Zina Sebebiyle Çekişmeli Boşanma Davası: Eşlerden biri zina ederse, diğer eş zina nedeniyle çekişmeli boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur. 2days agoHukuk Dairesi emsal bir karar vererek "On tane karı bulurum ama bir ana bulamam" diyen kocayı ağır kusurlu saydı. Etiketler : yargıtay,boşanma davası,emsal karar, 888228 https: Davacı vekili verdiği dava dalikesi ile; tarafların 14/09/2011 tarihinde evlendiklerini, bir çocuklarının olduğunu, davalının işi nedeniyle Aliağa’da yaşadıklarını, davalının evlendikten sonra davacıyı ve ailesini sürekli hor gördüğünü ve davalı tarafından Aliağa Aile Mahkemesine 2012/189 esas sayılı dosyası ile boşanma davasının açıldığını, bu davada Anlaşmalıboşanma davası hem çekişmeli boşanma davasına göre nispeten daha kısa ve kolay olması sebebi ile fiyatı da boşanma davasından bir miktar daha az olacaktır. Mersin Barosu’nun tavsiye niteliğindeki ücret tarifesinde 2021 yılı için belirlenmiş ücret 9.250 TL olup bu ücret her sene değişmektedir. Çekişmeli boşanma davası, anlaşmalı boşanma davası dışında kalan her türlü boşanma nedeniyle açılmış olan, eşler arasında boşanma ve/veya nafaka, velayet, tazminat gibi boşanmanın sonuçları hakkında herhangi bir anlaşmaya varılamayan boşanma çeşididir. Türk Medeni Kanunu (TMK) 161- 166. maddeleri arasında DAVA: Boşanma/Boşanma. DAVA TARİHİ : /09/2019. KARAR TARİHİ : 21/10/2019. GEREKÇELİ KARAR TARİHİ : 23/10/2019. Davacı vekili tarafından açılan davanın yapılan açık yargılaması sonunda; G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 30/03/2016 yılında evlendiklerini 8942gvr. Delil Hukuk Bürosu0 532 237 72 80bilgi Mah. Ceyhun Atuf Kansu Cd. No112 D30, Cevat Muratal İş Merkezi, Balgat,Çankaya/AnkaraBoÅŸanma davalarında kusur tespiti, delillerin deÄŸerlendirilmesi ve dilekçeler teatisi aÅŸamasında usule iliÅŸkin uygulama kuralları olarak deÄŸerlendirebileceÄŸimiz Yargıtay içtihatlarını, yani emsal kararları derlediÄŸimiz bu makalemiz, interneti kullanabilen herkesin mevcut arama motorları üzerinden rahatlıkla öğrenebileceÄŸi genel geçer kurallara nazaran, daha istisnai olarak kabul edilebilecek hususların ne kadar büyük önem taşıdığını gözler önüne ki bu durum, hukuki meselelere iliÅŸkin kuralların herkes tarafından bilinebileceÄŸi, hukukçuların ise istisnaları bilmesi gerektiÄŸi sözünü de doÄŸrulamaktadır. Tarafımızca günümüzde içerik sürekliliÄŸinin taşıdığı önemin de bilincinde olarak aylar geçtikçe güncellenmeye çalışılacak olan bu derleme serisinin tohumlarını atmış olmaktan gurur duyuyoruz. Ayrıca iÅŸ yükümüz ne kadar olursa olsun, aradan geçecek aylar içerisinde tasniflendirme ve kategorizasyon çalışması yapmak suretiyle siz deÄŸerli okuyucularımıza ve Türk hukuk camiasına küçük de olsa kalıcı bir katkımız bulunmasını umuyoruz. Adaletin tecelli etmesine faydamız dokunması dilekleriyle...BoÅŸanmada kusur tespitiMüşterek çocuÄŸa cinsel tacizBoÅŸanmada kusur tespitine iliÅŸkin konularda ceza davasının bekletici mesele yapılmasıHukuk Genel Kurulu 2017/2721 E., 2020/1038 K."İçtihat Metni"MAHKEMESİ Aile Mahkemesi1. Taraflar arasındaki "karşılıklı boÅŸanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara Batı 3. Aile Mahkemesince verilen her iki davanın kabulüne iliÅŸkin karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuÅŸ, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı Direnme kararı her iki taraf vekilince temyiz Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereÄŸi görüşüldüI. YARGILAMA SÜRECİDavacı-Karşı Davalı İstemi4. Davacı-karşı davalı vekili tarihli dava dilekçesinde; tarafların tarihinde evlendiklerini, 1996 doÄŸumlu... ve 2000 doÄŸumlu Sefa isimli ortak iki çocuklarının olduÄŸunu, davalının müvekkiline karşı olumsuz tutum ve davranışlarda bulunduÄŸunu, ayrıca Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/251 E. sayılı dosyası ile ortak çocuk...'ye yönelik “nitelikli cinsel istismar” suçlamasıyla yargılamasının devam ettiÄŸini belirterek tarafların boÅŸanmalarına, velâyetlerin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına aylık 300,00TL tedbir-iÅŸtirak ve müvekkili yararına aylık 500,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile maddi, manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep Davacı İstemi5. Davalı-karşı davacı vekili tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, kadın eÅŸin hayâsızca hayat sürdüğünü, güven duygusu sarsan davranışlarda bulunduÄŸunu, kadın eÅŸin hükümlü olan kardeÅŸi ile birlikte ortak çocuÄŸu yönlendirerek müvekkiline iftira attıklarını, suçlamaların asılsız olduÄŸunu, tahliye kararının ardından ortak çocuk Sefa'yı yalnız bırakarak evi terk ettiÄŸini, müvekkilinin durumu sorgulandığında eÅŸi tarafından ... ve... isimli ÅŸahıslarla aldatıldığını öğrendiÄŸini belirterek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boÅŸanmalarına, Sefa’nın velâyetinin babaya verilmesi ile müvekkili yararına maddi, manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep Derece Mahkemesi Kararı6. Ankara Batı 3. Aile Mahkemesi’nin tarihli ve 2013/190 E., 2014/245 K. sayılı kararı ile; boÅŸanmaya sebep olan olaylarda erkek eÅŸin; aile fertlerine karşı darp eyleminde bulunduÄŸu ayrıca kızına karşı cinsel istismar iddiası ile yargılandığı, bunun karşılığında kadın eÅŸin de sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlarda bulunduÄŸu ve tarafların eÅŸit kusurlu olduÄŸu gerekçesiyle her iki davanın da kabulüyle tarafların boÅŸanmalarına, velâyetin babaya verilmesine, eÅŸit kusurlu olarak deÄŸerlendirilen tarafların tazminat taleplerinin reddine, kadın eÅŸin boÅŸanma yüzünden yoksulluÄŸa düşeceÄŸi gerçekleÅŸmekle yararına 200,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ödenmesine karar Daire Bozma Kararı7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin tarihli ve 2015/25553 E., 2016/1664 K. sayılı kararı ile; "...Hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından; kusur belirlemesi ve tazminat taleplerinin reddi yönünden, davalı-karşı davacı erkek tarafından ise; kusur belirlemesi ve manevi tazminat talebinin reddi ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruÅŸmalı olarak yapılması istenilmekle; duruÅŸma için belirlenen günü temyiz eden davacı-davalı ... vekili Av. ... ve karşı taraf temyiz eden davalı-davacı ... vekili Av. ...geldiler. Gelenlerin konuÅŸması dinlendikten sonra iÅŸin incelenerek karara baÄŸlanması için duruÅŸmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldüDavacı-karşı davalı kadın dava dilekçesinde, davalı-karşı davacı erkeÄŸin müşterek çocuk...'ye cinsel istismarda bulunduÄŸunu iddia etmiÅŸ, Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılama neticesinde davalı-karşı davacı erkeÄŸin beraatine, diÄŸer sanıkların mahkumiyetine karar verilmiÅŸ, ancak temyiz aÅŸamasındaki karar henüz kesinleÅŸmemiÅŸtir. Cinsel istismara iliÅŸkin ceza davası dosyasının sonucu, iÅŸ bu davada kusur durumunu etkileyecek olduÄŸundan, ceza davasının bekletici mesele yapılarak sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan hüküm kurulması doÄŸru görülmemiÅŸtir,..." gerekçesiyle karar Kararı8. Ankara Batı 3. Aile Mahkemesinin tarihli ve 2016/284 E, 2016/336 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçeler yanında ağır ceza dosyasında delillerin toplanması sürecinin tamamlandığı, delillerin mevcut hâli ile aile hâkimi marifeti ile deÄŸerlendirilmiÅŸ olmasında bir sakınca mülahaza edilmemesi gerektiÄŸi, boÅŸanma davaları içerisinde tarafların birbirlerine karşı ileri sürdükleri kusurların aynı zamanda TCK kapsamında kamu davası hâline gelebilecek iddialara iliÅŸkin olduÄŸu, farklı alanda yürütülen yargılamalar arasında uzun süren kamu davalarını boÅŸanma davalarında bekletici sorun hâline dönüştürmenin, aile hayatını olumsuz yönde etkileyeceÄŸi, zira boÅŸanma davası devam eden tarafların sadakat yükümlülüklerinin aynı ÅŸekilde devam ettiÄŸi, tarafların gayri resmà birlikteliklerine davetiye çıkartabilecek uygulamalardan ÅŸiddetle kaçınılması gerektiÄŸi, yasanın amir bir hükmüne dayanmaksızın takdiren deÄŸerlendirmelerle verilen bozma kararına iÅŸtirak etmenin mümkün olamadığı gerekçesiyle direnme kararı Kararının Temyizi9. Direnme kararı yasal süresi içinde taraf vekillerince temyiz UYUÅžMAZLIK10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuÅŸmazlık; tarafların karşılıklı olarak evlilik birliÄŸinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayalı olarak açmış oldukları boÅŸanma davasında “erkek eÅŸin ortak çocuÄŸa yönelik cinsel istismar suçlamasıyla yargılamasının yapıldığı ağır ceza dava dosyasının” iÅŸbu davadaki kusur belirlemesini etkileyip etkilemeyeceÄŸi, burada varılacak sonuca göre erkek eÅŸin yargılandığı ceza davası sonucunun bekletici sorun yapılmasının gerekip gerekmediÄŸi noktalarında toplanmaktadı GEREKÇE11. UyuÅŸmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar gö BilindiÄŸi üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun TMK “Evlilik birliÄŸinin sarsılması” baÅŸlıklı 166. maddesinin bir ve ikinci fıkraları;"Evlilik birliÄŸi, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eÅŸlerden her biri boÅŸanma davası aç fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliÄŸinde ise ve evlilik birliÄŸinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya deÄŸer bir yarar kalmamışsa boÅŸanmaya karar hükmünü taşımaktadı Genel boÅŸanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaÅŸtırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiÅŸ olması nedeniyle evlilik birliÄŸinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniÅŸ takdir hakkı tanımıştır. Bu baÄŸlamda evlilik birliÄŸinin temelinden sarsılması nedeniyle boÅŸanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boÅŸanma kararı elde edebilmesi için iki koÅŸulun gerçekleÅŸtiÄŸini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliÄŸinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliÄŸin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleÅŸtiÄŸini ispatlamak zorundadı Yeri gelmiÅŸken belirtmek gerekir ki; söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliÄŸi, eÅŸler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduÄŸu takdirde, eÅŸlerden her biri kural olarak boÅŸanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eÅŸin dava açamayacağı ÅŸeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eÅŸin boÅŸanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boÅŸanma olgusunu ortaya çıkarır. BoÅŸanmayı elde etmek isteyen kiÅŸi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliÄŸini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki “birlik artık sarsılmıştır” diyerek boÅŸanma doÄŸrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceÄŸi yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer TMK Nitekim benzer ilkeye HGK’nın tarihli ve 2014/2-594 E., 2015/2795 K. sayılı kararında da deÄŸinilmiÅŸtir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple TMK m. 166/1 boÅŸanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması Yargıtay boÅŸanma davalarında temyiz incelemesi aÅŸamasının daha saÄŸlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boÅŸanma kararı, ferileri ve boÅŸanmanın mali sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun ÅŸekilde, tarafların boÅŸanmaya sebep olan olaylarda gerçekleÅŸen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eÅŸlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eÅŸit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” ÅŸeklinde belirlenmesi gerektiÄŸini belirtmiÅŸtir. Yine Yargıtay, tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı BirleÅŸtirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduÄŸunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleÅŸtirmeye gidilemeyeceÄŸine” karar vererek her bir boÅŸanma davasında tarafların kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliÄŸe münhasır olduÄŸunu kabul UyuÅŸmazlık konusunun çözümü açısından, ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, eÅŸ söyleyiÅŸle ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini baÄŸlayacağı konusu üzerinde durulması Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesi davasına etkisi, hukukumuzda 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” baÅŸlıklı 53. maddesinde “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle baÄŸlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet deÄŸildir. Bundan baÅŸka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit hükmü ile yer almıştı Paralel düzenlemeyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun TBK “Haksız Fiillerden DoÄŸan Borç İliÅŸkileri” ayrımında, yargılamanın ceza hukuku ile iliÅŸkisinin anlatıldığı 74. maddesinde “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle baÄŸlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da baÄŸlı deÄŸildir. Aynı ÅŸekilde, ceza hâkiminin kusurun deÄŸerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine iliÅŸkin kararı da, hukuk hâkimini hükmü ile hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleÅŸmiÅŸ kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. İlkenin esası; bir ceza kuralı ile kamu hukuku yönünden yaptırım amaçlanmışken, aynı uyuÅŸmazlığa iliÅŸkin hukuk kuralı ile kiÅŸilerin birbirlerine karşı hak ve ödevlerini düzenleyen medeni hukuk alanında bir yaptırım amaçlanmasına dayanmaktadı Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliÄŸi, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini baÄŸlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleÅŸmiÅŸ içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiÄŸi maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen baÄŸlı olacağı kabul edilmektedir. DiÄŸer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliÄŸini taşır. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun tarihli ve 1971/406 E., 1975/1 K.; tarihli ve 1983/10-372 E., 1985/21 K.; tarihli ve 2011/17-50 E., 2011/231 K.; tarihli ve 2013/4-1088 E., 2014/490 K. sayılı kararları ile de aynen Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir ÅŸekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diÄŸer delillerin bildirilmesi belirli süre koÅŸullarına baÄŸlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın geniÅŸletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiÅŸtir. Bunun sonucunda, hukuk hâkimi ÅŸekli gerçeÄŸi arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hâkimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeÄŸe ulaÅŸmaya çalışacaktır. O hâlde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını illiyet iliÅŸkisi tespit eden kesinleÅŸmiÅŸ hükmünün hukuk hâkimini baÄŸlamasına, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun bir engel oluÅŸturmaz HGK'nın gün E1979/1-131, K1981/587 sayılı ilamı; HGK'nın gün ve E2011/17-50, K2011/231 sayılı ilamı.21. Öte yandan, Yargıtay’ın yerleÅŸik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine iliÅŸkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini baÄŸlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluÄŸu konusundaki kesinleÅŸmiÅŸ kabule raÄŸmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı deÄŸildir HGK'nın gün ve E1989/11-373, K472; HGK'nın gün ve E2011/17-50, K2011/231 sayılı ilamları.22. Bu açıklamalar kapsamında eldeki davaya gelince; yerel mahkemece boÅŸanmaya sebep olan olaylarda tarafların eÅŸit kusurlu olduÄŸu belirtilerek her iki davanın kabulü ile boÅŸanmaya karar verilmiÅŸtir. Karar; taraflarca kusur belirlemesi ve boÅŸanmanın mali sonuçlarına yönelik temyiz edilmiÅŸ olup, boÅŸanma bölümü yönünden temyiz edilmeyerek kesinleÅŸmiÅŸ ve taraflar boÅŸanmışlardır. Özel Dairece tarafların kusur belirlemesine yönelik temyiz itirazları ise; ortak çocuÄŸa karşı iÅŸlendiÄŸi iddia edilen cinsel istismar olayına iliÅŸkin ceza davası sonucunun eldeki davada kusur durumunu etkileyecek olması nedeniyle bekletici mesele yapılması gerekçesiyle karar bozulmuÅŸtur. Tüm bu hususlar birlikte deÄŸerlendirildiÄŸinde; erkek eÅŸin ortak çocuÄŸa karşı nitelikli cinsel istismar suçu nedeni ile yargılandığı ve dosyanın henüz kesinleÅŸmediÄŸi anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere maddi bir olayın varlığı ya da yokluÄŸu konusundaki kesinleÅŸmiÅŸ ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini baÄŸlayacağı gözetilerek, yerel mahkemece, aynı yönlere iÅŸaret eden Özel Daire bozma kararına uyulmasına, ceza davasının sonucunun beklenilmesi ile o davada tespit edilen maddi olgular çerçevesinde dosya kapsamı bir bütün olarak deÄŸerlendirilerek tarafların boÅŸanmaya sebep olan olaylarda kusur dereceleri hakkında bir karar verilmesi gerekirken, isabetli bulunmayan gerekçe ile direnme kararı verilmesi bozmayı O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdı SONUÇAçıklanan nedenlerle;Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereÄŸince BOZULMASINA,Bozma sebebine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,İstek hâlinde temyiz peÅŸin harcının davacı-karşı davalıya verilmesine,Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliÄŸ tarihinden itibaren on beÅŸ gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, tarihinde oy birliÄŸi ile karar açıldıktan sonra doÄŸan müşterek çocuk için tedbir nafakasıDava açıldıktan sonra doÄŸan müşterek çocuk için nafakanın baÅŸlangıç tarihi2. Hukuk Dairesi 2021/2385 E. , 2021/3567 K."İçtihat Metni"MAHKEMESİ ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk DairesiTaraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldü1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre kadının aÅŸağıdaki bent kapsamı dışında kalan diÄŸer temyiz itirazları tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boÅŸanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kiÅŸilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi tazminat azdır. Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 51. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi TMK m. 174/1 tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doÄŸru olmayıp bozmayı veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eÅŸlerin barınmasına TMK m. 186/1, geçimine TMK m. 185/3, malların yönetimine TMK m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215 ve çocukların bakım ve korunmasına TMK m. 185/2 iliÅŸkin geçici önlemleri kendiliÄŸinden re'sen almak zorundadır TMK m. 169. Yine boÅŸanma veya ayrılık vukunda çocuk kendisine tevdi edilmemiÅŸ taraf gücüne göre onun bakım ve eÄŸitim giderlerine katılmakla yükümlüdür TMK. M. 182. Bu hususu hakim görevi gereÄŸi kendiliÄŸinden dikkate alması gerekmektedir. Tarafların müşterek çocuÄŸu ..., tarihinde, dava açıldıktan sonra dünyaya gelmiÅŸtir. ÇocuÄŸun doÄŸduÄŸu tarihten itibaren tedbir nafakasına, boÅŸanma kararının kesinleÅŸtiÄŸi tarihten itibaren çocuk yararına iÅŸtirak nafakasına hükmedilmesi gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doÄŸru olmayıp bozmayı Yukarıda 2 ve 3 bentlerde gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkeme kararının BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diÄŸer bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peÅŸin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneÄŸinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliÄŸiyle karar verildi. ÇrÅŸ.Taleple baÄŸlılık iddiasıBoÅŸanmada kusur tespitiGerekçede çeliÅŸki2. Hukuk Dairesi 2021/1922 E. , 2021/2981 K."İçtihat Metni"MAHKEMESİ Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk DairesiDAVA TÜRÜ BoÅŸanmaTaraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldüTaraflar arasında görülen boÅŸanma davasının yapılan yargılaması sonunda, ilk derece mahkemesince, davanın kabulüyle tarafların boÅŸanmalarına karar verilmiÅŸ, ilk derece mahkemesinin kararına karşı davalı erkek tarafından istinaf kanun yoluna baÅŸvurulmuÅŸtur. Bölge adliye mahkemesince, davacı kadın tarafından dava dilekçesinde çocuÄŸa ÅŸiddet uyguladığı vakıasına dayanılmadığı halde mahkemece bu yönlerden de erkeÄŸe kusur yüklenilmesi doÄŸru deÄŸil ise de sonuç itibarı ile erkeÄŸin tam kusurlu olduÄŸunun tespiti ile boÅŸanma kararı verilmesinin doÄŸru olduÄŸu belirtilerek, erkeÄŸin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çeliÅŸki yaratılmıştır. Gerekçe ve hüküm arasında yaratılan bu çeliÅŸki tek başına bozma sebebi oluÅŸturduÄŸundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının ÅŸimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peÅŸin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliÄŸiyle karar verildi. SalıNafakanın güncel ekonomik koÅŸullara göre az olmasıNafaka ve tazminatın az olması halinde bozma2. Hukuk Dairesi 2021/1177 E. , 2021/2694 K."İçtihat Metni"MAHKEMESİ ... Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk DairesiTaraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından, yoksulluk nafakası ve tazminatların miktarı yönünden; davalı erkek tarafından ise tamamına yönelik olarak temyiz edilmekle, evrak okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldü1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeÄŸin tüm, davacı kadının ise aÅŸağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boÅŸanmaya yol açan olaylardaki kusur derecelerine, paranın alım gücüne, ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına nazaran, davacı kadın yararına hükmolunan maddi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 51. maddesi hükümleri nazara alınarak, daha uygun miktarda maddi tazminat TMK m. 174/1 takdiri gerekirken, yazılı ÅŸekilde hüküm kurulması bozmayı gerçekleÅŸen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliÄŸine, günün ekonomik koÅŸullarına göre, davacı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı ÅŸekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdı 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diÄŸer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aÅŸağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, peÅŸin alınan harcın mahsubuna ve TL. temyiz baÅŸvuru harcı peÅŸin alındığından baÅŸkaca harç alınmasına yer olmadığına, istek halinde temyiz peÅŸin harcının yatıran davacıya geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneÄŸinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliÄŸiyle karar verildi. Pzt.BoÅŸanmada kusur tespitiKusur tespitinin boÅŸanmanın ferilerine etkileriAğır kusurluluk/hafif kusurlulukTemyiz Sınırı Altında Kalan Ziynet Alacağı2. Hukuk Dairesi 2021/1300 E., 2021/2560 K."