev yapmış bir parlamentoydu. [6] XVI. Louis, 1775-1792 yılları arasında Fransa kralıdır ve Marie Antoinette'nin kocasıdır. Louis Capet olarak da bilinir. 21 Ocak 1793 tarihinde giyotinle idam edilmiştir. Louis saltanatının ilk bölümünde Aydınlanma idealleri doğrultusunda Fransa'da yaptığı reformlarla damga vurmuştur. [7] Bastille resmi olarak Bastille Saint-Antoine —Number 232, Rue Saint-Antoine— olarak bilinen Paris'teki hapishane. Fransız Devriminin başladığı nokta olarak bilinir. 18 yüzyıl sonlarında hapishane taşları yerinden sökülerek yıkılmıştır. Bu taşlar daha sonra Concorde Köprüsü yapımında kullanılmıştır. [8] Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında, Osmanlılık ve İslamcılık akımları karşısında, Avrupa’daki ulusçu akımların da etkisiyle, yeryüzündeki bütün Türkleri tek bir yurt ve tek bir bayrak altında birleştirmeyi amaçlayan akım, Turancılık. [9] Bir malı aşırı kârla satma işi. [10]Bir şeyetek başına sahip olma. [11]1876 yılında yapılan Osmanlı imparatorluğunun ilk anayasasıdır. Sultan ikinci Abdülhamit bu anayasayı 93 harbi yenilgisinden sonra yürürlükten kaldırmıştır. [12] Cerrah, yazar, çevirmen ve yayıncıdır. [14] Profesör Doktor , Yazar. [15] Galatasaray Üniversitesinde Doçent Doktor. [16] Türk sosyolog ve siyaset bilimcisi. Dünya tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olan Fransız İhtilali, 1787'den başlayarak tüm Fransa'ya yayılan, ilk zirve noktasına 1789'da ulaşan ve 1799'a kadar süren bir harekettir. Fransız İhtilali nitekim Napolyon ile devam eden bir süreçtir. Fransız Devrimi olarak adlandırılan Fransız İhtilali gerçekleştiği dönemde dünyaya etkisi olduğu kadar ülkemize de etkisi olmuştur. Yaklaşık on yıl boyunca devam eden ihtilal boyunca binlerce Fransız hayatını kaybetmiştir. Peki Fransız İhtilali nedir? Fransız İhtilali hangi tarihte oldu ve kimler tarafından yapıldı? Fransız İhtilalinin Osmanlı Devleti’ne etkileri nelerdir? Fransız İhtilalinin sonuçları nelerdir? İşte Fransız İhtilali hakkında merak edilenler haberimizde... FRANSIZ İHTİLALİ NEDİR? Fransız İhtilali, 18. yüzyıl Avrupası’nda meydana gelen devrimlerden biridir. Avrupa merkezli olmasına rağmen bütün dünyayı etkilemiştir. Fransa’daki krallığın, dini hiyerarşinin ve aristokrasinin, işçi sınıfı tarafından sorgulanması sonucu oluşmuştur. Basttille Hapishanesi’nin halk tarafından basılarak mahkum ve mevkufların salınmasıyla başlayan süreçte, halkın işçi sınıfı olarak, krala, kralın ailesine, soylulara, zenginlere ve din adamlarına karşı yaptığı ayaklanmadır. 14 Temmuz 1789 tarihinde meydana gelmiştir. Çağ kapatıp, çağ açan bir devrimdir. Fransız Devrimi ile birlikte Avrupa’da cumhuriyet rejimi konuşulmaya ve oluşturulmaya başlanmıştır. Milliyetçilik akımları baş göstermiştir. Yeni bir küresel savaşın ilk belirtileri Avrupa’da yaşanmıştır. İşçi sınıfının devrim zaferi, bütün dünyada savaş çıkartacak şekilde milliyetçilik akımının kuvvetlenmesine neden olmuştur. FRANSIZ İHTİLALİ NE ZAMAN OLDU? Fransız İhtilali, 14 Temmuz 1789 yılında Bastil Hapishanesi’nin isyancılar tarafından basılmasıyla başladı. Mahkumlar serbest bırakıldı ve buradaki silahlar ele geçirilerek ihtilalde kullanıldı. 1891 yılına gelindiğinde ise ihtilal yeni bir boyut kazandı. 