İçtihat Metni"MAHKEMESİ Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk DairesiDAVA TÜRÜ Karşılıklı BoÅŸanma-Ziynet AlacağıTaraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından kusur belirlemesi, erkeÄŸin kabul edilen boÅŸanma davası, nafakaların miktarları, reddedilen tazminat talepleri ve yoksulluk nafakası talebi ile reddedilen ziynet alacağı davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldü1-Davacı-karşı davalı kadının ziynet alacağı davasına yönelik temyiz dilekçesinin incelenmesinde;6100 sayılı HMK'nın 362. maddesinin 1. fıkrasının b bendi uyarınca "Miktar veya deÄŸeri kırk bin Türk Lirasını bu tutar dahil geçmeyen davalara iliÅŸkin kararlar" temyiz edilemez. tarihli 6763 sayılı Kanun'un 44. maddesi ile de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen ek madde 1 uyarınca temyiz parasal sınırlarının HMK m. 341, 362 Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer göre her yıl tespit ve ilan edilecek yeniden deÄŸerleme oranında artırılması öngörülmüştür. Karar tarihi itibarıyle bu miktar " TL" olarak olayda TL ziynet alacağının ödenmesine karar verilmiÅŸ olup, bölge adliye mahkemesince ziynet alacağı davasına yönelik verilen karar kesindir. Bu nedenle davacı-karşı davalı kadının ziynet alacağı davasına yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi davalı kadının diÄŸer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;aDosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-karşı davalı kadının aÅŸağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları taraflarca karşılıklı olarak açılan evlilik birliÄŸinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boÅŸanma davalarında boÅŸanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı davalı kadının erkeÄŸi küçük gördüğü ve aÅŸağıladığı, davalı-karşı davacı erkeÄŸin ise kadına "Melek evlensin senden boÅŸanacağım" dediÄŸi gerekçesiyle, tarafların eÅŸit kusurlu olduÄŸu kabul edilerek tarafların boÅŸanmalarına karar verilmiÅŸ ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemece erkeÄŸin belirlenen ve kesinleÅŸen kusurlu davranışı yanında, kadına ve ortak çocuk Melek'e fiziksel ÅŸiddet, ekonomik ÅŸiddet ve psikolojik ÅŸiddet uyguladığı, yine kadına hakaret ettiÄŸi anlaşılmaktadır. Buna göre tarafların belirlenen ve gerçekleÅŸen kusurları dikkate alındığında, evlilik birliÄŸinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda erkeÄŸin kadına nispeten ağır kusurlu olduÄŸunun kabulü gerekir. Bu husus gözetilmeden yanılgılı deÄŸerlendirme sonucu tarafların eÅŸit kusurlu kabulü doÄŸru olmamış, bozmayı 2/b bentde açıklandığı üzere; boÅŸanmaya sebebiyet veren vakıalarda davalı-karşı davacı erkek ağır kusurlu olup bu kusurlu davranışlar aynı zamanda davacı-karşı davalı kadının kiÅŸilik haklarına zarar verici niteliktedir. TMK 174/1-2 madde koÅŸulları kadın yararına oluÅŸmuÅŸtur. Tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusurun ağırlığı ve hakkaniyet kuralları gözetilerek kadın yararına uygun miktarlarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yanılgılı kusur belirlemesine baÄŸlı olarak bu taleplerin reddi doÄŸru olmayıp bozmayı Yukarıda 2/b, 2/c bentlerinde gösterilen sebeplerle bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diÄŸer bölümlerin ise yukarıda 2/a bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ziynet alacağı davasına yönelik temyiz dilekçelerinin REDDİNE, temyiz peÅŸin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneÄŸinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliÄŸiyle karar verildi. SalıZiynet alacağına iliÅŸkin taleplerde temyiz sınırıZiynet alacağına iliÅŸkin kararın temyizinde temyiz sınırının altında kalan talebin reddi2. Hukuk Dairesi 2021/1884 E. , 2021/3099 K."İçtihat Metni"MAHKEMESİ ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk DairesiDAVACI-DAVALI ...DAVALI-DAVACI ...DAVA TÜRÜ Karşılıklı BoÅŸanma-Ziynet ve KiÅŸisel EÅŸya AlacağıTaraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından her iki boÅŸanma davasının tamamı ve kadının ziynet alacağı davasının kabul edilen kısmı yönünden, davalı-karşı davacı kadın tarafından ise lehine hükmedilen tazminatların miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldü1-Davacı-karşı davalı erkeÄŸin "Ziynet alacağı davasına" yönelik temyiz dilekçesinin incelenmesinde;6100 sayılı HMK’nın 362. maddesinin 1. fıkrasının b bendi uyarınca “Miktar veya deÄŸeri kırk bin Türk Lirasını bu tutar dâhil geçmeyen davalara iliÅŸkin kararlar” temyiz edilemez. tarihli 6763 sayılı Kanun'un 44. maddesi ile de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen ek madde 1 uyarınca temyiz parasal sınırlarının HMK m. 341, 362 Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesine göre her yıl tespit ve ilan edilecek yeniden deÄŸerleme oranında artırılması öngörülmüştür. Karar tarihi itibariyle bu miktar †TL” olarak olayda davalı-karşı davacı kadın tarafından toplam tutarında ziynet alacağı talep edilmiÅŸ, talebin TL üzerinden kısmen kabulüne karar verilmiÅŸtir. Bölge adliye mahkemesince verilen karar miktar itibariyle kesindir. Bu nedenle davacı-karşı davalı erkeÄŸin ziynet alacağı davasına yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiÅŸtir. 2-Tarafların diÄŸer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;aDosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı erkeÄŸin tüm, davalı-karşı davacı kadının ise aÅŸağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boÅŸanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, ihlâl edilen mevcut ve beklenen beklenen menfaat dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadın yararına takdir edilen maddi tazminat azdır. Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 51. maddesi hükümleri dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi tazminat TMK m. 174/1 takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden yazılı ÅŸekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı Davacı-karşı davalı erkeÄŸin "Ziynet alacağı davasına" yönelik temyiz dilekçesinin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple REDDİNE, temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diÄŸer bölümlerinin ise yukarıda 2/a bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, aÅŸağıda yazılı harcın Alemdar'a yükletilmesine, peÅŸin harcın mahsubuna TL temyiz baÅŸvuru harcı peÅŸin yatırıldığından baÅŸkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peÅŸin harcının istek halinde yatıran Selda'ya geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneÄŸinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliÄŸiyle karar verildi. SalıBoÅŸanma davasında eÅŸit kusur EÅŸe hakaret, kötü muamele, birlik görevlerini yerine getirmemeEÅŸin müşterek çocuÄŸa bakmasına müsaade etmeme 2. Hukuk Dairesi 2020/6184 E. , 2021/781 K."İçtihat Metni"MAHKEMESİ Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk DairesiDAVA TÜRÜ Karşılıklı BoÅŸanmaTaraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar, velayet ve kadının kabul edilen ziynet alacağı davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldü1-Davacı-karşı davalı erkeÄŸin kadının kabul edilen ziynet alacağı davasına yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362. maddesinin 1. fıkrasının b bendi uyarınca “Miktar veya deÄŸeri kırk bin Türk Lirasını bu tutar dâhil geçmeyen davalara iliÅŸkin kararlar’ temyiz edilemez. tarihli ve 6763 sayılı Kanunun 44. maddesi ile 6100 sayılı Kanuna eklenen Ek madde 1 uyarınca temyiz parasal sınırlanmnHMK m. 341, 362 Vergi Usul Kanununun mükerrer 298. maddesine göre her yıl tespit ve ilan edilecek yeniden deÄŸerleme oranında artırılması öngörülmüştür. Karar tarihi itibariyle bu miktar †TL” olarak olayda, davalı-davacı kadının TL tutarındaki ziynet eÅŸyası alacağı talebinin kabulüne karar verilmiÅŸ olup bölge adliye mahkemesince ziynet alacağına yönelik verilen karar kesindir. Bu nedenle, davacı-karşı davalı erkeÄŸin kadının kabul edilen ziynet alacağı davasına dair temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-karşı davalı erkeÄŸin aÅŸağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları arasında görülen evlilik birliÄŸinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı karşılıklı boÅŸanma davasının yapılan yargılaması sonunda, ilk derece mahkemesince davaların kabulü ile tarafların boÅŸanmalarına karar verilmiÅŸ ve fer'ilere hükmedilmiÅŸtir. İlk derece mahkemesi kararına karşı taraflarca istinaf kanun yoluna baÅŸvurulmuÅŸ ve bölge adliye mahkemesi kadının nafakaların, tazminatların ve ziynet alacağı talebinin miktarına iliÅŸkin istinaf taleplerini kabul ederek ilk derece mahkemesinin kararını bu yönlerden kaldırmış; her iki tarafın kusur belirlemesine yönelik baÅŸvurularının esastan reddine karar adliye mahkemesi, davacı-karşı davalı erkeÄŸe annesi ile birlikte kadının yaptığı ev iÅŸlerini, halini ve tavrını beÄŸenmeyip eleÅŸtirdiÄŸi, küçümseyip manevi baskı kurduÄŸu, kadının ortak çocuÄŸa bakmasına müsaade etmedikleri, tartışma sonrası kadını dedesinin evine bıraktığı, dönmek isteyen kadını eve almadığı, bir gün sonra da kıyafetlerini dedesinin evinin bahçesine bıraktığı; davalı-karşı davacı kadına da kiÅŸisel bakımını yerine getirmediÄŸi ve eÅŸine hakaret ettiÄŸi vakıalarını kusur olarak yükleyip boÅŸanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeÄŸin ağır, kadının az kusurlu olduÄŸuna hükmetmiÅŸtir. Dosyanın tetkikinden, tarafların bölge adliye mahkemesi tarafından kabul edilen ve gerçekleÅŸen kusurlu davranışları yanında, davalı-karşı davacı kadının birlik görevlerini yeterince yerine getirmediÄŸi anlaşılmıştır. Bu itibarla boÅŸanmaya sebebiyet veren ve gerçekleÅŸen kusurlu davranışlara göre; annesi ile birlikte kadını beÄŸenmeyip eleÅŸtiren, küçümseyip manevi baskı kuran, kadının ortak çocuÄŸa bakmasına müsaade etmeyen, tartışma sonrası kadını dedesinin evine bırakarak dönmek isteyen kadını eve almayan ve bir gün sonra da kıyafetlerini dedesinin evinin bahçesine bırakan erkek ile kiÅŸisel bakımını yapmayan, eÅŸine hakaret eden ve birlik görevlerini yeterince yerine getirmeyen kadın eÅŸit kusurludur. Bu itibarla, erkeÄŸin ağır, kadının az kusurlu olduÄŸuna hükmedilmesi doÄŸru bulunmamış ve kararın bozulmasını 3. bentte açıklandığı üzere, tarafların boÅŸanmaya sebebiyet veren olaylarda eÅŸit derecede kusurlu oldukları anlaşılmaktadır. BoÅŸanma sonucu maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eÅŸin ise kusursuz veya diÄŸerine göre daha az kusurlu olması gerekir TMK m. 174. Bölge adliye mahkemesince davacı-karşı davalı erkeÄŸin, davalı-karşı davacı kadına nazaran ağır kusurlu olduÄŸunun kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine göre kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi isabetsiz olmuÅŸ ve bozmayı Davacı-karşı davalı erkeÄŸin kadının kabul edilen ziynet alacağı davasına yönelik temyiz dilekçesinin yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle REDDİNE; temyiz edilen hükmün yukarıda 3. ve 4. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyize konu diÄŸer bölümlerin ise 2. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peÅŸin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliÄŸiyle karar verildi. PrÅŸ.BoÅŸanma davası sürerken ölenin mirasçılarının davaya taraf olma, kanun yollarına baÅŸvurabilme hakkı2. Hukuk Dairesi 2020/5618 E. , 2020/6501 K."İçtihat Metni"MAHKEMESİ Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk DairesiDAVA TÜRÜ Karşılıklı BoÅŸanmaTaraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek mirasçıları tarafından; asıl boÅŸanma davasında kusur belirlemesi yönünden, birleÅŸen kadının tedbir nafakası davasında ise kadın lehine hükmedilen tedbir nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldü1-Davacı-davalı erkek mirasçılarının "birleÅŸen, kadının tedbir nafakası davasında kadın lehine hükmedilen tedbir nafakasına" yönelik temyiz dilekçesinin incelenmesinde;6100 sayılı HMK’nın 362. maddesinin 1. fıkrasının b bendi uyarınca "Miktar veya deÄŸeri kırk bin Türk Lirasını bu tutar dahil geçmeyen davalara iliÅŸkin kararlar" temyiz edilemez. tarihli 6763 sayılı Kanun'un 44. maddesi ile de 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen ek madde 1 uyarınca temyiz parasal sınırlarının HMK m. 341, 362 Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 298. maddesine göre her yıl tespit ve ilan edilecek yeniden deÄŸerleme oranında artırılması öngörülmüştür. Karar tarihi itibariyle bu miktar " TL" olarak kadın tarafından açılan ve birleÅŸtirilen bağımsız nafaka davasında kabul edilen yıllık nafaka miktarı TL olup, bölge adliye mahkemesince nafakaya yönelik verilen karar miktar bakımından kesindir. Bu nedenle davacı-davalı erkek mirasçılarının nafaka davasında hükmedilen nafakaya yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi erkek mirasçılarının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;Davacı-davalı erkek tarafından açılan boÅŸanma davasının yapılan yargılaması sırasında davacı-davalı erkeÄŸin vefatı üzerine mirasçıları tarafından davaya kusur tespiti açısından devam edilmiÅŸ, yargılama sonucunda ilk derece mahkemesince evlilik ölümle son bulduÄŸundan boÅŸanma ve ferileri konusunda karar verilmesine yer olmadığına, boÅŸanma davası açılmasında davalı-davacı kadının kusurlu olmadığının tespitine karar verilmiÅŸtir. Hükmün davacı-davalı erkek mirasçıları tarafından istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesince mirasçıların istinaf istemlerinin kısmen kabulü ile boÅŸanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı-davalı müteveffa erkeÄŸin ağır kusurlu, davalı-davacı kadının ise hafif kusurlu olduÄŸunun tespitine karar verilmiÅŸ, hüküm davacı-davalı erkek mirasçıları tarafından temyiz adliye mahkemesince, Türk Medeni Kanunu'nun 181/2 maddesi gereÄŸince saÄŸ kalan eÅŸin boÅŸanmaya sebebiyet verecek derecede kusurlu olup olmadığına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken "boÅŸanmaya sebep olaylarda davacı-davalı erkeÄŸin ağır kusurlu, davalı-davacı kadının ise hafif kusurlu olduÄŸunun tespitine" ÅŸeklinde hüküm kurulması doÄŸru görülmemiÅŸtir. Ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediÄŸinden hükmün bu yönden düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiÅŸtir HMK m. 370/2.SONUÇ Temyiz edilen bölge adliye mahkemesi hükmünün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeble gerekçeli kararın hüküm fıkrasından B/l. bendinin çıkarılmasına yerine "Davalı-davacı ...'un boÅŸanmaya sebebiyet verecek derecede kusurlu olduÄŸunun tespitine" cümlesinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiÅŸ bu ÅŸekliyle ONANMASINA, davacı-davalı erkek mirasçılarının "birleÅŸen kadının tedbir nafakası davasında kadın lehine hükmedilen tedbir nafakasına" yönelik temyiz dilekçesinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple REDDİNE, aÅŸağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, peÅŸin alınan harcın mahsubuna ve TL. temyiz baÅŸvuru harcı peÅŸin alındığından baÅŸkaca harç alınmasına yer olmadığına, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneÄŸinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliÄŸiyle karar verildi. ÇrÅŸ.BoÅŸanmada kusur tespitiMüşterek çocuÄŸa cinsel tacizBoÅŸanmada kusur tespitine iliÅŸkin konularda ceza davasının bekletici mesele yapılmasıHukuk Genel Kurulu 2017/2721 E. , 2020/1038 K."İçtihat Metni"MAHKEMESİ Aile Mahkemesi1. Taraflar arasındaki "karşılıklı boÅŸanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara Batı 3. Aile Mahkemesince verilen her iki davanın kabulüne iliÅŸkin karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuÅŸ, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı Direnme kararı her iki taraf vekilince temyiz Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereÄŸi görüşüldüI. YARGILAMA SÜRECİDavacı-Karşı Davalı İstemi4. Davacı-karşı davalı vekili tarihli dava dilekçesinde; tarafların tarihinde evlendiklerini, 1996 doÄŸumlu... ve 2000 doÄŸumlu Sefa isimli ortak iki çocuklarının olduÄŸunu, davalının müvekkiline karşı olumsuz tutum ve davranışlarda bulunduÄŸunu, ayrıca Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/251 E. sayılı dosyası ile ortak çocuk...'ye yönelik “nitelikli cinsel istismar” suçlamasıyla yargılamasının devam ettiÄŸini belirterek tarafların boÅŸanmalarına, velâyetlerin anneye verilmesine, her bir çocuk yararına aylık 300,00TL tedbir-iÅŸtirak ve müvekkili yararına aylık 500,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile maddi, manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep Davacı İstemi5. Davalı-karşı davacı vekili tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, kadın eÅŸin hayâsızca hayat sürdüğünü, güven duygusu sarsan davranışlarda bulunduÄŸunu, kadın eÅŸin hükümlü olan kardeÅŸi ile birlikte ortak çocuÄŸu yönlendirerek müvekkiline iftira attıklarını, suçlamaların asılsız olduÄŸunu, tahliye kararının ardından ortak çocuk Sefa'yı yalnız bırakarak evi terk ettiÄŸini, müvekkilinin durumu sorgulandığında eÅŸi tarafından ... ve... isimli ÅŸahıslarla aldatıldığını öğrendiÄŸini belirterek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boÅŸanmalarına, Sefa’nın velâyetinin babaya verilmesi ile müvekkili yararına maddi, manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep Derece Mahkemesi Kararı6. Ankara Batı 3. Aile Mahkemesi’nin tarihli ve 2013/190 E., 2014/245 K. sayılı kararı ile; boÅŸanmaya sebep olan olaylarda erkek eÅŸin; aile fertlerine karşı darp eyleminde bulunduÄŸu ayrıca kızına karşı cinsel istismar iddiası ile yargılandığı, bunun karşılığında kadın eÅŸin de sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışlarda bulunduÄŸu ve tarafların eÅŸit kusurlu olduÄŸu gerekçesiyle her iki davanın da kabulüyle tarafların boÅŸanmalarına, velâyetin babaya verilmesine, eÅŸit kusurlu olarak deÄŸerlendirilen tarafların tazminat taleplerinin reddine, kadın eÅŸin boÅŸanma yüzünden yoksulluÄŸa düşeceÄŸi gerçekleÅŸmekle yararına 200,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ödenmesine karar Daire Bozma Kararı7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin tarihli ve 2015/25553 E., 2016/1664 K. sayılı kararı ile; "...Hüküm davacı-karşı davalı kadın tarafından; kusur belirlemesi ve tazminat taleplerinin reddi yönünden, davalı-karşı davacı erkek tarafından ise; kusur belirlemesi ve manevi tazminat talebinin reddi ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruÅŸmalı olarak yapılması istenilmekle; duruÅŸma için belirlenen günü temyiz eden davacı-davalı ... vekili Av. ... ve karşı taraf temyiz eden davalı-davacı ... vekili Av. ...geldiler. Gelenlerin konuÅŸması dinlendikten sonra iÅŸin incelenerek karara baÄŸlanması için duruÅŸmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldüDavacı-karşı davalı kadın dava dilekçesinde, davalı-karşı davacı erkeÄŸin müşterek çocuk...'ye cinsel istismarda bulunduÄŸunu iddia etmiÅŸ, Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılama neticesinde davalı-karşı davacı erkeÄŸin beraatine, diÄŸer sanıkların mahkumiyetine karar verilmiÅŸ, ancak temyiz aÅŸamasındaki karar henüz kesinleÅŸmemiÅŸtir. Cinsel istismara iliÅŸkin ceza davası dosyasının sonucu, iÅŸ bu davada kusur durumunu etkileyecek olduÄŸundan, ceza davasının bekletici mesele yapılarak sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan hüküm kurulması doÄŸru görülmemiÅŸtir,..." gerekçesiyle karar Kararı8. Ankara Batı 3. Aile Mahkemesinin tarihli ve 2016/284 E, 2016/336 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçeler yanında ağır ceza dosyasında delillerin toplanması sürecinin tamamlandığı, delillerin mevcut hâli ile aile hâkimi marifeti ile deÄŸerlendirilmiÅŸ olmasında bir sakınca mülahaza edilmemesi gerektiÄŸi, boÅŸanma davaları içerisinde tarafların birbirlerine karşı ileri sürdükleri kusurların aynı zamanda TCK kapsamında kamu davası hâline gelebilecek iddialara iliÅŸkin olduÄŸu, farklı alanda yürütülen yargılamalar arasında uzun süren kamu davalarını boÅŸanma davalarında bekletici sorun hâline dönüştürmenin, aile hayatını olumsuz yönde etkileyeceÄŸi, zira boÅŸanma davası devam eden tarafların sadakat yükümlülüklerinin aynı ÅŸekilde devam ettiÄŸi, tarafların gayri resmà birlikteliklerine davetiye çıkartabilecek uygulamalardan ÅŸiddetle kaçınılması gerektiÄŸi, yasanın amir bir hükmüne dayanmaksızın takdiren deÄŸerlendirmelerle verilen bozma kararına iÅŸtirak etmenin mümkün olamadığı gerekçesiyle direnme kararı Kararının Temyizi9. Direnme kararı yasal süresi içinde taraf vekillerince temyiz UYUÅžMAZLIK10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuÅŸmazlık; tarafların karşılıklı olarak evlilik birliÄŸinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayalı olarak açmış oldukları boÅŸanma davasında “erkek eÅŸin ortak çocuÄŸa yönelik cinsel istismar suçlamasıyla yargılamasının yapıldığı ağır ceza dava dosyasının” iÅŸbu davadaki kusur belirlemesini etkileyip etkilemeyeceÄŸi, burada varılacak sonuca göre erkek eÅŸin yargılandığı ceza davası sonucunun bekletici sorun yapılmasının gerekip gerekmediÄŸi noktalarında toplanmaktadı GEREKÇE11. UyuÅŸmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar gö BilindiÄŸi üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun TMK “Evlilik birliÄŸinin sarsılması” baÅŸlıklı 166. maddesinin bir