1791 yılında bir kurucu meclis toplandı ve "İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi"ni yayınladı. Ardından da ulusal egemenliğe dayanan bir anayasa hazırlayarak monarşinin yetkilerini sınırlandırdı. Bu anayasa, halk tarafından seçilecek bir parlamentonun yasama ve yürütme yetkilerini kralla paylaşmasını öngörmekteydi. FRANSIZ İHTİLALİ'NİN NEDENLERİ NELERDİR? Fransız İhtilali'nin gerçekleşme sebepleri kısaca şu şekilde özetlenebilir - Fransa’nın mutlakıyetle yönetilmesi ve krallık rejiminin baskısı karşısında halk ezilmiştir. - Amerika ve İngiltere’de kurulan devletlerin demokratik yönetimler sonucu halkına geniş özgürlükler vermiştir. Fransız halkı da çevresindeki ülkelerde gördüğü bu yönetime özenmiştir. - Fransız aydınlarından Monteskiyö, Volter, Jan Jak Russo, Diderot ve Voltaire’in yazdıkları eserlerde mevcut rejimin eleştirilmiş ve çözüm yollarının ileri sürülmüştür. Aydınların bu düşünce tarzları haklın krallığa ve rejime olan tepkisini arttırmıştır. - Fransa’da soylular ve rahipler geniş imtiyazlara sahipken, ülke halkının toplumsal olarak hiçbir hakka ve değere sahip olamaması halkı olumsuz yönde teşvik etmiş Bu yazımızda Fransız İhtilali’nin imparatorluklara etkisi başlığı altında Fransız İhtilali’nin Rus Çarlığına, Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna ve Osmanlı İmparatorluğuna etkilerini inceledik. Bu Yazının İçindeki Başlıklar Fransız İhtilali’nin Devletler Üzerindeki EtkileriFransız İhtilali’nin Rusya Çarlığına EtkisiRus DevrimiFransız İhtilali’nin Osmanlı İmparatorluğuna EtkisiFransız İhtilali’nin Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna Etkisi Fransız İhtilali’nin Devletler Üzerindeki Etkileri Fransız İhtilali Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı Devleti ve Rusya’yı nasıl etkilemiştir? Geçmişten günümüze var olan sistemlere karşı düzenlenen hareketlerin en bilineni şüphesiz 1789 yılında gerçekleşen Fransız İhtilali’dir. Öyle ki bu devrim sadece kendi ülkesini değil global düzlemde çoğu ülkeyi etkilemiştir. Bir çok düşünüre ilham kaynağı olmuştur. Devrim sonucunda yaşananlar dünyayı siyasi, sosyal ve ekonomik açıdan etkilemiştir. Bu yazıda Fransız İhtilali’nin etkilediği ülkelerden olan Rusya, Avusturya Macaristan ve Osmanlı Devleti’ni ihtilalin etkileri bakımından inceleyeceğiz. Fransız İhtilali’nin Rusya Çarlığına Etkisi Fransız İhtilali’nin imparatorluklara etkisi konusunda ilk olarak Rusya’yı ele alalım. Fransız İhtilali’nden sonra küresel etkileri bu denli büyük olan bir diğer devrim şüphesiz 1917 Bolşevik Devrimi’dir. Öyle ki ülke içerisinde yaşananların yanı sıra Rusların Birinci Dünya Savaşı’ndan çekilmesine sebep olarak savaşın kaderini büyük bir ölçüde değiştirmiştir. Ülke içerisinde ise daha önce uygulandığı görülmemiş sosyalist bir düzene geçilmesini sağlamıştır. İhtilalin hemen ardından ülkeler arasında kutuplaşmalar görülmeye başlamıştır. Bu durum İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünya çapında belirgin iki kutbun varlığına yol açmıştır. Ayrıca Rus toplumunda köklü bir değişime yol açarak fakir bir halkı dünyanın iki süper gücünden biri haline getirmiştir. Bu rejimi birçok farklı topluma da özümsetebilmiştir. Ekim Devrimi olarak da anılan Bolşevik İhtilali Vladimir Lenin tarafından ortaya atılan “ekmek, barış, özgürlük” sloganı ile ateşlenen bir halk hareketidir. Bu devrim 1905 Rus Devrimi’nin devamı olarak görülen bu devrim esasen bir parti kurma düşüncesi ile başlatılmıştır. Rus Devrimi 18. yüzyıl dünyasına bakıldığında Çarlık Rusya’sı çağdaşlığı ile dikkat çekmekteydi. Her yerde saltçılığın hüküm sürdüğü bu dönemde II. Katerina ve Büyük Petro gibi hükümdarlar dönemin diğer hükümdarlarına göre ilerici kabul edilebilirdi. I. Aleksandr Viyana Kongresi zamanında Avrupa meselelerine yaklaşımıyla Prusya kralından daha liberal duruşluydu. Fakat onun ardından tahta geçen I. Nicolas’ın