ve ikinci fıkraları;"Evlilik birliÄŸi, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eÅŸlerden her biri boÅŸanma davası aç fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliÄŸinde ise ve evlilik birliÄŸinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya deÄŸer bir yarar kalmamışsa boÅŸanmaya karar hükmünü taşımaktadı Genel boÅŸanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü, somutlaÅŸtırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiÅŸ olması nedeniyle evlilik birliÄŸinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniÅŸ takdir hakkı tanımıştır. Bu baÄŸlamda evlilik birliÄŸinin temelinden sarsılması nedeniyle boÅŸanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boÅŸanma kararı elde edebilmesi için iki koÅŸulun gerçekleÅŸtiÄŸini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliÄŸinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliÄŸin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleÅŸtiÄŸini ispatlamak zorundadı Yeri gelmiÅŸken belirtmek gerekir ki; söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliÄŸi, eÅŸler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduÄŸu takdirde, eÅŸlerden her biri kural olarak boÅŸanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eÅŸin dava açamayacağı ÅŸeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eÅŸin boÅŸanma davası açması tek taraflı irade ile sistemimize aykırı bir boÅŸanma olgusunu ortaya çıkarır. BoÅŸanmayı elde etmek isteyen kiÅŸi karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliÄŸini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki “birlik artık sarsılmıştır” diyerek boÅŸanma doÄŸrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceÄŸi yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer TMK Nitekim benzer ilkeye HGK’nın tarihli ve 2014/2-594 E., 2015/2795 K. sayılı kararında da deÄŸinilmiÅŸtir. Bu durumda kusur ilkesine göre genel sebeple TMK m. 166/1 boÅŸanmaya karar verebilmek için davalının az da olsa kusurlu olması Yargıtay boÅŸanma davalarında temyiz incelemesi aÅŸamasının daha saÄŸlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boÅŸanma kararı, ferileri ve boÅŸanmanın mali sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun ÅŸekilde, tarafların boÅŸanmaya sebep olan olaylarda gerçekleÅŸen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eÅŸlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eÅŸit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” ÅŸeklinde belirlenmesi gerektiÄŸini belirtmiÅŸtir. Yine Yargıtay, tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı BirleÅŸtirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduÄŸunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleÅŸtirmeye gidilemeyeceÄŸine” karar vererek her bir boÅŸanma davasında tarafların kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliÄŸe münhasır olduÄŸunu kabul UyuÅŸmazlık konusunun çözümü açısından, ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, eÅŸ söyleyiÅŸle ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini baÄŸlayacağı konusu üzerinde durulması Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesi davasına etkisi, hukukumuzda 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun “Ceza Hukuku İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet” baÅŸlıklı 53. maddesinde “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle baÄŸlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet deÄŸildir. Bundan baÅŸka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit hükmü ile yer almıştı Paralel düzenlemeyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun TBK “Haksız Fiillerden DoÄŸan Borç İliÅŸkileri” ayrımında, yargılamanın ceza hukuku ile iliÅŸkisinin anlatıldığı 74. maddesinde “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle baÄŸlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da baÄŸlı deÄŸildir. Aynı ÅŸekilde, ceza hâkiminin kusurun deÄŸerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine iliÅŸkin kararı da, hukuk hâkimini hükmü ile hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleÅŸmiÅŸ kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. İlkenin esası; bir ceza kuralı ile kamu hukuku yönünden yaptırım amaçlanmışken, aynı uyuÅŸmazlığa iliÅŸkin hukuk kuralı ile kiÅŸilerin birbirlerine karşı hak ve ödevlerini düzenleyen medeni hukuk alanında bir yaptırım amaçlanmasına dayanmaktadı Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliÄŸi, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini baÄŸlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleÅŸmiÅŸ içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiÄŸi maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen baÄŸlı olacağı kabul edilmektedir. DiÄŸer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliÄŸini taşır. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun tarihli ve 1971/406 E., 1975/1 K.; tarihli ve 1983/10-372 E., 1985/21 K.; tarihli ve 2011/17-50 E., 2011/231 K.; tarihli ve 2013/4-1088 E., 2014/490 K. sayılı kararları ile de aynen Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir ÅŸekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diÄŸer delillerin bildirilmesi belirli süre koÅŸullarına baÄŸlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın geniÅŸletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiÅŸtir. Bunun sonucunda, hukuk hâkimi ÅŸekli gerçeÄŸi arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hâkimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeÄŸe ulaÅŸmaya çalışacaktır. O hâlde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını illiyet iliÅŸkisi tespit eden kesinleÅŸmiÅŸ hükmünün hukuk hâkimini baÄŸlamasına, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun bir engel oluÅŸturmaz HGK'nın gün E1979/1-131, K1981/587 sayılı ilamı; HGK'nın gün ve E2011/17-50, K2011/231 sayılı ilamı.21. Öte yandan, Yargıtay’ın yerleÅŸik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine iliÅŸkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini baÄŸlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluÄŸu konusundaki kesinleÅŸmiÅŸ kabule raÄŸmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı deÄŸildir HGK'nın gün ve E1989/11-373, K472; HGK'nın gün ve E2011/17-50, K2011/231 sayılı ilamları.22. Bu açıklamalar kapsamında eldeki davaya gelince; yerel mahkemece boÅŸanmaya sebep olan olaylarda tarafların eÅŸit kusurlu olduÄŸu belirtilerek her iki davanın kabulü ile boÅŸanmaya karar verilmiÅŸtir. Karar; taraflarca kusur belirlemesi ve boÅŸanmanın mali sonuçlarına yönelik temyiz edilmiÅŸ olup, boÅŸanma bölümü yönünden temyiz edilmeyerek kesinleÅŸmiÅŸ ve taraflar boÅŸanmışlardır. Özel Dairece tarafların kusur belirlemesine yönelik temyiz itirazları ise; ortak çocuÄŸa karşı iÅŸlendiÄŸi iddia edilen cinsel istismar olayına iliÅŸkin ceza davası sonucunun eldeki davada kusur durumunu etkileyecek olması nedeniyle bekletici mesele yapılması gerekçesiyle karar bozulmuÅŸtur. Tüm bu hususlar birlikte deÄŸerlendirildiÄŸinde; erkek eÅŸin ortak çocuÄŸa karşı nitelikli cinsel istismar suçu nedeni ile yargılandığı ve dosyanın henüz kesinleÅŸmediÄŸi anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı üzere maddi bir olayın varlığı ya da yokluÄŸu konusundaki kesinleÅŸmiÅŸ ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini baÄŸlayacağı gözetilerek, yerel mahkemece, aynı yönlere iÅŸaret eden Özel Daire bozma kararına uyulmasına, ceza davasının sonucunun beklenilmesi ile o davada tespit edilen maddi olgular çerçevesinde dosya kapsamı bir bütün olarak deÄŸerlendirilerek tarafların boÅŸanmaya sebep olan olaylarda kusur dereceleri hakkında bir karar verilmesi gerekirken, isabetli bulunmayan gerekçe ile direnme kararı verilmesi bozmayı O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdı SONUÇAçıklanan nedenlerle;Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereÄŸince BOZULMASINA,Bozma sebebine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,İstek hâlinde temyiz peÅŸin harcının davacı-karşı davalıya verilmesine,Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliÄŸ tarihinden itibaren on beÅŸ gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, tarihinde oy birliÄŸi ile karar duyuma dayalı tanık beyanıHakaret iddiasının yer ve zaman unsuru içermemesinin soyut kalmasıSoyut beyanların taraflara kusur olarak yüklenilemeyeceÄŸi2. Hukuk Dairesi 2021/488 E., 2021/1608 K."İçtihat Metni"MAHKEMESİ Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk DairesiDAVA TÜRÜ Karşılıklı BoÅŸanmaTaraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek tarafından her iki davanın tamamı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldü1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı erkeÄŸin "Reddedilen kendi boÅŸanma davası ve ferilerine" yönelik temyiz itirazlarının reddine karar vermek erkeÄŸin "Kabul edilen kadının birleÅŸen boÅŸanma davası ve ferilerine" yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;Taraflarca karşılıklı olarak açılan Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi uyarınca evlilik birliÄŸinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı boÅŸanma davalarının, ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, boÅŸanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eÅŸit kusurlu oldukları belirtilerek erkeÄŸin davasının kabulü ile tarafların boÅŸanmalarına, kadının birleÅŸen davasının ise kadının erkeÄŸin asıl davasına verdiÄŸi cevabında boÅŸanmak istemediÄŸini beyan ettiÄŸi gerekçesiyle reddine, kadının tedbir nafakası talebinin ara kararla kısmen kabulüne, kadının yoksulluk nafakası ve tazminat talepleri ile erkeÄŸin manevi tazminat talebinin ise eÅŸit kusur nedeniyle reddine karar verilmiÅŸ, hükme karşı davalı-davacı kadın tarafından her iki davanın tamamı yönünden, davacı-davalı erkek tarafından ise kusur belirlemesi, kadın yararına hükmedilen tedbir nafakası ile reddedilen kendi manevi tazminat talebi yönünden istinaf kanun yoluna baÅŸvurulmuÅŸtur. İstinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda kadının istinaf talebinin kabulü ile kadına yüklenen tüm kusurların af kapsamında kaldığı gerekçesiyle kadından çıkarılmasına, bu durumda boÅŸanmaya sebebiyet veren olaylarda davacı -davalı erkeÄŸin tam kusurlu olduÄŸunun tespitine, ilk derece mahkemesi kararının tümden kaldırılarak yeniden hüküm tesisi ile erkeÄŸin davasının ve manevi tazminat talebinin redine, kadının birleÅŸen davasının ise kabulü ile tarafların Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesi uyarınca boÅŸanmalarına, kadın yararına aylık 400 TL tedbir, 600 TL yoksulluk nafakasına, kadın yararına TL maddi ve TL manevi tazminata hükmedilmiÅŸ, erkeÄŸin tüm istinaf taleplerinin ise reddine karar verilmiÅŸ, hüküm davacı-davalı erkek tarafından temyiz adliye mahkemesince her ne kadar, taraflar arasında yaÅŸanan son olaylarda kadına yüksek sesle bağıran, kadına hakaret eden ve kadını istemediÄŸini yanından gitmesini istediÄŸini söyleyen erkeÄŸin boÅŸanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olduÄŸu gerekçesiyle kadının birleÅŸen boÅŸanma davasının kabulüne karar verilmiÅŸ ise de; toplanan delillerden erkeÄŸe yüklenen "Hakaret" vakıasına yönelik tanık Hacı Hasan beyanının yer ve zaman unsuru içermediÄŸi, bu tanığın beyanında geçen hakaret eyleminin tarafların barışarak tekrar bir araya geldikleri Şırnak'ta bulundukları süre zarfında meydana gelip gelmediÄŸi anlaşılamadığı gibi davacı-davalı erkeÄŸin kadına yönelik "Hakaret" eylemi nedeniyle hakkında Şırnak Cumhuriyet BaÅŸsavcılığınca "KovuÅŸturmaya yer olmadığı" kararı verildiÄŸi, bu nedenle ispatlanamayan bu vakıanın erkeÄŸe kusur olarak yüklenemeyeceÄŸi, erkeÄŸe bölge adliye mahkemesince yüklenen diÄŸer kusurlar yönünden ise tanık beyanlarının tarafların barışıp bir araya geldikleri ve erkeÄŸin görev yaptığı Şırnak ilinde otelde birlikte yaÅŸadıkları son dönemlere iliÅŸkin olmadığı gibi soyut ve kadından aktarıma dayalı beyanlar olduÄŸu, bu nedenle bu vakıaların da erkeÄŸe kusur olarak yüklenemeyeceÄŸi, sonuç olarak tarafların biraraya gelerek karşılıklı olarak önceki olayları affetmeleri nedeniyle affedilen en azından hoÅŸgörü ile karşılanan vakıaların af kapsamında kalıp sonrası dönem için ise erkeÄŸin ispatlanan herhangi bir kusurunun tespit edilemediÄŸi anlaşılmaktadır. GerçekleÅŸen bu durum karşısında, erkeÄŸin boÅŸanmayı gerektiren kusurlu bir davranışı kanıtlanamadığından davalı-davacı kadının birleÅŸen boÅŸanma davasının da reddi gerekirken, yazılı ÅŸekilde kabulüne karar verilmesi doÄŸru olmamış ve bozmayı Temyiz edilen bölge adliye mahkemesi hükmünün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diÄŸer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peÅŸin harcın istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliÄŸiyle karar verildi. SalıTemyiz sınırı altında kalan nafakanın reddiEvlilik birliÄŸini sürdürmek niyetiyle aynı evde aynı odada kalınması halinde affın karine olarak kabulüEv hanımı olsa da, çeÅŸitli taşınmazlar üzerinde mülkiyet hakkı bulunan kadının maliki olduÄŸu malvarlıklarının kendisini yoksulluktan kurtarmaya yetecek nitelik ve nicelikte olup olmadığının tespitinin gerekliliÄŸi ve eksik inceleme halinde ret kararı2. Hukuk Dairesi 2020/6227 E. , 2021/1502 K."İçtihat Metni"MAHKEMESİ İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk DairesiTaraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek tarafından, nafaka davasının kabulü, kusur belirlemesi, nafakalar ve tazminatlar yönünden; davalı-davacı kadın tarafından ise erkeÄŸin boÅŸanma davasının kabulü, kusur belirlemesi, nafakaların ve tazminatların miktarı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldü1-Tarafların tedbir nafaka davasına yönelik temyiz dilekçelerinin incelenmesinde;Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun tarih ve 2005/3-169 esas - 2005/235 karar sayılı kararı ile nafaka davalarında temyiz ve karar düzeltmede yıllık nafaka miktarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Mahkemece münhasıran açılan tedbir nafaka davasında kadın için hükmedilen nafakanın yıllık miktarı TL, çocuk... için hükmedilen nafakanın yıllık miktarı ise TL, çocuk Arya Masal için hükmedilen nafakanın yıllık miktarı ise TL, olup, karar tarihinde kesinlik sınırı olan TL'yi aÅŸmadığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 362. maddesi gereÄŸince temyiz sınırı altında kalan para alacağına iliÅŸkin karar kesindir. Açıklanan nedenle, erkeÄŸin bağımsız tedbir nafaka davasının kabulü, kadının nafakaların miktarına yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar vermek diÄŸer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;a-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aÅŸağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları açılan karşılıklı boÅŸanma davasında ilk derece mahkemesince erkek ağır kusurlu bulunarak kadının boÅŸanma davası TMK m. 161 ve erkeÄŸin boÅŸanma davası TMK ayrı ayrı kabul edilmiÅŸ ve ferilerine hükmedilmiÅŸ, karar davalı-davacı kadın tarafından erkeÄŸin davasının kabulü, kusur belirlemesi, tazminatların miktarı, nafakaların miktarı yönünden, davacı-davalı erkek tarafından ise, kusur belirlemesi, tazminatlar, nafakalar, tedbir nafaka davasının kabulü yönlerinden istinaf kanun yoluna baÅŸvurulmuÅŸ, bölge adliye mahkemesince erkeÄŸin istinaf talebi kiÅŸisel iliÅŸki ve tedbir nafakası yönünden kabul edilmiÅŸ, ilk derece mahkeme kararı bu yönlerden kaldırılarak yeniden bu yönlere iliÅŸkin hüküm kurulmuÅŸ, diÄŸer istinaf talepleri esastan reddedilmiÅŸtir. Bölge adliye mahkemesi tarafından verilen bu hüküm davacı-davalı erkek tarafından nafaka davasının kabulü, kusur belirlemesi, nafakalar ve kadın lehine hükmedilen tazminatlara yönelik, davalı-davacı kadın tarafından ise erkeÄŸin boÅŸanma davasının kabulü, kusur belirlemesi, nafakaların ve tazminatların miktarına yönelik temyiz edilmiÅŸtir. Yapılan soruÅŸturma ve toplanan delillerden, özellikle tanık Nice İklim ve tanık Nesrin Panayır'ın beyanlarına göre davacı-davalı erkeÄŸin boÅŸanma dava tarihinden sonra ancak kadın tarafından birleÅŸen boÅŸanma davası açılmadan önce tarafların evlilik birliÄŸinin sürdürmek niyetiyle aynı evde ve aynı odada kalmak suretiyle evlilik birliÄŸini devam ettirdikleri sabittir. Bu nedenle erkek tarafından kadına kusur olarak atfedilen vakıayı erkeÄŸin affettiÄŸi en azından hoÅŸgörü ile karşıladığının kabulü gerektiÄŸi ve kadına kusur olarak yüklenemeyeceÄŸi anlaşılmaktadır. GerçekleÅŸen bu durum karşısında, kadının boÅŸanmayı gerektiren kusurlu davranışı kanıtlanamadığından davacı-davalı erkeÄŸin boÅŸanma davasının reddi gerekirken, yazılı ÅŸekilde kabulüne karar verilmesi doÄŸru deÄŸildir. Ne var ki, davalı- davacı kadının kabul edilen boÅŸanma davasında verilen boÅŸanma hükmü, erkeÄŸin boÅŸanmaya yönelik istinaf kanun yolu baÅŸvurusu bulunmaması nedeniyle kesinleÅŸtiÄŸinden; davacı-davalı erkeÄŸin boÅŸanma davasında, boÅŸanma isteminin konusu kalmamıştır. Ancak, davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde hakim, davanın açıldığı tarihteki, tarafların haklılık durumuna göre vekâlet ücreti ve yargılama giderlerini takdir ve tayin eder HMK m. 331/1. Bu husus gözetilerek bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar verilmesi gerçekleÅŸen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliÄŸine, günün ekonomik koÅŸullarına göre müşterek çocuk Arya Masal'ın ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iÅŸtirak nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı ÅŸekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boÅŸanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kiÅŸilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı-davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu'nun 50 ve 51. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi TMK m. 174/1 ve manevi TMK m. 174/2 tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doÄŸru bulunmamış, bozmayı davalı-davacı kadının yoksulluÄŸa düşeceÄŸi gerekçesiyle kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmiÅŸtir. Yapılan sosyal ekonomik durum araÅŸtırmasına ve toplanan diÄŸer delillere göre davalı-davacı kadının ev hanımı olduÄŸu ve babasına ait evde oturduÄŸu, kira vermediÄŸi, KuÅŸadası'nda arsa vasfında bir yazlığı, İstanbulda depolu dükkan vasfında bir taşınmazı bulunduÄŸu görülmekle, bu taşınmazların deÄŸerinin ve taşınmazlardan kira geliri bulunup bulunmadığının araÅŸtırılarak, kadının mal varlığının kendisini yoksulluktan kurtaracak deÄŸerde olup olmadığının tespiti ve sonucuna göre yoksulluk nafakası TMK m. 175 istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik araÅŸtırma ile karar verilmiÅŸ olması isabetsiz olup, bozmayı Tarafların tedbir nafaka davasına iliÅŸkin temyiz dilekçelerinin yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple REDDİNE, temyiz edilen hükmün yukarıda 2-b, 2-c, 2-d ve 2-e bentlerinde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diÄŸer bölümlerinin ise yukarıda 2-a bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peÅŸin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliÄŸiyle karar verildi. PrÅŸ.BoÅŸanmada kusur tespitiErkeÄŸin süreklilik arz eden ÅŸiddet içerikli davranışlarıKadının erkeÄŸe hakaret etmesiBoÅŸanmada kusurun ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi gereÄŸi maddi ve manevi tazminat2. Hukuk Dairesi 2020/6937 E. , 2021/1086 K."İçtihat Metni"MAHKEMESİ Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk DairesiDAVA TÜRÜ Karşılıklı BoÅŸanma - Ziynet AlacağıTaraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı-karşı davacı kadın tarafından erkeÄŸin davasının kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri, nafakaların miktarı, kiÅŸisel iliÅŸki düzenlemesi, ziynet alacağı davasının reddedilen kısmı ile yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldü1- Davalı -karşı davacı kadının ziynet alacağı davasının reddedilen kısmına yönelik temyiz dilekçesinin incelenmesinde;6100 sayılı HMK’nın 362. maddesinin 1. fıkrasının b bendi uyarınca “Miktar veya deÄŸeri kırk bin Türk Lirasını bu tutar dâhil geçmeyen davalara iliÅŸkin kararlar” temyiz edilemez. tarihli 6763 sayılı Kanun'un 44. maddesi ile de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kan unu’na eklenen ek madde 1 uyarınca temyiz parasal sınırlarının HMK m. 341, 362 Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesine göre her yıl tespit ve ilan edilecek yeniden deÄŸerleme oranında artırılması öngörülmüştür. Karar tarihi itibariyle bu miktar †TL” olarak olayda davalı-karşı davacı kadın tarafından TL ziynet alacağı talep edilmiÅŸ, TL ziynet alacağının kabulüne, TL’nin ise reddine karar verilmiÅŸ olup verilen karar miktar itibariyle kesindir. Bu nedenle davalı -karşı davacı kadının ziynet alacağı davasının reddedilen kısmına yönelik temyiz dilekçesinin reddine karar vermek Davalı -karşı davacı kadının diÄŸer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;a Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre aÅŸağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda boÅŸanmaya sebebiyet veren vakıalarda tarafların eÅŸit kusurlu oldukları kabul edilerek taraflarca karşılıklı olarak açılan boÅŸanma davalarının kabulü ile tarafların boÅŸanmalarına, kadının ziynet alacağı davasının ise reddine karar verilmiÅŸ, hüküm davalı-karşı davacı kadın tarafından, erkeÄŸin davasının kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen tazminat talepleri, nafakaların miktarı, kiÅŸisel iliÅŸki düzenlemesi, reddedilen ziynet alacağı davası, yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden istinaf edilmiÅŸtir. Bölge adliye mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda kadının ziynet alacağı davasına yönelik istinaf talebinin kısmen kabulüne, boÅŸanma ve fer'ilerine yönelik istinaf talebinin ise esastan reddine karar verilmiÅŸ, hüküm davalı-karşı davacı kadın tarafından temyiz derece mahkemesince her ne kadar boÅŸanmaya sebebiyet veren vakıalarda tarafların eÅŸit kusurlu oldukları kabul edilmiÅŸ ise de; yapılan yargılama ve toplanan delillerden ilk derece mahkemesince kabul edilen ve davacı-karşı davalı erkek tarafından istinaf edilmeyerek kesinleÅŸen kusurlu davranışlarının yanında ayrıca "Kadını öldürmekle tehdit etme" vakıasının da gerçekleÅŸtiÄŸi, yine erkeÄŸin ilk derece mahkemesince kabul edilen "Kadına fiziksel ÅŸiddet uygulama" vakıasının ise "Süreklilik" arz ettiÄŸi, gerçekleÅŸen bu durum karşısında " Kadına süreklilik arz edecek ÅŸekilde fÃziksel ÅŸiddet uygulayan, kadını öldürmekle tehdit eden ve son olayda kadını evden kovan davacı -karşı davalı erkeÄŸin, evin yemek ve temizlik ihtiyaçları ile ilgilenmeyen, son olayda erkeÄŸe ÅŸiddet uygulayan ve erkeÄŸe hitaben "Sen erkek misin, adam mısın" ÅŸeklinde sözler söyleyen kadına" nazaran boÅŸanmaya sebep olan olaylarda daha ağır kusurlu olduÄŸu anlaşılmaktadır. Bu husus gözetilmeden tarafların eÅŸit kusurlu olduklarının kabul edilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı Yukarıda 2/b bendinde açıklandığı üzere boÅŸanmaya sebebiyet veren vakıalarda davacı-karşı davalı erkek, davalı-karşı davacı kadına nazaran daha ağır kusurludur. GerçekleÅŸen bu kusurlu davranışlar kadının kiÅŸilik haklarına saldırı teÅŸkil eder nitelikte olup, aynı zamanda kadın boÅŸanma sonucu eÅŸinin maddi desteÄŸini de yitirmiÅŸtir. Somut olayda davalı-karşı davacı kadın yararına TMK m. 174/1-2 koÅŸulları oluÅŸmuÅŸtur. O halde, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, gerçekleÅŸen kusurun ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi gereÄŸi davalı-karşı davacı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmetmek üzere hükmün bozulması Yukanda 1. bentte gösterilen sebeple davalı-karşı davacı kadının ziynet alacağı davasının reddedilen kısmına yönelik temyiz dilekçesinin REDDİNE, yukanda 2/b ve 2/c bentlerinde gösterilen sebeplerle temyiz edilen bölge adliye mahkemesinin "BoÅŸanma ve ferilerine" yönelik esastan ret kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, bozmanın kapsamı dışında kalan temyize konu diÄŸer bölümlerinin ise yukarıda 2/a bendinde gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peÅŸin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneÄŸinin ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliÄŸiyle karar SalıBoÅŸanma davasında süresi içerisinde cevap dilekçesi sunulmamasıSüresi içerisinde cevap dilekçesi sunmamış olan davalının delil dilekçesi sunmasıSüresi içerisinde delil dilekçesi sunulmamasıDelil dilekçesi süresiHukuk Genel Kurulu 2017/2710 E., 2021/34 K."İçtihat Metni"MAHKEMESİ Aile Mahkemesi1. Taraflar arasındaki “boÅŸanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 2. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne iliÅŸkin karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuÅŸ, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı Direnme kararı davalı tarafından temyiz Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereÄŸi görüşüldüI. YARGILAMA SÜRECİDavacı İstemi4. Davacı tarihli dava dilekçesinde; tarafların tarihinde evlendiklerini, ilk iki yıl güzel geçtikten sonra davalının önceki evliliÄŸinden olma oÄŸlunun eÅŸinden boÅŸandığını, bu sebeple ilk yıllarda izin alarak, sonrasında izne dahi gerek olmaksızın “oÄŸlu ve torunlarının bakıma ihtiyaçları olduÄŸu” sebebiyle oÄŸlunun yanına Manisa'ya gittiÄŸini, uzun süreler kaldığını, yaz aylarında ise sürekli Gümüldür’de oÄŸlu ve torunları ile çadırda kaldıklarını, davalının eve geldiÄŸi zamanlarda ise birlik görevlerini yerine getirmediÄŸini, evle ilgilenmediÄŸini, yemek dahi yapmadığını, elbiseleri toplamadığını, birliÄŸe ekonomik katkı saÄŸlamadığını, 2010 yılında ortak haneyi tamamen terk ederek Manisa’da yaÅŸayan oÄŸlunun yanına yerleÅŸtiÄŸini, bağımsız tedbir nafakası açtığını, bu arada barıştıklarını fakat iki ay geçtikten sonra davalının haber vermeden müvekkilini yeniden terk ettiÄŸini belirterek tarafların boÅŸanmalarına karar verilmesini talep ve dava İstemi5. Davalı yasal süresi içerisinde davaya cevap vermemiÅŸ, süresinden sonra vekili tarafından sunulan dilekçe ile davacı eÅŸin aÅŸağılama ve kötü davranış ÅŸeklinde gerçekleÅŸtirdiÄŸi eylemleriyle tam kusurlu olduÄŸunu ileri sürerek davanın reddini, mahkeme aksi kanaatte ise, müvekkili yararına 500,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep Derece Mahkemesi Kararı6. İzmir 2. Aile Mahkemesinin tarihli ve 2012/590 E., 2013/273 K. sayılı kararı ile; kadın eÅŸin evlilik birliÄŸinin kendisine yüklediÄŸi görevleri yerine getirmediÄŸi gerekçesiyle tarafların boÅŸanmalarına, davalının tazminat talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar Daire Bozma Kararı7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince tarihli ve 2013/16048 E. ve 2013/29319 K. sayılı kararı ile;"...Hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereÄŸi düşünüldüDava, tarihinde açılmıştır. Mahkemece ön incelemenin duruÅŸmalı yapılmasına ve davalıya delillerini bildirmesi için ihtar gönderilmesine karar verilmiÅŸ ve bu ihtar taraflara tebliÄŸ edilmiÅŸtir. Davacı ön inceleme duruÅŸmasından önce delil listesini ibraz etmiÅŸ, davalı ise cevap süresi geçtikten sonra cevap ve delil listesi sunmuÅŸtur, ön inceleme duruÅŸması yapılmış ve tarafların anlaÅŸamadıkları hususlar tespit tarafından bildirilen tanıklar, süresinde bildirilmediÄŸi gerekçesiyle dinlenmesi talebinin reddine karar verilmiÅŸtir. Ön inceleme duruÅŸması yapılmadan, tensiple taraflara, dilekçelerinde göstermiÅŸ oldukları ve belge niteliÄŸindeki delilleri sunmaları veya bulundukları yerlerle ilgili açıklamada bulunmaları HMK md. 140/5 için süre verilmesi bu anlamda sonuç doÄŸurmaz. Öte yandan; delil, çekiÅŸmeli vakıaların ispatı için gösterilir HMK md. 187/1. Ön inceleme duruÅŸması yapılmadan, tarafların üzerinde anlaÅŸtıkları ve anlaÅŸamadıkları hususlar belirlenmeden, tarafların tanık listesi vermeleri de sebeple süresinde cevap ve delil bildirmeyen davalının, davacının dava dilekçesinde dayandığı vakıaları inkar etmiÅŸ olacağına göre, ön inceleme duruÅŸmasından önce bildirdiÄŸi tanıkların da bu doÄŸrultuda dinlenmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiÅŸtir,..." gerekçesiyle karar Kararı8. İzmir 2. Aile Mahkemesinin tarihli ve 2014/94 E., 2014/226 K. sayılı kararı ile bozma öncesi kararda yer alan gerekçenin yanında; HMK’nın 129. maddesine göre delillerin cevap dilekçesinde gösterilmesinin zorunlu unsur olarak düzenlendiÄŸi, 130. maddede bu eksikliÄŸin sonradan giderilemeyeceÄŸinin belirtildiÄŸi, 6100 sayılı Kanun’un madde gerekçeleri incelendiÄŸinde davaların usul ekonomisi ilkesine uygun biçimde makul sürede sonuçlandırılmasının hedeflendiÄŸi, 140/5. maddenin birinci fıkrasında, ön inceleme duruÅŸmasında uyuÅŸmazlık tespit edildikten sonra tarafların dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgeleri sunmaları amacıyla gerekli açıklama için kesin süre verilebileceÄŸi gerekçesiyle direnme kararı Kararının Temyizi9. Direnme kararı yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz UYUÅžMAZLIK10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuÅŸmazlık; yasal süresi içerisinde cevap vermeyen davalının, HMK’nın 128. maddesi karşısında davacı tarafın ileri sürdüğü vakıaları çürütmeye yönelik delil bildirip bildiremeyeceÄŸi, burada varılacak sonuca göre yasal süresinden sonra vermiÅŸ olduÄŸu davaya cevap ve delil dilekçesinde bildirdiÄŸi tanıklarının en azından karşı ispat baÄŸlamında dinlenmesinin gerekip gerekmediÄŸi noktalarında toplanmıştı GEREKÇE11. UyuÅŸmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar gö BilindiÄŸi üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu HMK ile yapılan düzenlemelerle amaçlanan; yargılamanın makul sürede tamamlanması olup, bu zorunluluk Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90/5. maddesine göre “…Usulüne göre yürürlüğe konulmuÅŸ temel hak ve özgürlüklere iliÅŸkin milletlerarası andlaÅŸmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuÅŸmazlıklarda milletlerarası andlaÅŸma hükümleri esas alını hükmü gereÄŸince Avrupa İnsan Hakları SözleÅŸmesi AİHS 6. maddesi ile düzenleme altına alınan adil yargılanma hakkının en önemli unsurlardan olan “makul sürede yargılanma” ilkesine dayanmaktadır. Bu baÄŸlamda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM, sözleÅŸmenin tarafı devletlerin yasal sistemlerini, AİHS ÅŸartlarına uyacak ÅŸekilde düzenlemekle görevli olduÄŸunu belirtmiÅŸtir AİHM, Zimmerman ve Steiner-İsviçre, 13 Temmuz 1983, 29. Paragraf.13. KuÅŸkusuz ki; yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlanması için öngörülen hususların en önemlisi, taraflara yapacakları iÅŸlemler için belirli bir süre tanınması ve bu sürelerin hak düşürücü nitelik taşımasıdır. Bu yolla amaçlanan usul ekonomisidir. Usul ekonomisi ilkesi, HMK’nın 30. maddesiyle düzenleme altına alınmış olup; uyuÅŸmazlıkların en az giderle, en makul sürede ve en az emekle çözümü ve gereksiz yere dava açılmasının engellenmesi ÅŸeklinde açıklanmaktadır. Bu ilke çabukluÄŸu, gerçeÄŸe ulaÅŸmadan ödün vererek saÄŸlamayı hedeflemez. İlke, adil yargılanma açısından makul sürede yargılanma hakkı ile ilgilidir. Bu sebeple yargılamanın makul sürede gerçekleÅŸip gerçekleÅŸmediÄŸini belirleme açısından AİHM bu konuda; davanın niteliÄŸi, tarafların yargılamanın sürüncemede kalmaması için üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirip getirmediÄŸi ve bireysel baÅŸvuruya konu olan dava baÄŸlamında o devletin ulusal mahkemelerinin genel olarak sergilediÄŸi tavır olmak üzere üç ölçüt Davacının yargı organlarına baÅŸvurarak dava açma hakkı bulunduÄŸu gibi, davalının da meÅŸru vasıta ve yollardan yararlanarak mahkeme önünde savunma hakkı bulunmaktadır Anayasa m. 36. Hiç şüphesiz, hukuki dinlenilme hakkının gereÄŸi olarak savunma, aynı zamanda davalı açısından usuli bir haktır. Kanunda belirtilen istisnalar dışında hâkim, iki tarafı dinlemeden ve davalıyı savunmasını bildirmek için davet etmeden hüküm veremez. Dava dilekçesi, mahkeme tarafından davalıya tebliÄŸ edilir HMK m. 122, c. 1. Bunun amacı, davalının kendisine karşı açılmış bulunan davadan haberdar edilmesidir. Davalının, davaya cevap vermesini ve dava sürecinde kendisine tanınmış olan hukuki dinlenilme hakkı ile diÄŸer usuli hak ve yetkileri kullanmasını saÄŸlamak için öncelikle davadan ve aleyhinde dayanılan vakıalar ile talep sonucundan tam olarak haberdar edilmesi gerekir. Mahkemece; davalıya savunma hakkını kullandırtma imkânı, dava dilekçesinin usule uygun ÅŸekilde tebliÄŸ edilmesi ile baÅŸlatılmış Dava dilekçesi kendisine tebliÄŸ edilen davalı, istediÄŸi savunma ÅŸeklini seçmekte serbesttir. Bu noktada davalı; davayı kabul edebileceÄŸi gibi, davaya cevap vermeyebilir veya cevap dilekçesi vererek davaya karşı koyabilir. Bunlardan baÅŸka ayrıca kendisi bir talep ileri sürerek aynı davada hüküm altına alınması amacıyla karşı dava açabilir. Önemle vurgulamak gerekir ki; davaya cevap vermek ve savunma yapmak, bir hak olup davalı için bir yük ya da yükümlülük teÅŸkil etmemektedir. BaÅŸka bir anlatımla, davaya cevap vermeyen ve yargılamaya katılmayan davalının, buna zorlanması mümkün deÄŸildir. HMK ile düzenleme altına hükümler ile davalının aleyhine açılan bir davaya karşı savunma hakkını kullanmak zorunda bırakılmadığı ancak süresinde cevap vermediÄŸi takdirde de, o davadaki hukuki durumunu zorlaÅŸtırmış hâle getireceÄŸi Hukuk Genel Kurulu’nun tarihli ve 2017/2-1288 E., 2020/143 K. sayılı kararı ile de tartışılarak benimsenmiÅŸtir. Cevap dilekçesi verilmesi gibi verilmemesi de savunma hakkının kapsamına dâhil olan bir husustur. Kanun koyucu, süresinde cevap dilekçesi verilmemesine 128. maddeyle baÄŸladığı sonuç dışında, konu hakkında baÅŸka bir düzenleme yapmamıştır. Ancak cevap dilekçesi verilmemesinin özellikle dilekçeler aÅŸamasına etkisi ve davanın inkâr edilmiÅŸ sayılması nedeniyle, inkâr kavramının niteliÄŸi, inkâr savunmasının kapsamı, deÄŸiÅŸtirilmesi veya geniÅŸletilmesi, ayrıca inkâr savunmasında ispat ve delil gösterme faaliyetlerinin nasıl gerçekleÅŸeceÄŸi gibi konuların açıklanması Bir davaya taraf olan herkes, karşı taraf karşısında kendisini dezavantajlı bir konumda bırakmayacak ÅŸartlarda, iddialarını mahkemeye sunabilmesi için makul bir fırsata sahip olabilmelidir AİHM, De Haes ve Gijsels-Belçika, 24 Åžubat 1997. Aynı ÅŸekilde, tarafların gösterilen tüm delillerden haberdar olması ve görüş bildirebilmesi de adil yargılanma hakkı kapsamında gözetilmesi gereken ilke olarak belirtilmiÅŸtir AİHM, Borgers-Belçika, 30 Ekim 1991. Açıklanan bu ilkelere paralel olarak 6100 sayılı HMK ile yargılamanın makul sürede bitirilmesini saÄŸlamak amacıyla düzenlemeler yapılmış ve bu amaca ulaşılabilmesi için önemli bir katkı saÄŸlayan delillerin bildirilme zamanı özel olarak düzenlenmiÅŸtir. HMK’nın 194. maddesi ile düzenleme altına alınan hüküm gereÄŸi, taraflar dayandıkları vakıaları, ispata elveriÅŸli ÅŸekilde somutlaÅŸtırma yükümlülüğü altındadırlar. Bu madde kapsamında taraflar; dayandıkları delilleri ve hangi delilin, hangi vakıanın ispatı için gösterdiklerini açıkça belirtme zorunluluÄŸu altında bırakılmışlardır. Buradan hareketle açıkça söylenmelidir ki; 6100 sayılı HMK ile benimsenen yargılama usulünde “dayanak vakıa ve o vakıanın ispatı için gösterilecek delil” birbirinden ayrılmaz bir bütünün parçası olarak ele alınmıştır. Delillerin belirli bir zaman dilimi içinde gösterilip sunulması yargılamayı çabuklaÅŸtıracak olmasının yanı sıra, taraflara da gösterilen delillerden haberdar olarak zamanında bunlara karşı delil veya görüş bildirebilme imkânı tanıyacak, böylece uyuÅŸmazlıklar en kısa sürede adilane çözüme kavuÅŸacaktır YHGK. tarihli ve 2014/2-695 E., 2016/522 K..17. HMK’nın 194. maddesi ile düzenleme altına alınan “somutlaÅŸtırma yükü ve delilerin gösterilmesi” zorunluluÄŸu; davacı taraf yönünden “Dava dilekçesinin içeriÄŸi” baÅŸlıklı 119. maddenin 1-f bendiyle “İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceÄŸi” hususunun düzenleme altına alınmasıyla, davalı taraf yönünden ise “Cevap dilekçesinin içeriÄŸi” baÅŸlıklı 129. maddenin 1-e bendiyle “Savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceÄŸi” hususunun düzenleme altına alınmasıyla “iddia ve savunmaya yönelik dayanılan vakıa ve o vakıanın hangi delille ispatlanacağı” hususları birbiri ile bir bütün olarak ele alınmış olup, dayanılan vakıa ve o vakıanın ispat vasıtası delilin aynı anda gösterilmesi zorunluluÄŸu tartışmasız olarak açıklanmıştı Davaya cevap verme süresi yazılı yargılama usulünde iki haftadır ve bu süre dava dilekçesinin davalıya tebliÄŸi ile baÅŸlar HMK Kanun’un 122. maddesinin gerekçesinde de belirtildiÄŸi üzere “cevap süresi, Kanun tarafından düzenlenmiÅŸ kesin bir süre hâline getirilmiÅŸtir,…” Bu hakkını kullanmayan, yani süresi içinde cevap dilekçesi vermemiÅŸ olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiÅŸ sayılacaktır HMK. UyuÅŸmazlığın çözümü bakımından üzerinde dikkatle durulması gereken husus; cevap dilekçesi vermemek suretiyle davayı inkâr etme yolunu seçen davalının, inkârını yani dava konusu talebin hangi vakıalar nedeniyle dayanaksız olduÄŸunu mahkemeye bildirmemiÅŸ olduÄŸu noktasıdır. Burada “inkâr etmiÅŸ sayılma” kanundan doÄŸan bir sonuç olarak düzenleme altına alınmıştır. Davalı kanuna 129/1-e aykırı olarak dava konusu talebin hangi vakıalar nedeniyle dayanaksız olduÄŸuna dair savunmasını mahkemeye bildirmemiÅŸ, özetle herhangi bir vakıaya dayanmamıştır. Bunun sonucunda da mahkemece; davalının inkârına yönelik her hangi bir vakıa ileri sürülmemesi nedeniyle davacıdan bu inkâra karşı cevaba cevap dilekçesi ile karşı koyması düşünülemeyecek ve netice itibariyle o dava yönünden dava dilekçesinin verilmesi ile iddia ve savunmanın deÄŸiÅŸtirilmesi ve geniÅŸletilmesi yasağı baÅŸlamış olacaktır. Zira HMK’nın 129. maddesinin hükümet gerekçesinden cevap dilekçesinde yer alması gereken hususların dava dilekçesine paralel olarak düzenlenmiÅŸ olduÄŸu anlaşılmakla, en temel hukuk prensibi olan nimet-külfet dengesi korunmaktadır. Şüphesiz ki; cevap dilekçesi vermeyen davalı, davacının cevaba cevap hakkını elinden almış olduÄŸu gibi, kendi durumunu da elveriÅŸsiz kılmaktadır. Çünkü cevap dilekçesi vermemesi inkâr sayılsa bile bunun dayanağı olan vakıanın davaya getirilmesi, savunmanın geniÅŸletilmesi ve deÄŸiÅŸtirilmesi yasağı kapsamına gireceÄŸinden, söz konusu yasağı aÅŸmanın yolu ancak davacının açık muvafakati ile mümkün olabilecektir. Tekrar edilmesinde yarar vardır ki; kanun koyucu, tarafların, kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecek olmalarını emredici bir düzenlemeyle m. 145 benimsedikten sonra, bunun istisnasını da “…Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin ÅŸeklinde ki düzenlemeyle Kanunda aksi düzenlenmediÄŸi için HMK’nın 129/1-e maddesiyle düzenleme altına alınan hükümde belirtilen “delil” sözcüğünün hem asıl ispat hem de HMK’nın 191. maddesiyle hüküm altına alınan karşı ispatı kapsadığını belirtmek gerekir. Usulün emredici hükümleri yorum yoluyla daraltı Belirtmekte fayda vardır ki; gerek davacı gerekse davalı bakımından “delil gösterme ile delil sunma” kavramlarının ayrı olarak ele alındığı Kanun’un “Ön inceleme duruÅŸmasına davet” baÅŸlıklı 139. maddesinden çok açık ÅŸekilde anlaşılmaktadır. İlgili madde;“Mahkeme, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden ve yukarıdaki maddelerde belirtilen incelemeyi tamamladıktan sonra, ön inceleme için bir duruÅŸma günü tespit ederek taraflara bildirir. DeÄŸiÅŸik cümle22/7/2020-7251/13 md. Çıkarılacak davetiyede aÅŸağıdaki hususlar ihtar edilira DuruÅŸma davetiyesine ve sonuçlarına iliÅŸkin diÄŸer Tarafların sulh için gerekli hazırlığı yapmaları.c DuruÅŸmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda gelmeyen tarafın yokluÄŸunda yapılan iÅŸlemlere itiraz Davetiyenin tebliÄŸinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya baÅŸka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmiÅŸ sayılacaklarına karar ÅŸeklinde düzenleme altına alınmıştır. Görüldüğü üzere; 119 ve 129. maddelerle dava ve cevap dilekçelerinde iddia edilen vakıaların hangi delillerle ispatlanacağının belirtilmesi zorunluluÄŸundan söz edildikten sonra, 139. maddenin ç bendiyle gösterilen ancak henüz sunulmamış olan belgelerle ilgili tarafın elinde bulunması hâlinde mahkemeye ibrazı, elinde bulunmaması hâlinde ise belgenin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamanın yapılması zorunluluÄŸu öngörülerek delil gösterme ve delil sunma yükümlülüklerinin birbirlerinden farklı kavramlar olduÄŸu anlaşılmaktadı Aynı hususun “Ön inceleme duruÅŸması” baÅŸlıklı 140. maddenin son fıkrasıyla “5 DeÄŸiÅŸik22/7/2020-7251/14 md. 139 uncu madde uyarınca yapılan ihtara raÄŸmen dilekçelerinde gösterdikleri belgeleri sunmayan veya belgelerin getirtilmesi için gerekli açıklamayı yapmayan tarafın bu delillere dayanmaktan vazgeçmiÅŸ sayılmasına karar ÅŸeklinde ki düzenlemeyle de üzerinde durulduÄŸu ve uygulanacak yaptırımın açıklandığı görülmektedir. Gerek 139. madde, gerekse 140. madde metinlerinde üzerinde asıl dikkat edilmesi gereken nokta “dilekçelerinde gösterdikleri” ibaresinin kullanılmış olmasıdır. 6100 sayılı HMK’nın 140. maddesinin gerekçesinde belirtildiÄŸi üzere taraflar, delil olarak dayandıkları belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da baÅŸka yerden getirtilecekse, bunu belirtmek zorundadırlar. Åžayet taraflar, bu konuda yapmaları gereken iÅŸlemleri eksik bırakmışlarsa, tahkikata baÅŸlamadan önce, taraflara son kez kısa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamaları düşünülmüştür. Taraflar bu ÅŸanslarını da doÄŸru kullanamazlarsa, artık tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve tarafların o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul Kanunun 140. maddesi ile düzenleme altına alınan ön inceleme duruÅŸması; ön inceleme aÅŸamasının yargılamanın başında bazı hususların çözümlenmesine imkân tanıması nedeniyle özel bir öneme sahiptir. Bu aÅŸamanın baÅŸarısı, oturuma doÄŸru ÅŸekilde hazırlanılarak, yapılması gereken iÅŸlemlerin mahkeme ve taraflarca doÄŸru bir ÅŸekilde yerine getirilmesine baÄŸlıdır. Bu sebepledir ki, ön inceleme duruÅŸmasında yapılacak iÅŸlemler 140. maddenin her bir fıkrasında ayrıca belirtilmiÅŸtir. Birinci fıkra uyarınca hâkim; usule iliÅŸkin hususlarda tarafları dinledikten sonra uyuÅŸmazlığın esasıyla ilgili iddia ve savunmaları dikkate alarak, tarafların anlaÅŸtıkları ve anlaÅŸamadıkları hususları tespit edecektir. Bu belirleme genel bir belirlemenin ötesinde, tarafların ortaya koydukları her bir somut vakıa üzerinde anlaÅŸtıkları veya anlaÅŸamadıkları yönlerin tespit edilmesi niteliÄŸindedir. İkinci fıkra ise sulhe iliÅŸkin özel bir fıkradır. Taraflar sulh olurlarsa bu durum, olmazlarsa sulh olmadıkları tutanaÄŸa geçirilecektir. Ön inceleme duruÅŸmasında düzenlenen tutanak üçüncü fıkranın son cümlesinde “…Tahkikat m. 143 bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür,…” ÅŸeklindeki düzenleme nedeniyle de özel bir öneme sahiptir. Zira uyuÅŸmazlık çözümlenmiÅŸse bu tutanak bir sulh belgesiyken, uyuÅŸmazlığın devam etmesi hâlinde ise, bu belge adeta yargılamanın yolunu gösteren bir yol haritası niteliÄŸindedir. Mahkeme, kanunun bu cümlesiyle davanın taraflarına; tutanakta yer almayan hususların tahkikatın konusu olamayacağı ve tahkikat aÅŸamasında tereddüt edilen bir hâl oluÅŸtuÄŸu takdirde neyin incelenip neyin incelenemeyeceÄŸi hususunun bu tutanak uyarınca belirleneceÄŸi yönünde söz vermiÅŸtir. Ön inceleme tutanağının bu önemi ve tarafları baÄŸlaması sebebiyle, altının oturumda hazır bulunanlarca imzalanması Bu aÅŸamada bir diÄŸer istisnai hükmün açıklanması gereklidir. HMK’nın “İddia ve savunmanın geniÅŸletilmesi veya deÄŸiÅŸtirilmesi” baÅŸlıklı 141. maddesi tarih ve 7251 sayılı Kanunun 15 maddesi ile deÄŸiÅŸiklikten önceki hâliyle; “1 Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aÅŸamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını geniÅŸletebilir yahut deÄŸiÅŸtirebilirler. Ön inceleme duruÅŸmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmalarını geniÅŸletebilir yahut deÄŸiÅŸtirebilir Ön inceleme aÅŸamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma geniÅŸletilemez yahut deÄŸiÅŸtirilemez. 