çağında devletin tutumu değişmiştir. Fransız İhtilali’nin temelini oluşturan fikirler Rusya’da da görünür olmuştur. Bunun üzerine aydınlar Fransız İhtilali ile gelen bu fikir ve değerleri büyük bir heyecanla karşılamışlardır. Batı Avrupa’da bulunan aşırı görüşlerin hareketlere katılmaya başlamışlardır. Buna rağmen Rusya 19. yüzyılda üzerinden Orta Çağ devleti görünümünü üzerinden atamamıştır. Bir yandan büyük toprak sahibi soylular, kilise ve bürokrasi. ordu varken bir yandan zulüm edilen köleler vardı. Bu iki grubun arasında bulunan burjuvalar ise bir hayli azdı. Bu durumda sınıflar arası bir uçurum ve karar mekanizmasında bir acizlik mevcuttu. Bunun sonucunda 1917 yılında Rus halkı çarlığa bir başkaldırı yapmıştır. Rusya’nın kentsel kesiminde de isyanların yayılmasıyla Fransız İhtilali’nin getirilerini bir türlü benimseyemeyen rejim hem liberal hem de sosyalist açıdan tehlikede hissetmiştir. Ezilen halkın yanı sıra savaşlarda alınan yenilgilerde bu devrime zemin hazırlamıştır. Rus toplumunun genel yapısı çok zengin bir azınlık ve fakir halktan oluşmaktaydı. Gelir adaletsizliği hat safadaydı. Ayrıca Rusya tıpkı devrim öncesi Fransa gibi resmen iflas etmiş durumdaydı. Keza vergi sistemi de karmaşık ve etkisiz durumdaydı. Faal olarak katılınan savaşların giderleri bitmeye yüz tutmuş altın rezervleri ve dış borçlar yardımıyla giderilmektedir. 1905 devrim de Fransa’dan alınan büyük borçlar sayesinde kaba kuvvetle bastırılabilmişti. Tüm bunlara ek olarak toprak sorunları da halen çözümsüzdü. İşleyecek toprağın olmaması köylü halkın uzun süredir problemiydi ve topraklar hala feodal düzende idame ettirilmekteydi. Bunun üzerine halk köylerden şehirlere göç etmekteydi. Kısaca Rus toplumunun temelini oluşturan tarım olmasına rağmen Rus halkı bu devrimi desteklemiştir. Fransız İhtilali’nin Osmanlı İmparatorluğuna Etkisi Fransız İhtilali’nin imparatorluklara etkisi konusunda ikinci olarak Osmanlı Devleti’ni ele alalım. Osmanlı Devleti’nde de “genç” sıfatı Fransız İhtilali’nin ardından tüm Avrupa ülkelerinde olduğu gibi yayılarak ilerleyen bir akım olmuştur. Bu akım doğrultusunda diğer milletlerde de olduğu gibi Türk aydınlar da kendi ülkelerinin önüne “yeni” sıfatını ekleyerek bir grup oluşturmuşlardır. 19. yüzyılın başında Osmanlı siyasetçileri Avrupa’dan geri kalma düşüncesine Btılılaşma ile karşı koymaya çalışmışlardır. Batılılaşma kısaca Batı’daki değişimleri ıslahatlar ile kısa zamanda ülkeye de getirme çabasıdır. Islahat siyasetinin en tutarlı olduğu dönemler ise 1839–1871 yılları arasındadır. Bu dönemde Fransa’nın devrimci yazarlarından olan Rousseau gibi isimlerden ve yine Fransız İhtilali ile yayılan milliyetçilik akımından etkilenen Namık Kemal ve Şinasi gibi birçok yazar edebi eserler vermiştir. Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre eseri milliyetçilik akımını izleyen en önemli eserlerdendir. Gelen milliyetçilik akımı doğrultusunda anadil Türkçe’ye yönelim artmıştır. Jön Türkler gibi Avrupa’yı görmüş ve etkilenmiş aydın sayısı da artmıştır. Bu dönemde Osmanlı siyasetini yakından etkileyen Mısır Prensi Mustafa Fazıl Paşa Paris’e giderek Yeni Osmanlılar’ın sözcüsü olduğu beyanı ile bir metin yazmış ve çoğaltmıştır. Bunun üzerine Mustafa Paşa’nın destekçileri Anadolu’ya sürülmüştür. Fakat bu kişler sürgüne uymak yerine Paris’e giderek Mustafa Paşa’ya katılmışlardır. 