2 İddia ve savunmanın geniÅŸletilip deÄŸiÅŸtirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdı deÄŸiÅŸiklikten sonra ise “- 1 DeÄŸiÅŸik22/7/2020-7251/15 md. Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını geniÅŸletebilir yahut deÄŸiÅŸtirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma geniÅŸletilemez yahut deÄŸiÅŸtirilemez. 2 İddia ve savunmanın geniÅŸletilip deÄŸiÅŸtirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdı ÅŸeklinde düzenleme altına alınmıştır. HMK’nın 141. maddesine göre; tarafların karşılıklı dilekçelerini verdikleri aÅŸamada, herhangi bir sınırlamaya baÄŸlı olmaksızın uyuÅŸmazlığın genel çerçevesi içinde iddia ve savunmalarını deÄŸiÅŸtirebilecekleri kabul edilmiÅŸtir. Dilekçelerin karşılıklı verilmesi aÅŸamasında bu yasağın uygulanmaması ile daha uyuÅŸmazlığın en başında, karşı tarafın açıklamasını, iddia ve savunmasını tam olarak görmeden, saÄŸlıklı ve tam bir iddia ve savunma örgüsü kurmanın mümkün ve gerçekçi olmadığı gözetilerek; tarafların dilekçelerinde rahat, doÄŸru ve saÄŸlıklı bir iddia ve savunma bütünü oluÅŸturmalarını saÄŸlamak olduÄŸu gibi, maddi ve hukuki nitelendirmeleri uyuÅŸmazlığı çözecek doÄŸrulukta ortaya koymaları amaçlanmaktadır. Şüphesiz ki bu imkân, sadece cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi ile söz konusudur. Bu iki dilekçeden sonra, hangi ad altında olursa olsun verilecek dilekçeler, sınırlama ve yasak kapsamında kabul edilmelidir. Kanunun 141. maddesinin birinci fıkrasında tarih, 7251 s. Kanun’un 15. maddesi ile yapılan deÄŸiÅŸiklikten önceki hâlinin hükümet gerekçesinde, ön inceleme duruÅŸmasının yargılama bakımından öneminden dolayı, tarafların bu duruÅŸmaya katılımını saÄŸlamak amacıyla “gelen tarafın ödüllendirildiÄŸi, mazereti olmadığı hâlde gelmeyen tarafın ise cezalandırıldığı” bir yol izlenmesinin zorunlu olduÄŸu görüşüyle hareket edilerek, her iki tarafında ön inceleme duruÅŸmasına gelmesi hâlinde karşı tarafın muvafakati ile geniÅŸletme söz konusu iken, taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmediÄŸi takdirde, gelen taraf karşı tarafın muvafakatine gerek olmaksızın iddia ve savunmasını geniÅŸletip deÄŸiÅŸtirebileceÄŸi açıklanmıştır. Maddede yapılan deÄŸiÅŸiklikle, dilekçeler aÅŸaması tamamlandıktan sonra, ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hariç olmak üzere, iddia ve savunma geniÅŸletilemeyecek veya deÄŸiÅŸtirilemeyecektir. Gerekçede deÄŸiÅŸikliÄŸin amacı “sırf ön inceleme duruÅŸmasına katılım saÄŸlanmadığı için aleyhte iddia ve savunmanın rahatlıkla geniÅŸletilebilmesi veya deÄŸiÅŸtirilebilmesinin” silahların eÅŸitliÄŸi ilkesinin ihlali olarak açıklanmıştır. Bu ihlalin “davayı takip etmediÄŸinde davayı inkâr ettiÄŸi kabul edilen ve duruÅŸmaya katılma zorunluluÄŸu bulunmayan davalı taraf” yönünden çok daha güçlü bir ÅŸekilde ortaya çıkabilme ihtimali üzerinde durulduktan sonra adil yargılanma hakkı ayrıca uyuÅŸmazlığın ön inceleme aÅŸamasında netleÅŸmesini saÄŸlaması sayesinde, ön inceleme duruÅŸma tutanağının “yargılamanın yol haritası” olma özelliÄŸini güçlendireceÄŸi gerekçelerine de yer Görüldüğü üzere, 6100 sayılı HMK’nın sistematiÄŸi içinde; tahkikat aÅŸamasına geçilmezden evvel tarafların uyuÅŸmazlık konularının ve bu uyuÅŸmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha iÅŸin en başında belirlenerek tahkikatın etkin bir ÅŸekilde yapılmasının hedeflendiÄŸi anlaşılmaktadır. Zira tahkikatın amacı; kural olarak delil toplamak deÄŸil, delilleri incelemek ve deÄŸerlendirmektir; aksi hâlde tahkikat tamamlanamaz ve yargılama Bu itibarla, yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan hususların özetlenmesi gerekirse; AİHS'nin düzenlenen adil yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için 6100 sayılı HMK’da düzenlemelere yer verilmiÅŸ olup, bu baÄŸlamda delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap aÅŸamasına hasredilmiÅŸtir. Tarafların, Kanunda belirtilen bu sürelerden sonra delil gösterebilmeleri ancak iki yasa maddesinde belirtilen hâllerle sınırlıdır. Onlar da; iddia ve savunmanın geniÅŸletilmesi veya deÄŸiÅŸtirilmesini düzenleyen 141. madde ile sonradan delil gösterilmesinin hüküm altına alındığı 145. maddedeki durumlardı Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiÄŸinde; dava dilekçesinin davalıya tarihinde usule uygun ÅŸekilde tebliÄŸ edildiÄŸi, davalı tarafından süresi içerisinde cevap dilekçesinin sunulmadığı, böylece davalının dava dilekçesinde yer alan tüm iddialarını inkâr etmekle birlikte savunmasına yönelik herhangi bir vakıaya dayanmadığı, davalının kanunla kesin ÅŸekilde belirlenen iki haftalık süreden sonra tarihinde, davaya cevap vererek aynı dilekçe ile tanık deliline dayandığı, mahkemece yapılan tarihili ön inceleme duruÅŸmasına her iki taraf vekilinin katıldığı, davacı ve vekilinin süresinden sonra verilen cevap dilekçesine muvafakatinin olmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda; süresi içerisinde cevap dilekçesi vermemekle inkâr savunmasına dayanak vakıa ve delile dayanmayan davalının süresinden sonra bildirmiÅŸ olduÄŸu tanıklarının karşı ispat hakkı kapsamına taşınarak dinlenilmesine de imkân bulunmamaktadı Mahkemece ilk kararda tarafların boÅŸanmalarına karar verildiÄŸi hâlde, direnme kararı gerekçesinde “…davanın reddine, karar vermek denildiÄŸi, hüküm kısmında ise “davanın kabulü ile tarafların boÅŸanmalarına” karar verildiÄŸi, belirtilen bu hususun ise maddi hata olduÄŸu anlaşılmaktadı Hâl böyle olunca; süresinde cevap dilekçesi vermeyerek delillerini bildirmeyen davalı tarafın yasal süre geçtikten sonra bildirmiÅŸ olduÄŸu tanıklarının dinlenmesine yer olmadığına iliÅŸkin olarak verilen Yerel Mahkeme direnme kararı Ne var ki, esasa iliÅŸkin temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediÄŸinden, bu konuda inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gö SONUÇAçıklanan nedenlerle;Direnme uygun bulunduÄŸundan davalı vekilinin iÅŸin esasına yönelik diÄŸer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle Hukuk Genel Kurulu kararının mahkemesince taraflara tebliÄŸi ile karar düzeltme yoluna baÅŸvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, baÅŸvurulmaması hâlinde ise doÄŸrudan 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine,6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliÄŸinden itibaren on beÅŸ gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, tarihinde oy birliÄŸi ile karar gerekçeli olmasıGerekçeli kararın niteliÄŸiBoÅŸanmaya sebep olan olaylarda kusurlu olan eÅŸin dava hakkının olmamasıTerk eden eÅŸin dava hakkının olmamasıHukuk Genel Kurulu 2017/2289 E. , 2020/939 K."İçtihat Metni"MAHKEMESİ Aile Mahkemesi1. Taraflar arasındaki "boÅŸanma ve bağımsız tedbir nafakası” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mersin 1. Aile Mahkemesince verilen her iki davanın da kabulüne iliÅŸkin karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuÅŸ, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı Direnme kararı her iki taraf vekilince temyiz Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereÄŸi görüşüldüI. YARGILAMA SÜRECİDavacı-BirleÅŸen Davalı İstemi4. Davacı-birleÅŸen davalı vekili tarihli dava dilekçesinde; tarafların tarihinde evlendiklerini, müşterek bir çocuklarının bulunduÄŸunu, davalının 2009 yılı Mayıs ayında evi terk ettiÄŸini, bunun üzerine Mersin 1. Aile Mahkemesince tarihinde davalıya eve dönmesi yönünde ihtar kararı verildiÄŸini, kararın tarihinde tebliÄŸ edildiÄŸi hâlde davalının ortak konuta dönmediÄŸini ileri sürerek tarafların boÅŸanmalarına, birleÅŸen davaya verdiÄŸi tarihli cevap dilekçesinde ise; tüm iddiaları inkârla, kusurlu olan tarafın kadın eÅŸ olduÄŸunu, haklı bir sebep olmaksızın evi terk ettiÄŸini, usule uygun ihtarnamenin tebliÄŸine raÄŸmen eve dönmemesi nedeniyle boÅŸanma davası açtıklarını beyanla davanın reddine ve müvekkili yararına manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep Davacı İstemi5. Davalı-birleÅŸen davacı vekili tarihli birleÅŸen dava dilekçesinde; tarafların tarihinde evlendiklerini, kısa bir süre sonra erkek eÅŸin saÄŸlıklı olmayan davranışlar sergilemeye baÅŸladığını, evi yakmaya teÅŸebbüs ettiÄŸini, hamile kalan müvekkilini doktora götürmediÄŸini, eve yiyecek almadığını, birlikte intihar etmeyi teklif ettiÄŸini, hamileliÄŸin son aylarında hakaret ederek eÅŸini evden kovduÄŸunu, kadın eÅŸin ailesinin yanına sığınmak zorunda kaldığını ve ailesinin evinde doÄŸum yaptığını, geçen sürede eÅŸini ve çocuÄŸunu arayıp sormadığı gibi ihtiyaçlarını da karşılamadığını ileri sürerek müşterek çocuk için aylık 350,00TL ve müvekkili için aylık 500,00TL olmak üzere toplamda 850,00 TL nafaka ödenmesini, asıl dava olan boÅŸanma davasına verdiÄŸi tarihli cevap dilekçesinde ise; her ne kadar boÅŸanma davası terk nedeniyle açılmış ise de, erkek eÅŸin akıl saÄŸlığının yerinde olmadığını, sürekli olarak hakaret ettiÄŸini, müvekkilini intihara teÅŸvik ettiÄŸini, müvekkilinin hamile iken kovulması nedeniyle evi terk etmek zorunda kaldığını, bu nedenlerle tarafların boÅŸanmalarına ve birleÅŸen davadaki nafaka talepleriyle birlikte müvekkili yararına manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep Derece Mahkemesi Kararı6. Mersin 1. Aile Mahkemesinin tarihli ve 2010/510 E., 2013/786 K. sayılı kararı ile; erkek eÅŸin vesayet altına alınmasını gerektirir rahatsızlığının evlendikten sonra ortaya çıkmadığı, daha öncesinde de mevcut olduÄŸu, ancak ailesinin korumacı ve gizleyici tavrı nedeniyle bu rahatsızlığının çevreye belli edilmediÄŸi, rahatsızlığın kadın eÅŸ tarafından baÅŸlangıçta fark edilmemesi nedeniyle bir anlamda yanılarak evlendiÄŸi, erkek eÅŸten kaynaklanan sebeplerle geçimsizlik baÅŸladığı, eÅŸine dengeli olmayan davranışlarda bulunduÄŸu ve kadın eÅŸin hamileyken evden ayrılmak zorunda kaldığı, tarafların yaklaşık dört yıldır ayrı yaÅŸadıkları, erkek eÅŸ hakkında alınan tarihli heyet raporuna göre “medeni haklarını kullanamayacağı, baÅŸkalarının bakımına muhtaç olduÄŸu, vesayet altına alınması gerektiÄŸi ve mahkemece dinlenmesinde fayda olmadığının” belirtildiÄŸi, bu nedenle Mersin 4. Sulh Hukuk Mahkemesi 2012/1044 E. ve 2013/132 K. sayılı kararı ile kısıtlanarak vesayet altına alındığı, kadın eÅŸten bu ÅŸekilde rahatsız olan ve kısıtlanan bir kiÅŸi ile birlikte yaÅŸamasını beklemenin yasal mevzuata, hakkaniyete ve evlilik kurumunun yapısına uygun olmayacağı, TMK’nın 164. maddesine göre terk eden eÅŸi terke zorlayan tarafın da terk etmiÅŸ sayılacağı, dosya kapsamına göre çektiÄŸi sıkıntılar nedeniyle henüz hamile iken evden ayrılmak zorunda kalan kadın eÅŸi terke zorlayan tarafın erkek eÅŸ olduÄŸu ve davalı-birleÅŸen davalı kadın eÅŸinde artık boÅŸanmak istediÄŸini belirtmesi nedeniyle yeniden kurulma imkânı kalmayan mevcut evliliÄŸin resmi olarak sonlandırılması gerektiÄŸi gerekçesiyle boÅŸanma ve birleÅŸen nafaka davalarının kabulüne, tarafların TMK'nın 164. maddesine göre boÅŸanmalarına, velayetin anneye verilmesine, birleÅŸen nafaka dosyasında dava tarihinden baÅŸlamak üzere, kadın eÅŸ yararına 250,00TL tedbir-yoksulluk, çocuk yararına ise 250,00TL tedbir-iÅŸtirak nafakası ödenmesine, çektiÄŸi manevi sıkıntılar göz önünde bulundurularak kadın eÅŸ yararına manevi tazminat takdirine, ayrıca esas davada kusurlu olan ve terke zorlayan tarafın davacı olması nedeniyle davalı kadın eÅŸ yararına yargılama gideri ile vekâlet ücretine karar Daire Bozma Kararı7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin tarihli ve 2014/7479 E., 2014/18599 K. sayılı kararı ile; “…Hüküm davacı-davalı koca tarafından; kusur belirlemesi, diÄŸer taraf yararına hükmedilen manevi tazminat ve nafakalar ile yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden, davalı-davacı kadın tarafından ise; lehine hükmedilen manevi tazminat ve nafakanın miktarları yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldü1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı kadın'ın tüm, davacı-davalı koca'nın ise aÅŸağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan yönlere iliÅŸkin temyiz itirazları koca tarafından açılan terk sebebine dayanan boÅŸanma davası kabul edilerek tarafların bu sebeple boÅŸanmalarına karar verilmiÅŸtir. Bu halde, kadının evlilik birliÄŸinden doÄŸan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla eÅŸini terk ettiÄŸi ve usulüne uygun ihtar tebliÄŸine raÄŸmen haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmediÄŸi kabul edilmiÅŸ demektir. Bu durumda boÅŸanmaya sebep olan terkte davalı-davacı kadın kusurludur. BoÅŸanma sebebiyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat talep eden tarafın boÅŸanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu olması ise zorunludur. Davalı-davacı kadın, kabul edilen boÅŸanma sebebiyle kusurlu olduÄŸuna göre, lehine manevi tazminata hükmedilemez. Bu husus nazara alınmadan kadın yararına manevi tazminata hükmedilmesi doÄŸru bulunmamıştı Türk Medeni Kanununun 164'nci maddesinde yer alan sebeple boÅŸanmalarına karar verildiÄŸine göre, boÅŸanmaya davalı-davacı kadın'ın kusuru ile sebebiyet verilmiÅŸ demektir. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden tarafın tam ya da ağır kusurlu olmaması gerekir. Davalı-davacı kadın tamamen kusurlu olduÄŸuna göre, lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesi de doÄŸru olmamıştı tarafından açılan boÅŸanma davası kabul edildiÄŸine göre, davada vekille temsil edilen koca yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin gerektirdiÄŸi miktarda vekâlet ücreti tayin edilmesi ve koca tarafından yapılan yargılama giderlerinin diÄŸer taraftan tahsiline karar verilmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan, "terke zorlayanın koca olduÄŸu" gerekçesiyle vekâlet ücreti tayinine yer olmadığına karar verilmesi ve yargılama giderlerinin de üzerinde bırakılması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiÅŸtir,...” gerekçesiyle karar Kararı8. Mersin 1. Aile Mahkemesinin tarihli ve 2015/122 E., 2015/199 K. sayılı kararı ile davanın esasına iliÅŸkin ilk hükümdeki deÄŸerlendirmenin mevzuata ve davanın niteliÄŸine aykırı olmadığı gerekçesiyle kesinleÅŸen yönler hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına, yargılama gideri ve vekâlet ücreti yönlerinden bozma kararına uyulmasına, kadın eÅŸ yararına hükmedilen yoksulluk nafakası ve manevi tazminat yönlerinden ise önceki kararda direnilmesine karar Kararının Temyizi9. Direnme kararı yasal süresi içinde her iki taraf vekilince temyiz UYUÅžMAZLIK10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuÅŸmazlık; tarafların TMK’nın 164. maddesi uyarınca boÅŸanmalarına karar verildiÄŸi dikkate alındığında, davalı eÅŸ yararına, boÅŸanmanın ferisi niteliÄŸinde olan yoksulluk nafakası ve manevi tazminata hükmedilip edilmeyeceÄŸi noktasında toplanmaktadı GEREKÇE11. UyuÅŸmazlığın çözümü bakımından ilgili kanun maddeleri ve kavramların incelenmesinde yarar gö BoÅŸanma sebepleri 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun TMK 161 ve 166. maddeleri arasında özel ve genel boÅŸanma sebepleri olarak düzenlenmiÅŸtir. Genel boÅŸanma sebebi TMK’nın 166. maddesi ile düzenleme altına alınan evlilik birliÄŸinin temelinden sarsılması durumudur. Özel boÅŸanma sebepleri ise kendi içinde mutlak özel boÅŸanma sebepleri zina-TMK m. 161, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış-TMK m. 162, suç iÅŸleme-TMK m. 163 ve son olarak terk-TMK m. 164 ve nispi özel boÅŸanma sebepleri haysiyetsiz hayat sürme-TMK m. 163 ve akıl hastalığı TMK ÅŸeklinde ayrıma tabidir. Bu ayrımların asıl önemi; hâkimin, somut olayda evliliÄŸin çekilmez hâle gelip gelmediÄŸini incelemesinin gerekip gerekmediÄŸi noktasında kendini gö koyucu özel mutlak boÅŸanma sebepleri konusunda belirli bir olayın gerçekleÅŸmesi ÅŸartını aramıştır. Özel mutlak boÅŸanma sebebine dayalı bir davada “kanunun aradığı belli ÅŸart” gerçekleÅŸtiÄŸi takdirde artık hâkim, genel boÅŸanma ve özel nispi boÅŸanma sebebine dayalı davaların aksine “evliliÄŸin çekilmez hâle gelip gelmediÄŸini” incelemeksizin boÅŸanma kararı vermek zorundadır. Zira kanun koyucu; özel mutlak boÅŸanma sebeplerinden birinin varlığı hâlinde, ortak hayatın çekilmez hâle geldiÄŸini kabul etmiÅŸtir. Burada iddia edilen özel boÅŸanma sebebinin varlığının ispatlanmış olması, boÅŸanmaya karar verme hususunda yeterli olup, hâkim; tarafların bunun dışında ileri sürdükleri bir iddia ve savunmaya deÄŸer vererek hükme esas alamayacağı gibi boÅŸanmaya sebep olan olaylarda tarafların diÄŸer kusurlu davranışlarını da dikkate alamayacaktır. Bunun doÄŸal sonucu olarak; özel boÅŸanma sebebiyle aleyhinde yürütülmekte olan bir davada ayrıca bağımsız bir boÅŸanma davası bulunmayan davalının, kusur esasına dayalı boÅŸanmanın mali sonuçlarına iliÅŸkin tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerini TMK m. 174/1-2 ve 175 ileri süremeyeceÄŸi tartışmasızdı Evlilik “birlik ilkesi” üzerine kurulmuÅŸtur. Evlenme ile eÅŸler arasında “evlilik birliÄŸi” kurulmuÅŸ olur ve tarafların evlilik birliÄŸinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirme görevleri baÅŸlar. Bu görevlerin en önemlisi ise evliliÄŸin amacıyla uyumlu ÅŸekilde eÅŸlerin birlikte yaÅŸamalarıdır. Bu baÄŸlamda birlik süresince kural olan; zorunlu nedenler dışında eÅŸlerin birlikte yaÅŸamasıdır. Asıl kuralın aksine eÅŸlerden birinin bu birliktelikten haklı bir sebep olmaksızın özgür iradesi ile ortak yaÅŸamdan ayrılması ise “terk” olarak kabul edilir. Terk mutlak ve özel bir boÅŸanma sebebi olarak 4721 sayılı Kanunu’nun 164. maddesinde;“1 EÅŸlerden biri, evlilik birliÄŸinden doÄŸan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diÄŸerini terk ettiÄŸi veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediÄŸi takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eÅŸ, boÅŸanma davası açabilir. DiÄŸerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eÅŸ de terk etmiÅŸ sayılır. 2 Davaya hakkı olan eÅŸin istemi üzerine hâkim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eÅŸe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiÄŸi ve dönmemesi hâlinde doÄŸacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiÄŸinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boÅŸanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açı ÅŸeklinde düzenleme altına alınmıştı Terk sebebiyle açılan boÅŸanma davaları kendine has özellikleri nedeniyle bu davalarda “dava koÅŸulları ile yargılama usulü” iç içe geçmiÅŸ hâldedir. Dava çok sıkı maddi ve ÅŸekli ÅŸartlara baÄŸlanmış olup titizlikle incelenme gerektirmektedir. Buradan hareketle söylenmelidir ki; hâkim, terk sebebine dayalı boÅŸanma dava ÅŸartlarının oluÅŸup oluÅŸmadığını maddi hukuk ve usul hukuku açısından olmak üzere iki ayrımda inceleyerek karar vermelidir. Maddi hukuk açısından “terk eylemi” evlilik birliÄŸinin yüklediÄŸi yükümlülükleri yerine getirmeme maksadı ve ortak hayata son verme kastı taşımalı, haklı ve hukuka uygun bir nedene dayanmamalı ve son olarak altı ay süreyle devam ediyor olmalıdır. Maddenin ikinci fıkrasında ise usul hukuku açısından üzerinde dikkatle inceleme yapılması gereken “ihtar müessesesi” açıklanmıştı Nitekim öğretide de terk; “…ortak hayatın kesilmesidir. Bunun için eÅŸlerden birinin ortak konuttan ayrılması ve konuta geri dönmemesi gerekir. EÅŸlerin aynı evde yaÅŸamakla birlikte, oturma ve yatak odalarını ayırmaları, birbirleriyle hiç konuÅŸmamaları terk sayılmaz; çünkü burada durumun daima normale dönmesi ihtimali ve imkânı vardır. Ortak konuttan ayrılma, isteyerek olabileceÄŸi gibi, eÅŸlerden birinin diÄŸerini evden atması sonucunda, yani zorla da olabilir. Bu durumdu eÅŸin evden ayrılmasında hukuka aykırılık unsuru yoktur. Bu takdirde terk eden eÅŸ, ötekini kovan eÅŸtir. EÅŸlerden biri nikâhtan sonra birlikte seçtikleri ortak konuta hiç gelmezse, yine terk vardır. Buna karşılık eÅŸlerden birinin diÄŸerinin yakınlarıyla oturmayı reddetmesi terk deÄŸildir” Prof. Dr. Bilge Öztan, Aile Hukuku, 6. Bası, Ankara 2015, s. 667 ÅŸeklinde açıklanmaktadır. O hâlde, ortak konutu terke zorlayan veya eve dönmeyi engelleyen eÅŸin, gerçekte terk eden eÅŸ olması nedeniyle, terke dayalı boÅŸanma davası açma hakkı bulunmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu sonucun, yasanın konuluÅŸ amacına da uygun olduÄŸu anlaşılmaktadır. Aksine görüşün kabul edilmesi hâlinde; ortak konuttan kovulan, fiilen ayrılmaya zorlanan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesi engellenen eÅŸe karşı, haksız konumda bulunan eÅŸin boÅŸanma davası açma hakkı olduÄŸunun kabulü ile boÅŸanma kararı elde edebileceÄŸinin düşünülmesi, hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı her türlü duraksamadan uzaktı Anlatılanların yanında, tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesi bir mahkeme hükmünün kapsamının ne ÅŸekilde olması gerektiÄŸini açıklamıştı sayılı HMK'nın “Hükmün kapsamı” baÅŸlıklı 297. maddesi;“1 Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aÅŸağıdaki hususları kapsara Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeÅŸitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaÅŸtıkları ve anlaÅŸamadıkları hususları, çekiÅŸmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve deÄŸerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve Hükmün verildiÄŸi tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.e Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.2 Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak ÅŸekilde gösterilmesi hükmünü taşımaktadı Yasal düzenlemeye göre bir mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaÅŸtıkları ve anlaÅŸamadıkları hususların, çekiÅŸmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve deÄŸerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak ÅŸekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hâkimin mahkemenin tespit etmiÅŸ olduÄŸu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliÄŸini hukuki sebepleri kendiliÄŸinden araÅŸtırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açı Hâkim, gerekçe sayesinde verdiÄŸi hükmün doÄŸru olup olmadığını, yani kendi kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Kanunun aradığı anlamda oluÅŸturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çeliÅŸkisiz ve uygulanabilir olmasının yanında, kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiÄŸini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyan, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal baÄŸlantıyı gösteren nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp deÄŸerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun ÅŸekilde oluÅŸturulmuÅŸ, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiÄŸini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiÅŸ ve kuÅŸkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun tarih, 2008/15-278 E. ve 2008/254 K.; tarih, 2009/9-397 E. ve 2009/453 K.; tarih, 2013/4-1121 E. ve 2014/626 K.; tarih, 2014/11-638 E. ve 2016/501 K.; tarih, 2017/12-1151 E. ve 2017/1053 K.; tarih ve 2017/13-1699 E., 2017/1300 K.; tarih, 2015/9-2883 E. ve 2018/675 K. sayılı kararlarında yazılı hususlar aynen benimsendiÄŸi gibi tarih ve 1976/3-4 E., 1976/3 K. sayılı Yargıtay İçtihadı BirleÅŸtirme Karar gerekçesinde yer alan “…Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiÄŸini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliÄŸi yasa koyucunun amacına uygun olduÄŸu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliÄŸi önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliÄŸi de tartışma götürmez bir gerçektir,…” ÅŸeklindeki açıklama ile gerekçenin önemine vurgu yapılmıştır. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiÄŸini öngören Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası ve ona koÅŸut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi iÅŸte bu amacı gerçekleÅŸtirmeye yöneliktir. Anılan hususlar kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiÅŸ bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama gerek yargı erki ile hâkimin, gerek mahkeme kararlarının saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de Tüm bu genel açıklamalar ışığında somut olay deÄŸerlendirildiÄŸinde; mahkemece direnme kararı öncesinde verilen tarihli ve 2010/510 E., 2013/786 K. sayılı kararını hüküm kısmında “davacının davasının kabulü ile tarafların TMK’nın 164. maddesi gereÄŸince boÅŸanmalarına” karar verildiÄŸi, hükmün gerekçesinde ise “davalı eÅŸi terke zorlayan tarafın davacı eÅŸ olduÄŸu, ancak davalı eÅŸin de artık boÅŸanmak istediÄŸini belirtmesi gerekçesiyle” davanın kabulüne karar verildiÄŸi, Özel Daire tarafından yapılan temyiz incelemesinde ise “mahkemece, hüküm ile gerekçe arasında oluÅŸturulan çeliÅŸki” gözetilmeksizin iÅŸin esasına girildiÄŸi ve tarafların temyiz sebepleri yönünden inceleme yapılarak kararın bozulduÄŸu, yerel mahkemenin de bozma kararına karşı direndiÄŸi anlaşılmıştı ilk kararın gerekçesinde davacı eÅŸin terk eden eÅŸ olduÄŸu belirtildiÄŸi hâlde hüküm kısmında yazılan gerekçenin aksine davacının terke dayalı boÅŸanma davasının kabul edildiÄŸi, oysaki TMK’nın 164. maddesinde açıkça “…terk edilen eÅŸ, boÅŸanma davası açabilir…” dediÄŸi, mahkemenin gerekçesine göre davacının dava açma hakkı olmadığı halde hüküm fıkrasında davasının kabul edildiÄŸi, bu hâliyle HMK’nın 297/2. maddesinde yazılı açıklamaya aykırı, gerekçe ve hüküm fıkralarının birbiri ile çeliÅŸkili bir hüküm yaratıldığı ortadadı O hâlde, ortada yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda Hukuk Genel Kurulu tarafından üzerinde inceleme ve denetleneme yapılabilecek nitelikte bir ilk derece mahkemesi kararı, bozma kararı ve direnme kararının olmadığı her türlü duraksamadan uzaktı Öyleyse; yerel mahkemece yapılacak iÅŸ gerekçenin tespit edilen maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında köprü görevi yapıyor olduÄŸu gözetilerek, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal baÄŸlantıyı gösterir nitelikte, birbirlerine sıkı sıkıya baÄŸlı olan gerekçe ile hüküm kısımlarının birbiri ile çeliÅŸkisiz, Anayasa’nın 141/3. maddesi ve ona koÅŸut düzenleme içeren HMK’nın ilgili maddelerine uygun hüküm kurmak olmalıdı Hâl böyle olunca direnme kararının, açıklanan bu deÄŸiÅŸik gerekçe ve nedenlerle bozulması SONUÇAçıklanan nedenlerle;Gerekçe-hüküm çeliÅŸkisi nedeniyle Mersin 1. Aile Mahkemesinin tarihli ve 2010/510 E., 2013/786 K. sayılı kararı ile bu karara iliÅŸkin Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin tarihli ve 2014/7479 E., 2014/18599 K. sayılı kararların KALDIRILMASI ile, Mersin 1. Aile Mahkemesinin tarihli ve 2015/122 E., 2015/199 K. sayılı direnme kararının yazılı deÄŸiÅŸik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereÄŸince usulden BOZULMASINA,Bozma sebebine göre iÅŸin esasına yönelik tarafların temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,İstek hâlinde temyiz peÅŸin harcının yatırana geri verilmesine,Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliÄŸ tarihinden itibaren on beÅŸ gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy birliÄŸi ile karar ses kayıtlarının delil deÄŸeriÖzel hayatı ihlalBoÅŸanmada elektronik görüntü ve ses kayıtlarıYargıtay Hukuk Genel Kurulu 2013/1183 E., 2014/960 K. "İçtihat Metni"MAHKEMESİ Gemlik 1. Asliye Hukuk Mahkemesi TARİHİ 11/12/2012 NUMARASI 2012/625-2012/796 Taraflar arasındaki “hukuka aykırı olarak elde edildiÄŸi ileri sürülen ses kayıtlarının kullanılması nedeniyle manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Gemlik Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen gün ve 2009/295 E., 2010/822 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin gün ve 2011/4664 E., 2012/10806 K. sayılı ilamı ile; ...Dava, hukuka aykırı olarak elde edildiÄŸi ileri sürülen ses kayıtlarının kullanılması nedeniyle manevi tazminat istemine iliÅŸkindir. Mahkemece, davalıların eylemlerinin suç teÅŸkil ettiÄŸi ve davacının manevi zararının sabit olduÄŸu; ancak, davacının da bölüşük kusuru bulunduÄŸu belirtilmek suretiyle kısmen kabul kararı verilmiÅŸ; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiÅŸtir. Dosya kapsamından, davalılardan B.. K..'in gözlükçü olarak iÅŸyerinin bulunduÄŸu; davacının da göz doktoru olduÄŸu ve hastaları ailesine ait iÅŸyerlerine yönlendirdiÄŸi iddia edilerek davalılardan B.. K..'in de aralarında bulunduÄŸu kiÅŸiler tarafında ÅŸikayet dilekçesi verildiÄŸi, bunun üzerine; davacı tarafından haksız ÅŸikayet hukuksal nedenine dayalı olarak tazminat davası açıldığı, yargılama aÅŸamasında eldeki davaya konu kayıtların delil olarak sunulduÄŸu anlaşılmaktadır. UyuÅŸmazlığın çözümünde, sunulan kayıtların hukuka aykırılık oluÅŸturup oluÅŸturmadığı irdelenmelidir. Konuya iliÅŸkin olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulunun gün ve 2010/5-187 E – 2011/131 K sayılı kararında da "KiÅŸinin kendisine karşı iÅŸlenmekte olan bir suçla ilgili olarak bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara baÅŸvurma imkanının olmadığı ani geliÅŸen durumlarda karşı tarafla yaptığı konuÅŸmaları kayda alması halinin hukuka uygun olduÄŸunun kabulü zorunludur." denilerek delil amaçlı ve kiÅŸinin kendisine yönelen eylemler nedeniyle ses kaydı yapılmasının hukuka uygun olduÄŸu kabul edilmiÅŸtir. Somut olay, yukarıdaki açıklamalar ışığında deÄŸerlendirildiÄŸinde dava konusu edilen eylemin hukuka aykırı olmadığının kabulü ile istemin tümden reddi gerekirken bir bölümünün kabul edilmiÅŸ olması kararın bozulmasını gerektirmiÅŸtir. gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiÅŸtir. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiÄŸi anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereÄŸi görüşüldü Dava, hukuka aykırı olarak elde edildiÄŸi ileri sürülen ses kayıtlarının kullanılması nedeniyle manevi tazminat istemine iliÅŸkindir. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalılar vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda baÅŸlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuÅŸ; mahkemece önceki kararda direnilmiÅŸtir. Direnme kararını, davalılar vekili temyize getirmiÅŸtir. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuÅŸmazlık; davalılardan Berrin’in davacı ile aralarındaki hukuk davasında delil elde etmek üzere diÄŸer davalılara davacı doktor ile yaptıkları görüşmeleri gizlice kaydettirip dosyaya sunması karşısında yapılan bu eylemin hukuka aykırı olup olmadığı, diÄŸer bir deyiÅŸle davacının kiÅŸilik haklarına saldırı oluÅŸturup oluÅŸturmadığı noktasında toplanmaktadır. Öncelikle elde edilen bir delilin hangi durumda hukuka aykırı olarak elde edildiÄŸinin kabulünün gerektiÄŸinin deÄŸerlendirilmesi gerekmektedir Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun HMK tarihinde yürürlüğe girmesinden önceki dönemde, hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin deÄŸerlendirilmesi konusunda Medeni Usul Hukukunda açık bir düzenleme bulunmamakta; konu öğretide yer alan bilimsel görüşler ve yargısal uygulama ile ÅŸekillenmekteydi. tarihinde yürürlüğe giren HMK’nun “ispat hakkı” baÅŸlığını taşıyan 189. maddesinin 2. fıkrasında yer alan; “Hukuka aykırı olarak elde edilmiÅŸ olan deliller mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz” hükmü ile açıkça hukuka aykırı olarak elde edilmiÅŸ delillerin ispat gücü olamayacağı kabul edilmiÅŸtir. Böylece ispat hakkının delillere iliÅŸkin yönünün hukuki çerçevesi çizilmiÅŸ; bir davada ileri sürülebilecek her türlü delilin mutlaka hukuka uygun yollardan elde edilmiÅŸ olması esası getirilmiÅŸtir. Anılan düzenlemeye göre, hukuka aykırı olarak elde edildiÄŸi anlaşılan delillerin, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamayacağı düzenlenmek suretiyle, yargılama sırasında taraflarca sunulan delillerin elde ediliÅŸ biçiminin mahkeme tarafından re’sen göz önüne alınması ve delilin her ne surette olursa olsun hukuka aykırı olarak elde edildiÄŸinin tespit edilmesi halinde, diÄŸer tarafça bir itiraz ileri sürülmese dahi mahkemece caiz olmadığına karar verilerek, dosya kapsamında deÄŸerlendirilmemesi ilkesi benimsenmiÅŸtir. Bu yasal düzenleme öncesinde, hukuki nitelendirme açısından, öğretide nasıl bir yaklaşımın benimsendiÄŸinin irdelenmesinde de somut olay yönünden yarar vardır Berkin, usulsüz veya kanunsuz yahut hukuka aykırı yoldan elde edilmiÅŸ delile dayanılarak hüküm verilemeyeceÄŸi; örneÄŸin posta memuru ile anlaÅŸarak ele geçirilmiÅŸ ve mahkemeye sunulmuÅŸ olan baÅŸkalarına yazılmış mektupların veya evli erkeÄŸin iliÅŸki kurduÄŸu ve ileride evlenmek istediÄŸi kadına yazdığı mektupların çalınarak boÅŸanma davasında delil olarak kullanılmasının caiz olmadığı, görüşündedir Necmettin M. Berkin, Tatbikatçılara Medeni Usul Hukuku Rehberi, İstanbul 1981, ÜstündaÄŸ, hukuka aykırı yollardan elde edilmiÅŸ olan delillerin deÄŸerlendirilmesi konusunda usul kanunumuzda bir hüküm bulunmadığını belirtmekte; sesin gizlice banda alınması halinde buna daha sonra bir ispat vasıtası olarak dayanmanın mümkün olduÄŸunu açıklamaktadır. Örnek olarak Alman Mahkemesinin kararı alınarak, bu karara göre, insan seslerinin konuÅŸanın muvafakati olmaksızın tespiti kiÅŸilik haklarına bir saldırı olmakla beraber, gizli ses almayı haklı kılan nedenlerin mevcudiyeti halinde bu ÅŸekilde bir tecavüze müsaade edilmesi gerektiÄŸinin kabul edildiÄŸini belirtmektedir. Alman Mahkeme kararına esas teÅŸkil eden olayda evli kadın, kocasına defalarca hakaret etmiÅŸ ve bütün bunları da mahkemede inkâr edeceÄŸini de ilave etmiÅŸtir. Bunun üzerine koca açmayı tasarladığı boÅŸanma davası için bu sahneleri teybe almıştır Saim ÜstündaÄŸ, Medeni Yargılama Hukuku, İstanbul 2000, s. 267, 762. Pekcanıtez’e göre, kiÅŸilik haklarının, özel yaÅŸam alanı ve sır alanının ihlali sonucu elde edilen teyp bandı, fotoÄŸraf, çalınmış veya el konulmuÅŸ aÅŸk mektupları delil olarak deÄŸerlendirilemez. Hukuka aykırı olarak elde edilen delilin deÄŸerlendirilmesi konusunda Medeni Usul Hukukunda da geçerli olan dürüstlük kuralı esas alınarak karar verilmeli ve bu konuda her somut olayda, o olayın özelliÄŸine göre deÄŸerlendirme yapılmalıdır. Bu konuda ihlal edilen kanun hükmü ile ispatlanmak istenen menfaat arasında amaca uygunluk hususu da esas alınmalıdır. DiÄŸer taraftan gizli ÅŸekilde ele geçirilen tüm deliller hukuka aykırı delil olarak nitelendirilmemelidir. ÖrneÄŸin bir telefon görüşmesinde, telefondaki ses yükseltici veya ikinci bir dinleme aleti sayesinde tarafların söylediklerinin duyulması sonucu yapılan açıklamalar ve bu konudaki tanıklık geçerli olmalıdır. KiÅŸilik hakkının ihlali sonucu elde edilen delilin kullanılmasına hakkı ihlal edilen kiÅŸi izin verirse bu delil mahkemece kullanılabilir Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 2. Bası, Ankara 2001, s. 390 vd.. Adı geçen yazarların 6100 sayılı HMK’nun yürürlük döneminde yayımladıkları eserlerinde de; hukuka aykırı yollardan elde edilen deliller, anayasada teminat altına alınmış olan temel hakların ya da özel yaÅŸam alanının veya kiÅŸilik haklarının ihlal edilmesi suretiyle elde edilmiÅŸ ise, mahkemede delil olarak deÄŸerlendirilmemesi gerektiÄŸini belirtmektedirler. Öncelikle, bu görüşün Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası gereÄŸi olduÄŸunu ifade etmeliyiz. Çünkü bu fıkrada düzenlenen hukuka aykırı yollardan elde edilen delillerin mahkemede delil olarak deÄŸerlendirilemeyeceÄŸi hususu sadece ceza usul hukukunda geçerli deÄŸildir. Aksine medeni usul hukuku bakımından da aynen geçerli olmalıdır. Bu nedenle hukukumuz bakımından deÄŸerlendirme yapılırken Anayasanın 38. maddesinin 6. fıkrası esas alınmalıdır. İkinci olarak, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 189. maddesinin ikinci fıkrasında, hukuka aykırı yollardan elde edilmiÅŸ olan delillerin mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında delil olarak dikkate alınamayacağı açıkça belirtilmiÅŸ ve böylelikle özel hukuk uyuÅŸmazlıklarında da hukuka aykırı yollardan elde edilen delillerin kullanılması yasaklanmıştır. Günümüzde her ne pahasına olursa olsun maddi gerçeÄŸe ulaÅŸmak savunulamaz. Aksi halde hukuk devletinde mahkemeler hukuka aykırı yollardan elde edilen delilleri deÄŸerlendirerek onlar da hukuka aykırı davranmış olurlar. Hukuka aykırı delili kullanmak hukuka aykırı davranışa katılmak demektir. Hukuka aykırılık, hakkı ihlal edilen kiÅŸiye tazminat ödenmesiyle giderilemez. Bu durum bile bile hukuka aykırı yollardan elde edilen delilleri kullanmayı mümkün kılmaz. Pekcanıtez/Özekes/Atalay, Medeni Usul Hukuku, 13. Bası, Ankara 2012, s. 586, 587. Ayrıca, hukuka aykırı elde edilen delillerin deÄŸerlendirilmesi konusunda tarihine kadar Medeni Usul Hukukunda açık bir yasa hükmü olmadığı halde, gerek mülga 1412 sayılı Ceza Yargılamaları Usulü Kanunu CMUK’nda gerekse de 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu CMK’nda açık düzenleme yapılmıştır. Mülga 1412 sayılı CMUK’nun 254/2. maddesinde “koÄŸuÅŸturma makamlarının hukuka aykırı ÅŸekilde elde ettikleri deliller hükme esas alı denilmiÅŸ; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Delillerin Ortaya Konulması ve Reddi” baÅŸlıklı 206. maddesinin 2. fıkrasının a bendinde “ortaya konulması istenilen delilin, kanuna aykırı olarak elde edilmesi halinde reddolunacağı” düzenlenmiÅŸtir. Burada sözü geçen hukuka aykırılıklardan birisi de özel hayata yapılan haksız müdahaledir. Ancak özel hayatın gizli alanı dediÄŸimiz ve sadece bireyi ilgilendiren alana hiçbir ÅŸekilde müdahale edilemez. Hayatın bu gizli alanı ihlal edilerek bir delil elde edilmiÅŸ ise, bunu, kim, nasıl ve hangi amaçla elde etmiÅŸ olursa olsun söz konusu delil ceza mahkemesinde delil olarak kullanılamaz. Zira hayatın gizli alanı bir delil elde etme yasağı teÅŸkil eder Bahri Öztürk, Yeni Yargıtay Kararları Işığında Delil Yasakları, Ankara 1995, s. 116 vd.. Yargısal uygulamada somut olayın özelliÄŸine göre farklı yaklaşımlar olmakla birlikte temelinde bir delilin hukuka aykırı olarak elde edilmesi ile hukuka aykırı olarak yaratılmasının farklı olarak ele alındığı, hukuka aykırı yaratılan delilin hiçbir ÅŸekilde kabul edilmemesine karşın, hukuka aykırı olarak elde edilen delil konusunda olayın özelliÄŸine göre farklı deÄŸerlendirmelerde bulunulduÄŸu görülmektedir. Bir delilin mahkemece kabul edilebilmesi için, gerek öğretide yer alan ağırlıklı görüş, gerekse de Hukuk Genel Kurulu kararlarında ortaya konulan ölçüt; o delilin usulsüz olarak yaratılmamış olması ve hukuka aykırı biçimde elde edilmemesidir. Usulsüz olarak elde edilen bir delil somut olayın özelliÄŸine göre deÄŸerlendirilebilirse de; usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiçbir ÅŸekilde delil olarak kabulü olanaklı deÄŸildir Hukuk Genel Kurulu’nun gün ve 2011/2-703 esas, 2012/70 karar sayılı ilamı. DiÄŸer taraftan Özel Daire bozma ilamında belirtilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararında; katılanın, sanıklar ile aynı ortamda ve telefonda yaptığı görüşmeleri cep telefonuna kayıt etmek suretiyle elde ettiÄŸi kayıtların, 5237 sayılı TCY'nın özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar kapsamında kabulü olanaklı deÄŸildir. Zira, katılanın kastı, bir baÅŸkasının özel hayatına müdahale olmayıp, kendisine karşı iÅŸlendiÄŸini düşündüğü suçla ilgili olarak kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engellemek ve yetkili makamlara sunmak amacına yöneliktir. Ancak, bunun da kiÅŸinin kendisine karşı iÅŸlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara baÅŸvurma imkanının olmadığı, ani geliÅŸen durumlarla sınırlı olması koÅŸulu ile hukuka uygun olacağının, aksi halde ilgili kiÅŸinin yetkili makamlara baÅŸvurma olanağı doÄŸduktan sonraki aÅŸamalardaki kayıtlarının ise hukuka aykırı yollarla elde edilmiÅŸ olduÄŸunun kabulü gerekmektedir. Bu itibarla; somut olayda katılanın yetkili makamlara baÅŸvurma olanağı olduÄŸu halde, baÅŸvurmayarak bizzat kurguladığı senaryo gereÄŸi, 5 ay 11 gün gibi bir zaman dilimi içerisinde konuyu sürekli güncel tutup, zaman zamanda tahrik edici davranışları ile elde ettiÄŸi görüşme kayıtlarının hukuka uygun kanıt olamayacağının kabulüne karar verilmiÅŸtir Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun gün ve2010/ esas, 2011/131 karar sayılı ilamı. Ayrıca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu TMK'nun 24. maddesinde; “Hukuka aykırı olarak kiÅŸilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. KiÅŸilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiÄŸi yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kiÅŸilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdı 818 sayılı Borçlar Kanunu BK’nun 49. maddesinde de; “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir ÅŸekilde tecavüze uÄŸrayan kiÅŸi, uÄŸradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, iÅŸgal ettikleri makamı ve diÄŸer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır. Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diÄŸer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceÄŸi gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükümleri yer almaktadır. TMK’nun 24. ve BK’nun 49. maddesinde belirlenen kiÅŸisel çıkarlar, kiÅŸilik haklarıdır. KiÅŸilik hakları ise, kiÅŸisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. KiÅŸisel varlıklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaÅŸam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kiÅŸinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir. Görüldüğü üzere, BK'nun 49. maddesi gereÄŸince kiÅŸisel hakları zarara uÄŸrayanların manevi tazminat isteme hakları vardır. Burada kural olarak; doÄŸrudan doÄŸruya zarar görme koÅŸulu söz konusudur. Ancak, kiÅŸilik deÄŸerlerinin kapsam ve çerçevesi; hayatın olaÄŸan akışına, yerleÅŸik deÄŸer yargılarına ve yaÅŸam deneyimine baÄŸlı olarak belirlenmelidir. BK'nun 49. maddesi genel bir düzenleme olup, öngördüğü koÅŸullar gerçekleÅŸtiÄŸinde, ruhsal uyum dengesi sarsılanın, kiÅŸilik deÄŸerlerine saldırı nedeniyle manevi tazminat isteyebilmesi olanağı vardır. Somut olaya gelince, uyuÅŸmazlık; davalılardan Berrin’in davacı ile aralarındaki iÅŸ bu davadan önce görülmekte olan hukuk davasında delil elde etmek üzere, diÄŸer davalıları hasta gibi davacı doktorun muayehanesine yönlendirerek, muayene sırasında aralarında yaptıkları görüşmeleri gizlice kaydettirip dosyaya sunması karşısında yapılan bu eylemin hukuka aykırı olup olmadığı, diÄŸer bir deyiÅŸle davacının kiÅŸilik haklarına saldırı oluÅŸturup oluÅŸturmadığı noktasında toplanmaktadır. Yukarıda ifade edildiÄŸi üzere, bir delilin usulsüz olarak elde edilmesi ayrı, usulsüz olarak yaratılması ayrı bir olaydır. Usulsüz olarak elde edilen bir delil somut olayın özelliÄŸine göre deÄŸerlendirilebilirse de; usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiçbir ÅŸekilde delil olarak kabulü olanaklı deÄŸildir. Davacının konuÅŸmalarının kendisinden habersiz olarak davalı Berrin’in yönlendirmesi ile diÄŸer davalılarca kaydedildiÄŸi ve kayıt yapan davalıların davacıyı konuÅŸmaya ve kendisini yönlendirmeye çalıştıkları bilirkiÅŸi tarafından dökümü yapılan ses kayıtlarından da anlaşılmaktadır. Bu nedenle, bu delilin hukuka aykırı olarak elde edildiÄŸi dosya kapsamı ile sabittir. Her ne kadar davalılar hakkında ceza mahkemesince “kiÅŸiler arasında aleni olmayan konuÅŸmaları kaydetme” suçundan 5237 sayılı TCK’nun 133/2. maddesi uyarınca ayrı ayrı neticeten 500, adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiÅŸ ise de, ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini baÄŸlayabilmesi için BK’nun 53. maddesi uyarınca ceza mahkemesi kararının maddi olgu yönüyle kesinleÅŸmiÅŸ olması gerekir. EÄŸer bu yönden kesinleÅŸmiÅŸ bir ceza mahkemesi kararı bulunmuyorsa, hukuk hâkimini baÄŸlayacak bir ceza mahkemesi kararından da söz etmek mümkün deÄŸildir. Bu nedenle somut olayda ortada ceza hukuku anlamında kesinleÅŸmiÅŸ bir mahkumiyet hükmü bulunmadığından BK’nun 53. maddesi uyarınca hukuk hâkimini baÄŸlamayacaktır. Zira karar tarihi itibariyle sanıkların hükmün açıklanmasını talep etme ve sonuçta verilen kararı temyiz kanun yoluna getirme hakları bulunmamaktadır Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun gün ve 2011/19-639 esas, 2012/30 karar sayılı ilamı. “Kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doÄŸurmamasını” ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuÅŸmazlığı çözen bir “hüküm” deÄŸildir Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun gün ve 2011/4-61 E., 2011/79 K.; gün ve 2009/4-169 E., 2009/223 K. sayılı ilamları. Bu nedenlerle BK 53. maddesi kapsamında hukuk hâkimini baÄŸlayıcı bir ceza mahkumiyeti bulunmamakta ise de, hukuk yargılamasında ceza mahkemesince tespit edilen maddi vakıaları deÄŸerlendirilmesi mümkündür. Özel Daire bozma gerekçesine konu teÅŸkil eden Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun anılan içtihadının somut olaya uygulanma imkanı da bulunmamaktadır. Çünkü dava konusu olayda ani geliÅŸen bir durum söz konusu olmadığı gibi, aksine davacı ile davalılardan Berrin arasında uzun süredir devam etmekte olan uyuÅŸmazlıklar ve davalar bulunduÄŸu dosya kapsamı ile sabittir. Bunun dışında bir daha kanıt elde edememe durumu da yoktur. Çünkü davacının muayenehanesine giden davalıların tanık olarak gösterilmeleri ve dinlenmelerine engel bir durum bulunmamaktadır. Bu nedenle davalıların eylemlerinin davacının kiÅŸilik haklarına haksız bir saldırı oluÅŸturduÄŸu kabul edilmelidir. Görüşmeler sırasında bir kısım üyeler davalıların eylemlerinin davacının kiÅŸilik haklarına saldırı oluÅŸturmadığı, bu nedenle davalıların tazminat ile sorumlu tutulmalarının yerinde olmadığını belirterek Yerel Mahkeme direnme kararının bozulması yönünde görüş beyan etmiÅŸ iseler de, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoÄŸunluÄŸu tarafından kabul edilmemiÅŸtir. Açıklanan nedenlerle; davalıların eylemlerinin davacının kiÅŸilik haklarına yönelik saldırı oluÅŸturduÄŸunu kabul eden direnme kararı yerindedir. Ne var ki, Özel Dairece tazminat miktarı yönünden inceleme yapılmadığından bu yöne iliÅŸkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir. SONUÇ Yukarıda açıklanan nedenlerle, DİRENME UYGUN OLUP; davalılar vekilinin iÅŸin esasına yönelik diÄŸer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4. HUKUK DAİRESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, gününde oyçokluÄŸuyla karar sadakatsizlikAldatmaEÅŸit kusurlulukBağımsız konut temin etmemeAile müdahalesine sessiz kalmaErkeÄŸin baÅŸka bir kadınla otel kaydının bulunmasıKadının baÅŸka bir erkekle sadakatsiz bir ÅŸekilde mesajlaÅŸmasıYargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/5168 E. , 2019/12568 K. sayılı kararı"İçtihat Metni" MAHKEMESİ İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk DairesiDAVA TÜRÜ Karşılıklı BoÅŸanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı erkek tarafından kusur belirlemesi ile aleyhine hükmedilen tazminatlar yönünden; davalı-davacı kadın tarafından ise kusur belirlemesi ve tazminat miktarları yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereÄŸi görüşülüp düşünüldü 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı kadının tüm temyiz itirazları Davacı-davalı erkeÄŸin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; aDavacı-davalı erkek tarafından açılan evlilik birliÄŸinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boÅŸanma davası ile davalı-davacı kadının açtığı birleÅŸen boÅŸanma davasının yapılan yargılaması sonunda, ilk derece mahkemesince her iki davanın kabulüne ve tarafların boÅŸanmalarına karar verilmiÅŸ; karşılıklı tazminat talepleri reddedilerek kadın yararına tedbir/yoksulluk nafakasına hükmedilmiÅŸtir. İlk derece mahkemesi kararına karşı davacı-davalı erkek tarafından kadının kabul edilen davası ve kusur belirlemesi; davalı-davacı kadın tarafından erkeÄŸin kabul edilen davası, kusur belirlemesi ve reddedilen tazminat talepleri yönünden istinaf kanun yoluna baÅŸvurulmuÅŸ ve bölge adliye mahkemesince kadının kusur belirlemesine ve reddedilen tazminat taleplerine yönelik istinaf talepleri kabul edilerek; erkeÄŸin ağır, kadının hafif kusurlu olduÄŸundan bahisle; kadın yararına tazminatlara hükmedilmiÅŸtir. İlk derece mahkemesi, sadakatsiz olan erkekle sadakatsiz olan kadının eÅŸit kusurlu olduÄŸuna hükmetmiÅŸ; bölge adliye mahkemesince kadının kusur belirlemesine yönelik istinaf talebi kabul edilerek; sadakatsiz olan, manevi yönden bağımsız konut temin etmeyen ve aile müdahalesine sessiz kalan erkeÄŸin sadakatsiz olan kadına nazaran ağır kusurlu olduÄŸuna hükmedilmiÅŸtir. Dosya kapsamındaki delillerden ve tanık ifadelerinden taraflar arasındaki fiili ayrılığa neden olan olayın davalı-davacı kadının telefonundan baÅŸka bir erkeÄŸe gönderilen ve kadının sadakatsizliÄŸini gösteren mesaj olduÄŸu sabittir. Davacı-davalı erkeÄŸin de kadının birleÅŸen boÅŸanma davası öncesinde baÅŸka bir kadınla otel kaydı bulunmaktadır. Tanıklardan davalı-davacı kadının annesi, tarafların bir yıl niÅŸanlı kaldığını, kızının yaÅŸayacağı ortamı gördüğünü ve aile apartmanında yaÅŸayacağını bilerek evlendiÄŸini beyan etmiÅŸtir. Taraflar arasındaki fiili ayrılığına neden olan olay kadının telefonundan baÅŸka bir erkeÄŸe gönderilen mesaj olup, kadının annesinin ifadesi ile birlikte deÄŸerlendirildiÄŸinde, davacı-davalı erkeÄŸe bölge adliye mahkemesince "Manevi olarak bağımsız konut temin etmediÄŸi ve aile müdahalesine sesiz kaldığı" kusurlarının eklenmesi yerinde olmamıştı sebeple tarafların gerçekleÅŸen diÄŸer kusurlu davranışlarına göre boÅŸanmaya sebebiyet veren vakıalarda eÅŸit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Yanılgılı deÄŸerlendirme sonucu erkeÄŸin ağır kusurlu olarak kabulü doÄŸru olmamıştır. b Yukarıda 2/a bendinde açıklandığı üzere, tarafların boÅŸanmaya sebebiyet veren olaylarda eÅŸit derecede kusurlu oldukları anlaşılmaktadır. BoÅŸanma sonucu maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için tazminat yükümlüsünün kusurlu, tazminat talep eden eÅŸin ise kusursuz veya diÄŸerine göre daha az kusurlu olması gerekir TMK m. 174. Bölge adliye mahkemesince davacı-davalı erkeÄŸin, davalı-davacı kadına nazaran ağır kusurlu olduÄŸunun kabulü ve bu hatalı kusur belirlemesine göre kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi isabetsiz olmuÅŸ ve bozmayı gerektirmiÅŸtir. SONUÇ Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyize konu diÄŸer bölümlerin ise 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, aÅŸağıda yazılı harcın NeÅŸe'ye yükletilmesine, peÅŸin harcın mahsubuna ve TL. temyiz baÅŸvuru harcı peÅŸin alındığından baÅŸkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peÅŸin harcının istek halinde yatıran Murat'a geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliÄŸiyle karar verildi. Kayseri Boşanma Hukuku Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma Kayseri Barosu Avukatlarından Avukat Oktay AYDOĞDU, Boşanma Hukuku Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma davaların da tecrübesi ve hukuk bürosu ile yardımcı olmaktadır. Kayseri Boşanma Avukatı Kayseri Boşanma Avukatı; Kişiler, evliliklerini kanunun öngördüğü süre geçtikten sonra istedikleri zaman bitirmek isteyebilirler. Bu anlamda evliliklerinin 1 yılı dolmuş çiftler anlaşmalı ya da çekişmeli olarak boşanma davası açabilirler. Karar verecek olan hakim olsa da bazı durumlarda kanun sebebiyle reddedemeyeceği talepler de bulunmaktadır. Biz de yazımızda oldukça önemli olan boşanma konusuyla ilgili aklınıza takılabilecek her sorunun cevabını vermek istedik. Kayseri Boşanma Avukatı, Aile Hukuku; Boşanma süreci, evlilik birliğini idame ettiremeyen eşlerin, boşanma kararı almasıyla sürecimiz başlar. Bu süreç; anlaşmalı boşanma davalarında görüldüğü gibi genel de tavsiyelerimiz bu yönde olup kısa zamanda netice verir nitelikte olabileceği gibi çekişmeli boşanma davalarında görüldüğü üzere oldukça uzun meddi ve manevi bir sürece de mal olabilir. Oldukça meşakkatli ve stresli biçimde tezahür eden boşanma sürecini hukuka uygun bir şekilde yürütmek ve olabildiğince az bir tahribat ile tamamlamak için profesyonel bir hukuki destek,işin uzmanı bir avukattan hukuki destek almak oldukça isabetli olacaktır. Kayseri boşanma avukatı olarak müvekkillerine en muntazam hukuki danışmanlık hizmeti sağlayan Avukat Oktay Aydoğdu, boşanma sürecine giren ve bu süreci yargıya taşımak isteyen eşlere hukuki rehberlik sağlar. Kayseri Boşanma Avukatı, Aile Hukuku Boşanma süreci niteliğine göre anlaşmalı ve çekişmeli yargı olarak iki farklı şekilde ele alınmaktadır. Anlaşmalı boşanma davalarında taraflar, boşanmanın tüm hususlarında mutabık kalmış ve çekişmeye düştüğü herhangi bir konu kalmamış, bütün huşular da anlaşmış olmaları gerekmektedir. Çekişmeli boşanma davalarında ise taraflar belirli konularda anlaşmakta belirli konularda ihtilafa düşmekte veya boşanmanın tüm hususlarında çekişme yaşamaktadır. Bu nedenle denilebilir ki; çekişmeli boşanma davasının süresi, eşler arasındaki uyuşmazlıkların sayısı ile doğru orantılıdır. Her iki boşanma davası türünde de alanında yetkin Kayseri boşanma avukatı ile birlikte hareket etmek, dava süresinin kısalmasına ve eşler açısından rahat biçimde tamamlanmasına vesile olacaktır. Kayseri Barosu Avukatlarından Avukat Oktay AYDOĞDU, Boşanma HukukuAnlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma davaların da tecrübesi ve hukuk bürosu ile yardımcı olmaktadır. Anlaşmalı Boşanma Davası Anlaşmalı boşanma davaları, çekişmeli boşanma davalarına kıyasla daha kısa zamanda neticelenir. Anlaşmalı boşanma davalarında eşler, boşanmanın ekonomik ve harici sonuçlarında uzlaştıkları için dava kısa zamanda sonuç verir. Ancak anlaşmalı boşanabilmek için bazı şartların karşılanıyor olması lazım gelir. Bu şartlar; Taraflar en az bir yıl evli kalmalıdır. Evlilik birliği temelden sarsılmalıdır. Evlilikten beklenen yararın kalmamış olması gerekir. Tarafların, boşanmanın sonucunda doğan mali konularda ve ortak çocukların velayet noktasında mutabık kaldığını düzenleyen ve eşlerce imzalanmış anlaşmalı boşanma protokolünün var olması gerekir. Taraflar boşanma davasını beraber açmalı veya bir eşin açtığı dava muhatabınca kabul edilmelidir. Anlaşmalı boşanma davasında en önemli aşama, protokolün hazırlanması ve düzenlenmesi aşamasıdır. Protokolün eksiksiz ve muntazam biçimde düzenlenmesi, ileride yaşanacak hak ve menfaat kayıplarının önüne geçecektir. Bu nedenle protokolün, deneyim sahibi bir Kayseri boşanma avukatı nezaretinde hazırlanması kişinin yararına olacaktır. Her iki eş için de evlilik çekilmez hale gelmiş olabilir. Böyle bir durumda taraflar anlaşmalı olarak mahkemeye başvurur. Anlaşmalı boşanma için mahkemeye dava dilekçesi ve ortak hazırlanmış protokol kesinlikle sunulmalıdır. Bu protokol şunları içerir Boşanma isteği açıkça dile getirilir Müşterek çocuk varsa Velayet konusundaki ortak karar Mal paylaşımı Nafaka ve tazminat husuları Varsa ortak borçların durumu Anlaşmalı boşanma durumlarında hakim, herhangi bir sebebin varlığını veya yeterliliğini denetlemez. Evliliğin süresinin 1 yılı aşmış olduğu ve evraklarda eksikliğin olmadığı durumlarda boşanma kararı verir. 1 yıl dolmadan anlaşmalı boşanma olur mu? Emsal olarak KAYSERİ 4. AİLE MAHKEMESİ ESAS NO 2021/688 KARAR NO 2021/662 Türk Medeni Kanunun 166/3 maddesi gereğince açılmış boşanma davasıdır. Evlilik en az bir yıl sürmüşse eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için hakimin, bizzat tarafları dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları, taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Davacı ve davalının evliliği bir yıldan fazla sürmüş, davacının açtığı davayı davalı kabul etmiş, mahkemece taraflar hakim tarafından bizzat dinlenmiş, tarafların iradelerini serbestçe açıkladıkları kanaatine varılmış ve taraflarca boşanmanın mali sonuçları hususunda yapılan anlaşma mahkememizce de uygun bulunmuş ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı anlaşıldığından davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ’ şeklin de kararı ile 1 yıl dolmadan yine tanık dinleterek anlaşmalı boşanma süreci usulen gerçekleşmektedir. Yine anlaşmalı boşanma davasına başvurduktan ve karar verildikten sonra sonra feragat edilirse ne olur ? Emsal karar . KÜÇÜKÇEKMECE 4. AİLE MAHKEMESİ ESAS NO 2021/539KARAR NO 2021/487 K. ’Mahkememizin 2021/539 Esas, 2021/487 Karar sayılı dosyasında tarafların boşanmalarına karar verilmiş olup davacı vekili tarafından mahkememize16/09/2021 tarihinde verilmiş olan davadan feragat dilekçesinde açmış olduğu boşanma davasından feragat ettiğini beyan ettiği anlaşılmakla kimlik tespiti yapılmıştır. HMK’nun 310. maddesi hükmü; “1 Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.2 Ek22/07/2020-7251/29 md. Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir.” 310. maddesinin 2. fıkrası gereğince davacı hükmün verilmesinden sonra davadan feragat ettiğini sunmuş olduğu feragat dilekçesinde belirttiğinden ve feragat eden davacının kimlik tespiti de yapılmış olduğundan davanın davacının feragati nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.’’ Şeklindeki kararı ile anlaşmalı boşanmaya karar verilmiş olsa dahi davadan vazgeçileceği ortadadır. Anlaşmalı Boşanma Davaları en hızlı kaç gün de sonuçlandırılır? Mahkemenin işyüküne bağlı olarak 2-3 gün içerisin de sonuçlandırılır ve feragat dilekçeleri yazılarak 1 haftaya kalmadan kesinleşme gereçkeleştirilmektedir. Ekte sunulan karar da gözüktüğü üzere 18/06/2021 tarihin de açılan dava 28/06/2021 tarihin de nüfusa karar 1 yılı doldurmayan bir evlilik için en hızlı şekil de anlaşmalı fakat çekişmeli şekil de Avukat Oktay Aydoğdu tarafından sonuçlandırılmıştır. KAYSERİ 3. AİLE MAHKEMESİ ESAS NO 2021/419 Esas KARAR NO 2021/504 K ’ evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayalı boşanma talebine ilişkindir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun madde 166’ ya göre evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde, tarafların birbirlerine karşı sevgi ve saygılarının bittiği,aralarında fikir uyuşmazlığının olduğu, davalının ailesinin evliliğe müdahale ettiği, davalının evi terk ettiği, davacının kıskanç olduğu anlaşılmakla, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, evlilik birliğinin sona ermesinde davalının ağır kusurlu olduğu kanaatine varılarak boşanmaya birbirlerinden her hangi bir nafaka ve tazminat talebi olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur. ’ şeklin de karar verilmiştir. Çekişmeli Boşanma Davası Çekişmeli boşanma taraflardan birinin boşanmayı istemediği ya da boşanma şartları üzerinde anlaşamadıkları durumlarda gündeme gelir. Eşlerden biri kanunda sayılan hallerden birine dayanarak boşanma davası açabilir. Bu haller Medeni Kanunumuzda boşanmanın özel sebepleri ve genel sebepleri olarak düzenlenir. Genel sebepler evlilik birliğini çekilmez hale getiren, eşler arasındaki ilişkinin taraflardan evli kalmanın beklenilmeyeceği unsurları kapsar. Özel sebepler ise tek tek sayılmıştır. Şu şekildedir Hayata Kast veya Pek Kötü Ya Da Onur Kırıcı Davranış Hayata kast bir eşin diğerinin canına yönelik bilerek yaptığı fiilleri kapsar. Pek kötü davranış ise hayata karşı değil fakat eşin vücut bütünlüğüne kastedecek fiilleri anlatır. Eşe acı ve ıstırap veren bütün fiziksel muameleler bu kapsamda değerlendirilebilir. Onur kırıcı muamele ise eşin saygınlığına ve manevi varlığına yönelik yapılan fiillerdir. Psikolojik ve ekonomik şiddeti bu kapsamda değerlendirmek yerinde olacaktır. Küçük Düşürücü Suç İşleme veya Haysiyetsiz Hayat Sürme Bu başlık altında akla gelebilecek fiiller evlilikten önce de var olan şeyler olabilir. Bunlar biliniyor ve kabul edilmiş de olabilir. Ancak somut durumda devam etmesi ve eşlerden biri için evliliği çekilmez hale getirmesi geçerli bir boşanma sebebi oluşturur. Bu neden için herhangi bir hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Hakim evrensel değerleri göz önüne alarak değerlendirme yapar. Terk Eşlerden birinin ortak konutu haklı bir sebep olmaksızın terk etmesi ve üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmemesi durumudur. Aynı zamanda bu durum eşlerden birinin ortak konuta alınmamasıyla da oluşmaktadır. Doğrudan bu sebebe dayanılarak boşanma davası açılamaz. Öncelikle 4 aydır eve dönmeyen eşe mahkemeye başvurularak ihtar çektirilir. İhtar çekildikten sonra eve dönmek için de 2 ay süre verilir. Bu süreçte de eş eve dönmezse, boşanma davası açılır. Akıl Hastalığı Bu sebebi öne sürebilmek için akıl hastalığının önceden bilinmiyor olması ya da hastalığın evlilikten sonra ciddi derecede artmış olması gerekir. Hastalık devam ettiği sürece, taraflar istenildiği zaman dava açabilir. Ancak şu şartları taşıması zorunludur Eşin iyileşmesi mümkün olmayan bir akıl hastalığına sahip olması Hastalık sebebiyle evliliğin diğer taraf açısından çekilmez hale gelmesi Zina Eşlerden birinin, karşı cinsten biriyle yaşadığı ilişki neticesinde sadakat yükümlülüğünü yerine getirmemesidir. Zina Türk Ceza Kanununa göre bir suç değildir. Medeni Hukuk bağlamında amaç güveni kırılan, aldatılan eşten evliliği sürdürmesinin beklenememesidir. Zina konu edilerek öğrenilme tarihinden itibaren 6 ay içinde boşanma davası açılır. Eşin affedilmesi veya zinanın üzerinden 5 yıl geçmesi durumlarında dava hakkı biter. Hatırlatma fayda var, yukarıda yer alan sebeplerle boşanma davası açma hakkı yalnızca kusursuz veya daha az kusurlu olan eşe verilmiştir. Bu sebeple kusurlu eş ancak genel sebeplere dayanarak boşanma talebinde bulunabilir. Evlilik birliğini boşanma ile sonlandırmak isteyen eşler, boşanmanın sonuçlarında mutabık kalamayabilir. Söz gelimi; evlilikten doğan hak ve alacaklar konusunda, nafakaya ilişkin hususlarda, çocuklara dair konularda ve tazminat gibi mali noktalarda ihtilafa düşebilirler. Bu ve benzer ihtilaf hallerinde, boşanma davası, çekişmeli boşanma davası biçiminde tezahür eder. Çelişmeli boşanma süreci oldukça yıpratıcı etkileri olan ve kişilerin psikolojik açıdan sıkıntılar yaşadığı bir süreçtir. Bu süreçte, boşanmak isteyen eşler arasındaki iletişim oldukça zayıftır. Bu durum, süreci daha da katlanılmaz kılar. Bu bakımdan, sürecin daha az yıpratıcı etkilerle tamamlanması adına hukuk uzmanı ile hareket etmek ve Aile Hukuku’na hakim profesyonel bir Kayseri boşanma avukatı ile birlikte hareket etmek oldukça yararlı olacaktır. Çekişmeli boşanma davasına gerekçe gösterilebilecek yasaca ifade edilmiş özel boşanma nedenleri şu şekilde ifade edilir Zina Terk Suç İşleme ve Haysiyetsiz Yaşam Sürme Hayata Kast, Pek Kötü Muamele, Onur Kırıcı Davranış Akıl Hastalığı Yine emsal olarak zina nedeniyle kendini aldatan eş için kadın lehine TL maddi, Tl manevi olamk üzere Tl tazminat çıkmıştır. KAYSERİ 3. AİLE MAHKEMESİ ESAS NO 2020/637 KARAR NO 2021/300 k. İle ’ Boşanma sebebiyle manevi tazminata hükmedebilmek için, tazminat talep eden tarafın kusursuz veya diğer tarafa göre daha az kusurlu olması yanında; boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarını zedelemiş olması da gereklidir TMK md. 174/2. Buna göre başka kadınlarla mesajlaşarak sadakat yükümlülüğüne aykırı davranan, davacı karşı davalı kadın bu mesajları sorunca kadının boğazını sıkıp ona vurarak şiddet uygulayan,eve sürekli geç gelen, evinin ve ailesinin ihtiyaçları ile ilgilenmeyen, evin tüm maddi yükünü davacı karşı davalı kadının üzerinde bırakarak ona maddi ve manevi destek olmayan, eşinden ayrı odada uyumak isteyen erkeğin bu davranışları kadının kişilik haklarını zedeler mahiyettedir. Tazminat miktarını belirlerken, tarafların ekonomik ve sosyal durumları, kusur dereceleri gözetilerek davacı karşı davalının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 4721 sayılı TMK. madde 174/2 e göre, kararın kesinleşmesinden sonra TL manevi tazminatın davalı karşı davacıdanalınarak, davacı karşı davalıya verilmesine karar verilmiştir. Kabule göre davalı karşı davacı ağır kusurlu olduğundan manevi tazminat talepleri reddedilmiştir.’’ Şeklin de karar verilmiştir. Yine tabiki sadece aldatan erkek için değil aldatan kadın için hukukumuzdaki pozitif eşitlik dikkate alınarak erkek lehine daha az tazminat olarak Tl toplam da erkek lehine her koşul da erkek nafaka öder durumu olmadığı gibi nafaka talepleri karar gereği KAYSERİ 3. AİLE MAHKEMESİ ESAS NO 2014/952 KARAR NO 2015/406 K. İle ’ Yukarıda özeti verilen şahitlerin beyanlarına göre, tarafların birbirlerine karşı sevgi ve saygılarının bittiği,aralarında fikir uyuşmazlığının olduğu, tarafların birbirlerine karşı birlik görevlerini yerine getirmedikleri, davacı kadının ev işi konusunda zaafiyet gösterdiği, zamanın çoğunu dışarıda geçirdiği, eşinin istemediği kişilerle görüştüğü, sadakat yükümlerine aykırı davrandığı, yargılama sırasında dahi sadakatsiz davranışı bulunduğu kişiyle birlikte dolaştığı, bu kişinin arkadaşı olduğuna dair beyanlarını ispat edemediği, davalı tanıklarının çelişkili beyanlarda bulundukları, dosyaya giren ceza dosyalarında bu konuda beyanların olduğu, anlaşılmakla, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, evlilik birliğinin sona ermesinde davalının tam kusurlu olduğu kanaatine varılarak boşanmaya hükmedilmiştir. Davalı iddia ettiği hususları ispat süresince müşterek çocukların baba yanında kalmaları, boşanma sebepleri nazara alınarak velayet hakkı babaya bırakılmıştır. Davalı kadın tam kusurludur, bu sebeple nafaka talebi hakkı yüzünden davacının mevcut veya beklenen menfaatlerinin zarar gördüğü; boşanma sebeplerinin kişilik haklarını ihlal ettiği de açıktır. Bu nedenle tarafların mali içtimai durumları gözetilerek davacının maddi ve manevi tazminat talepleri kısmen kabul edilmiştir. Kusuru ağır olan maddi ve manevi tazminat isteyemez. Bu nedenle davalı kadının bu yöndeki talepleri reddedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis sebeple erkek lehine tazminat verildiği gibi kadının nafaka talepleri Barosu avukatlarından Oktay Aydoğdu profesyonel hukuki destek vermektedir. Yine aldatan eş ve evi terkeden eşin açmış olduğu ziynet alacağı davası reddedilmiş ve Yargıtay incelemesi ile sunulduğu üzere KAYSERİ 3. AİLE MAHKEMESİ ESAS NO 2016/116 KARAR NO 2016/1058 K . gereğince ’ Yapılan yargılama toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Tarafların 30/06/2015 tarihinde kesinleşen kararla boşandıkları anlaşılmıştır. Boşanma dosyası ve diğer deliller incelenmiştir. Davacının kocası evde yokken çocukları evde bırakıp eşyaları da toplayıp evden ayrıldığı eşyalarının taşınması ve saklanması kolay eşyalardan olması sebebiyle kadın üzerinde olduğu karinedir. Davacı kadın ziynet eşyalarının koca evinde kaldığını ispat edememiştir, bu nedenle davasının reddine karar verlierek neticede edinilen vicdani kanaate göre aşağıda ki şekilde hüküm oluşturulmuştur. ’ şeklin de karar gereğince davası her koşul da çekişmeli boşanan eş ziynet eşyası alır diye bir durum Barosu avukatı Oktay Aydoğdu hukuki destek sağlamaktadır. Boşanmanın Mali Sonuçları TMK, taraflara, mal rejimini aralarında yapacakları bir sözleşmeyle belirleme hakkı tanımaktadır. Bu bakımda, yasada düzenlenen hükümlerle bağlı kalınmak koşuluyla eşler belirledikleri mal rejimine tabi olabilir veya değiştirebilirler. Taraflar aralarında mal rejimi ile ilgili herhangi bir sözleşme düzenlememişlerse bu durumda yasaca kabul edilen rejim yani edinilmiş mallara katılma rejimi söz konusu olacaktır. Boşanmayla birlikte bireylere yüklenen birtakım mali sonuçlar vardır. Söz konusu mali sonuçlar üç başlık altında incelenir. Bu başlıklar Nafaka Maddi ve Manevi Tazminatlar Mal Rejimi Tasfiyesi Nafaka Yoksulluk Nafakası Taraflardan, boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek eş, kusuru karşı taraftan daha ağır olmaması kaydıyla hayatını idame ettirmesi için gereken mali desteği karşı taraftan süresi olarak talep edebilir. Nafaka ödemekle yükümlü kişinin kusursuz olması hali, nafaka yükümlülüğünü ortadan kaldıran bir hal değildir. İştirak Nafakası Boşanan eşlerin çocuklarına karşı sorumluluğu devam eder. Çocukların bakımı ve eğitimi için yapılacak harcamalara her iki tarafında katılması gerekir. Velayet hakkının kendisine bırakılmadığı eşin, çocuğa dair giderlere mali gücü oranında katılması mecburidir. Nafaka Arttırım Davaları Yine verilen nafakalar zaman içerisin de az geldiği gibi müşterek çocuğun yada tarafların giderleri sebeple de nafaka arttırım davaları açılmaktadır. Emsal olarak müşterek çocuğun 300 Tl olan nafakası 600 Tl çıkartılmıştır. KAYSERİ 8. AİLE MAHKEMESİ ESAS NO 2021/318 KARAR NO 2021/886 K. onuç olarak taraflarınsosyal ve ekonomik durumları, paranın alım gücü, ülkedeki ekonomik koşullar ve hakkaniyet ilkesi göz önüne alınarak, davalının gelir durumu ve nafaka vermesinden sonraelinde kalacak geliri ile sosyal seviyesine uygun olarak yaşamını devam ettirebilmesi için taktir olunacak nafakanın hak ve nesafete uygun olması düşünülerek, davacının davasının kısmen kabulü ile, dava tarihinden geçerli olmak üzere TMK’nın 182/2-3. maddesi uyarınca Kayseri 6. Aile Mahkemesi’nin 2016/1014 esas, 2017/104 karar sayılı ilamı ile müşterek çocuk Mert Ali lehine hükmedilen iştirak nafakasının 300,00-TL artırılarak, aylık 600,00-TL olarak belirlenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ’ şeklindeki karar ile nafaka arttırım davaları açılmaktadır. Kayseri Barosu avukatı Oktay Aydoğdu hukuki destek sağlamaktadır. Öğrenci olan 18 yaşını doldurmuş müşterek çocuk nafaka alabilir mi? Eğitim hayatına devam ettiği sürece müşterek çocuk 18 yaşını doldurmuş olsa da nafaka sunulduğu üzere KAYSERİ 6. AİLE MAHKEMESİ ESAS NO 2021/295 KARAR NO 2021/929 K ile ’ osya kapsamındaki tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırma sonuçlarında, davacının öğrenci olduğu, davalının ŞÖNİM’ de çalıştığı aylık kazancının TL olduğu bildirilmiştir. Belirtilen yasal düzenlemeler ve tüm dosya kapsamı hep birlikte dikkate alındığında, davacının üniversitede öğrenci olması, ihtiyaçlarının artması, tarafların ekonomik ve sosyal durumları vehakkaniyet ilkesi hep birlikte dikkate alınarak, davanın kısmen kabulü ile, dava tarihinden itibaren aylık 750,00 TL yardım nafakasının davalıdan alınarak , davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.’’ Şeklinde kararı ile üniversite okuyan müşterek çocuk lehine 750 TL nafaka hükmedilmiştir. Kayseri Barosu avukatı Oktay Aydoğdu anlaşmalı ve çekişmeli boşanma da hukuki destek sağlamaktadır. Tazminat Boşanma nedeniyle mevcut yahut gelecekteki menfaati zarar gören ve karşı taraftan daha az kusurlu olan eş, kusurlu eşten maddi tazminat talep edebilir. Boşanmaya neden olan haller sebebiyle kişilik hakları saldırıya uğrayan eş, kusuru olan eşten manevi tazminat talep edebilir. Mal Rejimi Tasfiyesi Mal rejimi, taraflardan birinin yaşamını yitirmesi ya da boşanma nedeniyle sonlanır. TMK üzere kabul edilen mal rejimine göre her iki tarafın da sahip olduğu mallar ikiye ayrılır. Bunlar; edinilmiş mallar ve kişisel mallar olarak adlandırılır. Edinilmiş mallar, her iki tarafın, evlilik birliği süresince edindiği mal varlıklarıdır. Edinilmiş mallar genel olarak şu şekilde ifade edilebilir Kişinin çalışmasına karşılık sahip olduğu edinimler, Kişinin, sosyal güvenlik yahut sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının ya da personele yardım maksadıyla kurulan sandık ve sairlerinin gerçekleştirdiği ödemeler, Kişinin çalışma gücündeki kaybı sebebiyle ödenen tazminatlar, Kişiye ait kişisel mallardan edinilen gelirler, Edinilmiş malları olarak kabul edilebilen değerlerdir. Kişisel mallar ise Taraflardan birinin sadece kişisel kullanımına yarayan eşyalar, Mal rejiminin başlangıcı esnasında taraflardan birine ait olan ya da bir tarafın sonradan miras ile veya herhangi bir biçimde karşılıksız kazanmayla edindiği mal varlığı değerleri, Kişiye ait manevi tazminat alacakları, Kişisel mallar olarak kabul edilen mallardır. Boşanmanın mali sonuçlarında herhangi bir hak kaybına uğramamak ve mevcut veya gelecekteki menfaatlerden mahrum kalmamak adına emsal davalarla tecrübesini artırmış uzman bir Kayseri Boşanma Avukatı ile iletişim sağlamak ve hukuki danışmanlık almak kişinin lehine olacaktır. Boşanma Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme Boşanma davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Aile Mahkemelerinin bulunmadığı hallerde davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemeleri bakacaktır. Boşanma davalarında yetkili mahkeme ise davacı veya davalının adresinin bulunduğu veya eşlerin son altı ay süre ile birlikte ikamet ettikleri yer mahkemesidir. Boşanma Davası Ne kadar Sürer? Boşanma davaları, eşlerin birbirileriyle mutabık kalıp kalmamalarına göre her konu da anlaşmalı ve çekişmeli olarak görülür. Anlaşmalı boşanma davaları çekişmeli boşanma davalarına göre oldukça kısa sürmekte olup bir ila üç ay arasında neticelenir. Çekişmeli boşanma davasıysa birçok parametreye bağlı olarak farklı sürelerde neticelenir. Boşanma davlarında süreye etki eden en önemli hususlardan birisi de boşanma avukatıdır. Kayseri boşanma avukatı noktasında hukuki danışmanlık sağlayan Avukat Oktay Aydoğdu, eşlere, gerekli hukuki ve usuli esasları ifade etmekte ve yasal hakların korunarak davanın kısa zamanda neticelenmesi için oldukça titiz biçimde hizmet sunmaktadır. Kayseri Boşanma Hukuku Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma Kayseri Barosu Avukatlarından Avukat Oktay AYDOĞDU, Boşanma Hukuku Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma Davalarında Kayseri İlinde müvekkillerine en sağlıklı, hukuki bilgileri vermektedir. Miras davaları tecrübeli hukuk bilgisi gerektiren davalardır. Ufak bir hata durumunda çok büyük hak kayıpları da yaşanabilir. Bu nedenle Kayseri Boşanma Hukuku Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma Avukatı Oktay AYDOĞDU, her zaman hukuki bilgisi ve tecrübesi ile müvekkillerine yardımcı olmaktadır. Kayseri Avukat Oktay AYDOĞDU. Sandıklı ilçesinde 1 çocuklu bir kadın, 2016 yılından bu yana fiziksel ve duygusal şiddet gördüğü, kendisini odaya kilitlediği gerekçesiyle eşine boşanma davası açtı. Eşe karşı şiddet olayıyla ilgili Sandıklı Asliye Ceza Mahkemesi'nde de kamu davası açıldı. 'Eşi kasten yaralama' suçundan görülen davada şiddet uygulayan koca, mahkeme tarafından delil yetersizliği nedeniyle beraat ettirildi. Sandıklı Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen çekişmeli boşanma davası, ilk derece mahkemesi tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle reddedildi. Şiddet gören kadının vekili Av. Mehmet Sait Gürdağ, kararı istinaf mahkemesine taşıdı. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin 'boşanmanın reddi' kararını bozdu. İstinaf mahkemesi, davaya konu erkeğin kadına yönelik devamlılık arz eden şiddetinin sabit olduğuna hükmederek, 'evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeniyle boşanmanın kabulü' kararını verdi. Çocuğun velayeti anneye verildi Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi'nin karar özetinde, erkeğin kadına aralıklarla ayaklarını, kollarını ve bacaklarını sıkmak suretiyle darpta bulunduğu ve eylemin süreklilik arz ettiği gerekçesiyle boşanmanın kabulüne karar verildiği yer aldı. Mahkeme, evlilikten ortak çocuğun velayetinin de anneye verilmesine karar verdi. "Basit gibi görülen eşi çimdikleme ve odaya kilitleme eylemi boşanma nedeni sayıldı" Yerel mahkemenin kararını bozan Konya Bölge İstinaf Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi'nin kararının emsal nitelikte olduğunu öne sürerek İhlas Haber Ajansı muhabirine dava ile ilgili açıklamada bulundu. Av. Mehmet Sait Gürdağ yaptığı açıklamada, "Boşanma davasında müvekkilim, eşi tarafından defalarca kolları ve bacaklarının kıvırma yani halk arasında çimdikleme eylemine maruz kaldığı için boşanma davası açtık. Yerel mahkeme mevcut delilleri yetersiz bularak davamızın reddine karar verdi. İstinaf mahkemesi ise çimdikleme ve odaya kilitlemeyi şiddet kabul edip kararı bozarak tarafların boşanmasına karar verdi. Basit gibi görülen eşi çimdikleme ve odaya kilitleme eylemi boşanma nedeni sayıldı. Bu davanın emsal teşkil edebileceğini düşünerek kamuoyu ile paylaşma gereği duydum" dedi. Ali Bayar - Abdullah Güçlü Çekişmeli Boşanma Davası Emsal Karar İstanbul Boşanma Avukatı Çekişmeli Boşanma Davası Emsal Karar Çekişmeli Boşanma Davası Emsal Karar, Mehmet Ali Helvacı Hukuk Ofisi, tanıma tenfiz davası, anlaşmalı ve çekişmeli boşanma davası, ceza davaları, iş ve trafik kazası gibi davalarda hizmet verir. Hemen iletişimgeçin. Hukuk, toplumun her alanında yer alır ve bu nedenle avukatlık kutsal mesleklerden biri olarak lanse edilir. İstanbul Boşanma Avukatı davası Fiyatları İstanbul’da avukata bir saatlik danışma 275 TL Ankara’da avukata bir saatlik danışma 1100 TL Yazılı danışma 1320 TL Çağrıüzerinesözlü danışma 1045 TL Dava dilekçesinin hazırlanması 2010 TL Boşanma İçinÜcretler Anlaşmalı boşanma 4675 TL Çekişmeli boşanma 6650 TL -10400 TL Maddi ve Manevi Tazminat İçinÜcretler Çekişmeli davalarda 6050 TL’den aşağıda olmamak kaydıyla değerin %15’i alınır. Diğer Davalar İçinÜcretler Nafaka davaları için 3870 TL, Nişan bozulmasından dolayı açılan davalarda 4675 TL’den az olmamakla birlikte değerin %15’i. Boşanma Hukuk Bürosu Avukatlar, yasal konularda tavsiye ve yardım sağlar. Bunlar, hukuki danışmanlık ve temsil isteyen insanlar ve kuruluşlar örneğin şirketler ve hayır kurumları için ilk irtibat noktasıdır. Çoğu avukat, kıdemli bir avukatın sahip olduğu hukuk firmalarında çalışır. Mehmet Ali Helvacı hukuk bürosu da, Avukat Helvacı’nınönderliğindebirçok deneyimli avukatlardan oluşan bir ofistir. Boşanma Avukatlık Avukatların işleri, hangi hukuk alanında çalıştığına örneğin, ceza veya aile ve çalışmanın tavsiye niteliğine ör. Bireysel ya da kurumsal kişi ya da kurumlara yardımcı olma veya yasal anlaşmazlıkları içeripiçermemesine bağlı olarak çok farklı olabilir. Avukatların görevleri şu şekilde başlar; Müşterileri ile tanışmak, ihtiyaçlarını bulmak ve nasıl yardım edeceklerini belirlemek; İlgili hukuk alanlarını araştırmak ve müşterilereseçeneklerini bildirmek; Dosya, belge, sözleşme ve diğer yasal belgeleri hazırlamak; ve Müzakerelerdemüvekkiller adına hareket etmek ve mahkemelerde veya mahkemede müvekkilini en iyi şekilde temsil etmek. Avukat olmak zor ama topluma katkı sağlayan, başarılarını ilerletmek için kendini sürekli geliştirmeyi gerektiren ödüllendirici bir iştir. Boşanma Davası Avukatlık Bürosu Avukatlar belirli yasal konularda danışmanlık yapar ve mahkemede müvekkillerini temsil eder. Bilgi ve talimatlarını müvekkiller avukat aracılığıyla alırlar. Mahkemeleri olmadıkları zaman, mahkeme davalarını ve iddialarını hazırladıkları ofislerinde çalışırlar. Avukatlar birçok farklı hukuk alanında çalışsalar da, işin temel unsurları büyükölçüde aynıdır. Bunlar Müşterilere yasa ve davalarının gücü hakkında tavsiyelerde bulunmak; Davalarını görüşmeküzeremüşterilerlegörüşmelerdüzenlemek; Davanın sunulması ve tanıkların çapraz incelenmesi de dahil olmak üzere mahkemedeki müvekkilleri temsil etmek; ve Diğer tarafla anlaşmaları müzakere etmek, arabuluculuk yapmak yasal bir anlaşmazlık mahkeme dışında özel olarak çözülebilir. Hizmet Verilen Hukuk Alanları Yüzlerce farklı hukuk türü vardır. En geniş düzeyde, avukatları ticari iş yapanlar şirketler içinçalışmak ve bireysel kişilerle ilgilenenler arasında iki farklı tarz avukat bulunur. Örneğin; bankanın bir şirkete yaptığı büyük bir krediyi inceleyen bankacılık avukatları vardır; Öte yandan, iş yerinde yaralanan birine tavsiyede bulunan kişisel yaralanma avukatı da bulunur. Farklı uygulama alanları farklı işler gibidir insan hakları avukatı, kurumsal iş alanından çok farklı hissedecektir. Helvacı Hukuk Bürosu’nun Hizmet Verdiği Alanlar Avukat olmak, ihtiyacı olan kişinin yanında olmayı gerektirir. Ancak temel olarak görülen davalar; Kurumsal / Ticari Avukat Ticaret hukuku; Ticari ve kurumsal avukatlar, karmaşık işlemler hakkında tavsiyelerde bulunur ve uluslararası şirketlerden küçük şirketlere kadar her büyüklükteki işletme için harekete geçer. Genel şirket hukuku, şirket yöneticilerinin hak ve sorumlulukları, yönetim kurulu toplantıları, rekabet hukuku ve hissedarların hakları konusunda tavsiyelerde bulunabilir. Kurumsal çalışma genellikle birleşme ve devralmalar, birleşme, ortak girişimler ve hisse sorunları ile ilgilidir. İflas ve İcra hukuku da bununla ilişkilendirilir. İstanbul Ceza Avukatı Ceza avukatları, mahkemede müvekkillerine, küçük otomobil suçlarından cinayet de dahil olmak üzere daha ciddi suçlara kadar değişen cezai suçlamalarla ilgili tavsiyelerde bulunur ve onları temsil eder. Avukatlara savunma ya da kovuşturma için harekete geçmeleri istenebilir. İstanbul İş Hukuku Avukatı İş hukuku avukatı, iş mahkemelerinde ortaya çıkan anlaşmazlıklar üzerindeçalışır, iş sözleşmelerinin hazırlanmasına yardımcı olur veya çalışma saatleri hakkında tavsiyelerde bulunur. Ancak işçi haklarına ve iş yeri kazalarına kadar pek çok alanı kapsayan bir görevdir. Müvekkilimiz işveren veya çalışan olabilir. İstanbul Aile Hukuku Avukatı Aile avukatları evlilik, ayrılık, boşanma, birlikte yaşama ve çocuklarla ilgili yasal konularla ilgili tüm hukuki meseleleri ele almaktadır. Aile hukuku aynı zamanda finansal müzakereleri, miras konularını, dilekçeler ve evlilik öncesisözleşmeleri de kapsamaktadır. Anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanma, velayet ve nafaka bu hukuk alanında en çok karşılaşılan konulardır. İnsan Hakları Avukatı Bu uygulama alanı inanılmaz geniş kapsamlıdır ve göçmenlik ve sığınma davalarını, ünlüleri etkileyen gizlilik davalarını ve uluslararası hukuk konularını içermektedir. Müvekkillerdüşük gelirli mültecilerden mahkumlara, büyük haber kuruluşlarına ve devlet dairelerine kadar değişebilir. Bunun dışında tüketici hukuku için de bu yola bir üründen ya da hizmetten memnun kalmadığınızda mağduriyetinizin giderilmesi içinçalışmalar yapılabilir. Aynı zamanda sigorta hukuku için de sigorta kapsamında dolandırılan ya da işlemleri yerine getirilmeyen mağdurlar içinçalışılır. Fikri Mülkiyet Avukatı Bu, normalde telif hakkı, ticari markalar ve patentler yoluyla entelektüel fikirlerin kullanılmasını korumayı içerir. Fikri sinai haklar avukatları, ticari sömürüden ihlal ihtilaflarına kadar uzanan konularda ve daha büyük ticari işlemlerin bir parçası olarak yalnızca fikri mülkiyet veya Fikri Mülkiyet Hakları ile ilgili anlaşmalar konusunda tavsiyelerde bulunurlar. Vergi Miras Avukatı Vergi, miras davası avukatı, sermaye kazancı vergisi, miras vergisi planlaması, ömür boyu güven kurulması ve vasiyetnamelerin hazırlanması da dahil olmak üzeremüvekkillerin mali işleriyle ilgili her konuda tavsiyelerde bulunur. Kişiler ya da kurumlar arası anlaşmazlıkları giderir. Gayrimenkul hukuku da kiracı ve ev sahibi arasındaki anlaşmazlıklar gibi miras yolu ile edinilenleri kapsayabilir. İstanbul Kamu Hukuku Avukatı Kamu hukuku, insanlar ve hükümet arasındaki ilişkilerle ilgilidir. Bu, yerel bir otorite tarafından veya daha büyük bir ölçekte engelli bir kişiye sağlanan bakım düzeyine meydan okumak, hükümete yeni bir enerji veya ulaşım projesi gibi ulusal altyapı geliştirme konusunda tavsiyede bulunmak anlamına gelebilir. Tanıma Tenfiz Avukatı Tanıma tenfiz, başka ülkelerce alınan kararları ülkemizde hukuki açıdan bildirilmesine yarar. Tanıma ve tenfiz avukatı siz ülkeye gelmeden işlemlerinizi halleder. İletişim sorunları, avukat ve müvekkil arasında olmak üzere her türlü ilişkide sorun yaratır. Davanızda neler olup bittiğini bilmiyorsanız, kötü bir avukatınız olduğunu varsayabilirsiniz. Aksine avukatınız iyi bir iş çıkarıyor olabilir ama size söylemiyorsa davanın ilerleyişini bilmemeniz stresinizi gün ve gün katlar. Başlangıçta avukatınız Yasal konunuzdaki seçenekleriaçıklar Stratejiyi tartışır Önemli olaylar için bir zaman çizelgesi sağlar Telefon görüşmelerin ile sorularınızı cevaplar. Avukatınızın meşgul olması durumunda, size en kısa sürededönmesi gerekir. En azından teknoloji gelişti ve bir mesaj atarak size birazdan dönüş yapacağını bildirmelidir. Vekalet Hakkı Çoğu insan için avukatınızın iyi bir iş yapacağına dair bir garanti olmaması büyük bir şoktur. Avukatların izlenmesi ile görevli barolar, çok iyi olmayan avukatların değil, belirli etik kuralları hiçe veya ihlal eden avukatların peşine düşerler. Bunun bir nedeni, aslında hukukta her şeyin bir şekilde göreceli olmasıdır. Örneğin, avukat müvekkiliiçin ceza davasında beraat talep edebilir. Bununla birlikte, başka bir cezai avukat da, kabahat indirimi yapılmasını isteyebilir. Avukatınız, normal bir avukatın yapamayacağı hukuki meselenizi ele alırken bir hata yaparsa, buna malpraktis denir ve dava açabilirsiniz. Hata, zamanında dava açmamak veya avukatın yapmaması gereken bir şey yapmış olması gibi şeylere dayandırılmalıdır. Avukatınız Etik Olmalı Her zaman avukatları bağlayan etik yasalar vardır. Genel olarak, bu kurallar avukatların şunları yapmasını gerektirir Müşterilerinibölünmemiş sadakatle temsil etmek Müşterileriningüvenini korumak Müvekkillerini kanun sınırları dahilinde temsil etmek ve Müşterilerininçıkarlarını kendilerinin önüne koymak. Yasal Ücretleri Anlamanız Gerekir Avukat tuttuğunuzda, ücretsözleşmenizin yazılı olması ve onu anlamanız önemlidir. Bu sayede ekstra masraflardan kaçınmış olursunuz. Sürekli bir şeyler içim masraf çıkaran bir avukata sahipseniz o zaman yanlış kişiyle anlaştınız demektir. Avukatların ve MüşterilerinYükümlülükleri Avukatın Yükümlülükleri Sorumlu olduğunu kabul etme, Size gerçeğisöyleme, İşlerin ne zaman olması gerektiğini açıklama, Davanda neyin önemli olduğunu söyleme, Maliyetlerin ne olacağını tahmin etme, Çeşitli stratejilerin maliyet etkinliğini analiz etmenize yardımcı olma, Gecikmeleri veya tarih değişikliklerini açıklama, Davanızın değerinin ne olduğunu açıklama, Duruşmaya karşı yargılamaya gitme risklerini açıklama, Müşterilerin Avukatın Yükümlülükleri Yapmayı kabul ettiğin şeyleri takip etme, Olayların yazılı bir özetini ve kronolojisini hazırlayabilme, Avukatınıza her şeyi anlatma, Avukatınızın söylediklerinizi gizli tutmakla yükümlü olduğunu anlama, Avukatınızı yeni gelişmelerden haberdar etme, Avukatınızın zamanına ve programına saygı gösterme, İstenen bilgileri hemen sağlama, Müsait olup olmayacağınızı avukatınıza bildirme, Yasal eğitim gerektirmeyen konular yardım. Bir avukata sahip olmak iyi bir şeydir ama işini bilen bir avukata sahip olmak kurtarıcıdır! Boşanan Kadının Hakları Nelerdir ? Ağustos 12, 2021Ağustos 11, 2021 Yazarı avukat Boşanan Kadının Hakları Nelerdir ? Boşanma davası, boşanmak isteyen eşin açtığı davadır. Boşanma davası, anlaşmalı boşanma davası ve çekişmeli boşanma davası olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Boşanma davalarında boşanan kadının en çok merak ettiği sorulardan biri de “ boşanan kadının hakları nelerdir “ sorusudur. Asal Hukuk Danışmanlık olarak bu yazımında boşanma davasında kadının haklarının neler olduğunu … Read more

çekişmeli boşanma davası emsal karar