1889 yılında İstanbul’da bulunan Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye’de okuyan bir grup öğrenci dönemin padişahı II Abdülhamid’i devirebilme amacıyla bir isyan örgütü kurmuşlardır. Bu grup İtalyan Carbonari hareketinden esinlenerek örgütü kuran İbrahim Temo adlı bir Arnavut tarafından desteklenmekteydi. İlk başta illegal bir yapılanma olarak karşımıza çıkan Jön Türkler daha sonraki süreçlerde legalleşse de devletin bu gruba karşı tutumu hiçbir zaman uzlaşımcı olmamıştır. Buna karşın Jön Türk cemiyeti her geçen gün üye sayısını arttırarak hareket alanını da arttırmıştır. Devam eden süreçte 1908 İhtilali’nde yer alacak olan Selanikli Nazım ve posta memuru Talat’ın cemiyete katılımı güvenlik güçlerini harekete geçirecektir. İlk adımda tutuklanmasalar da ciddi önlemlerle serbest bırakılacaklardır. Dönemin padişahı Sultan Abdülhamid’e baskı ile ilan ettirilen I. ve II. Meşrutiyet 1908 bütün bir özgürlük için kabul ettirilmiştir. Tam manada olmasa da dış görünüş olarak bir batılılaşma çabası güdülerek uygulanmıştır. Bu noktada Fransız İhtilali’nin görünür etkileri Osmanlı’da da aydınların fikirleri ve tutumları yoluyla kendini belli etmektedir. Öyle ki aydınların Fransızca ile sürekli bir iletişimde bulumaları ve yaşanan devrimin ardından büyük özgülerle Fransa halkını kutlamaları bunun gösterir niteliktedir. Hatta her iki ihtilalin de çıkış noktası eşitlik, adalet, hürriyet söylemleri olmuştur. Zaten Tanzimat ve Islahat girişimleri bu söylemlere bir karşılık oluşturma amacındadır. Meşrutiyetin ardından yaşanan 31 Mart olaylarında da yine aynı kavramlara yönelik söylemlere rastlamak kaçınılmazdır. II. Meşrutiyetin ilanından sonra da bir Türk heyeti Fransa Başbakanı Clemenceau tarafından kabul edilmiştir. Meşrutiyete olan katkıları adına tebrik edilmiştir. Fransız İhtilali’nin Avusturya-Macaristan İmparatorluğuna Etkisi Fransız İhtilali’nin imparatorluklara etkisi konusunda son olarak Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu ele alalım. Avusturya İmparatorluğu 15. ve 19. yüzyılın sonuna kadar Avrupa’nın büyük bir kesiminde hakimiyete sahipti. Öyle ki bu imparatorluk Avrupa’nın Rusya ve Osmanlı gibi devletlerle birlikte en büyük güçlerinden biriydi. Sahip olduğu topraklarda is farklı etnik kökenlere sahip olan pek çok ırktan insan yaşamaktaydı. Fransız Devrimi’nin patlak vermesinin ardından tüm Avrupa’ya yayılan özgürlük ve milliyetçilik akımları doğrultusunda en büyük yıkımlardan biri Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun başına geldi. Öyle ki İçerisinde barındırdığı bu çok farklı etnik topluluklar milliyetçilik ve özgürlük akımlarını benimseyerek kendi ulus bilinçlerini geliştirdiler. Gelişen bu bilinci takiben her azınlık kendi ulusuna ait olacak bir toprak yani esasında kendi ülkelerini kurmak istediler. İsyanlar boy göstermeye başladı. Bu sırada ülkenin iç işlerine dışarıdan müdahaleler de yapılmaktaydı. Örneğin Rusya Avusturya İmparatorluğu’nun himayesi altında bulunan Slav halkını desteklemekte ve isyan hareketlerini haklı görmekteydi. Bunun gibi giderek bir kaosa sürüklenen ülke giderek zayıflamıştı. Bu ulusların önlenemez yükselişlerinin ardından gücünü içerisinden yükselen uluslarla paylaşmak zorunda kaldı. Ardından Viyana kongresinde alınan bir karar ile Avusturya Macaristan İmparatorluğu resmen gücünü kaybetmişti. Kongrenin sonunda diğer katılımcı ülkelerin de onayıyla bir imparatorluktan zayıf bir konfederasyona dönüştürüldü. Fransız Devrimi’nin getirdiği fikir akımlarının büyük etkisiyle güçsüz kalan Avusturya Macaristan’ın ilerleyen süreçteki genel hedefi Alman ve İtalyan birliklerinin bir araya gelmesini engellemekti. Bu iki ülkenin yükselmesini önlemeye çalışmak oldu.

fransız ihtilalinin osmanlıya olumsuz etkileri