Postedin u/islamkingdom_ar • 1 point and 0 comments Eliflam ra kitabun enzelna Elif lam ra kitabun enzelnaÜstelik Ev Hanımlarına Gündüz Arası şebeke içi Dakika Hediye! Bu paketi 1 Türk Telekom konusma paketi nasil yapilir? 15 พ.ย. 40 weeks film izle Elif lam ra kitabun enzelna Elif lam ra kitabun enzelna. Tesettür Kap Modelleri & Pardesü Fiyatları Modanisa Elif Lam, Ra. Bu Kitap, hakim ve haberdar olan Allah tarafından, Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayetleri kesin kılınmış, sonra da uzun uzadıya açıklanmış bir Kitap'dır. Ben size, O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeciyim. Abudllah Aymaz Yusuf Suresi, “Elif Lâm Râ. İşte bunlar sana o açık-seçik kitabın âyetleridir.” (12/1)âyeti, bu mukattaat (kesik, kesik, tek, tek 1 Elif, Lam, Ra. Këto janë ajetet e librit, të Kur’anit të plotkuptueshëm. BAKARA-1 (Meâlleri Kıyasla) Elif, lâm, mim. —114 SURE’NİN TAMAMI 2..Elif, Lâm, Mim. 2/BAKARA-2 (Meâlleri Kıyasla) Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne). İşte bu Kitap ki, O’nda hiçbir şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir. 2/BAKARA-3 (Meâlleri Kıyasla) Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ TZ5wXQ. 15- Hicr Suresi Okunuşu Türkçe ve Anlamı15- Hicr Suresi Okunuşu Türkçe ve AnlamıHicr SuresiMedine’de İnmiştirأَعُوذُ بِاللهِ السَّمِيعِ الْعَلِيمِ مِنَ الشَّيْطاَنِ الرَّجِيمِ مِنْ هَمْزِهِ وَنَفْخِهِ وَنَفْثِهِبِسْمِ اللهِ الرَّحمن الرَّحِيمHİCR-1 Meâlleri Elif lâm râ tilke âyâtul kitâbi ve kur’ânin mubînmubînin. Elif, lâm, râ. İşte bunlar, Kitab’ın ve Kur’ân-ı Mübîn’in açıkça beyan edilmiş Kur’ân’ın âyetleridir. رُّبَمَا يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ كَانُواْ مُسْلِمِينَ ﴿٢﴾HİCR-2 Meâlleri Rubemâ yeveddullezîne keferû lev kânû muslimînmuslimîne. İhtimal ki; kâfirler “Keşke müslüman teslim olanlar olsaydık.” diye temenni edecekler. ذَرْهُمْ يَأْكُلُواْ وَيَتَمَتَّعُواْ وَيُلْهِهِمُ الأَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿٣﴾HİCR-3 Meâlleri Zerhum ye’kulû ve yetemetteû ve yulhihimul emelu fe sevfe ya’lemûnya’lemûne. Onları terket bırak. Yesinler ve metalansınlar faydalansınlar ve emeller onları oyalasın meşgul etsin. Fakat yakında bilecekler. وَمَا أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلاَّ وَلَهَا كِتَابٌ مَّعْلُومٌ ﴿٤﴾HİCR-4 Meâlleri Ve mâ ehleknâ min karyetin illâ ve lehâ kitâbun ma’lûmma’lûmun. Ve Biz hiçbir ülkeyi, onun malûm bilinen bir kitabı olmaksızın helâk etmedik. مَّا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ ﴿٥﴾HİCR-5 Meâlleri Mâ tesbiku min ummetin ecelehâ ve mâ yeste’hırûnyeste’hırune. Hiçbir ümmet, ecelini evvele alamaz ve tehir edemez geciktiremez, sonraya alamaz. وَقَالُواْ يَا أَيُّهَا الَّذِي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ ﴿٦﴾HİCR-6 Meâlleri Ve kâlû yâ eyyuhâllezî nuzzile aleyhiz zikru, inneke le mecnûnmecnûnun. Ve “Ey kendisine zikir indirilen! Gerçekten sen, mutlaka mecnunsun delisin.” dediler. لَّوْ مَا تَأْتِينَا بِالْمَلائِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ ﴿٧﴾HİCR-7 Meâlleri Lev mâ te’tînâ bil melâiketi in kunte minas sâdıkînsâdıkîne. Eğer sen sadıklardansan, bize melekleri getirmen gerekmez miydi? مَا نُنَزِّلُ الْمَلائِكَةَ إِلاَّ بِالحَقِّ وَمَا كَانُواْ إِذًا مُّنظَرِينَ ﴿٨﴾HİCR-8 Meâlleri Mâ nunezzilul melâikete illâ bil hakkı ve mâ kânû izen munzarînmunzarîne. Biz hak ile olmaksızın melekleri indirmeyiz. O taktirde onlara mühlet de zaman da verilmez. إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ ﴿٩﴾HİCR-9 Meâlleri İnnâ nahnu nezzelnâz zikre ve innâ lehu le hâfizûnhâfizûne. Muhakkak ki zikri Kur’ân-ı Kerim’i, Biz indirdik. O’nun koruyucuları da mutlaka أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِي شِيَعِ الأَوَّلِينَ ﴿١٠﴾HİCR-10 Meâlleri Ve lekad erselnâ min kablike fî şiyaıl evvelînevvelîne. Ve andolsun senden önce, evvelki toplumlara da resûller gönderdik. وَمَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلاَّ كَانُواْ بِهِ يَسْتَهْزِؤُونَ ﴿١١﴾HİCR-11 Meâlleri Ve mâ ye’tîhim min resûlin illâ kânû bihî yestehziûnyestehziûne. Onlara hiç bir resûl gelmedi ki; onunla alay etmiş olmasınlar. كَذَلِكَ نَسْلُكُهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ ﴿١٢﴾HİCR-12 Meâlleri Kezâlike neslukuhu fî kulûbil mucrimînmucrimîne. İşte böylece onu alay etmeyi, mücrimlerin kalplerine sokarız. لاَ يُؤْمِنُونَ بِهِ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الأَوَّلِينَ ﴿١٣﴾HİCR-13 Meâlleri Lâ yu’minûne bihî ve kad halet sunnetul evvelînevvelîne. Evvelkilerin sünneti adeti gelip geçtiği halde onlar, ona resûle îmân فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا مِّنَ السَّمَاء فَظَلُّواْ فِيهِ يَعْرُجُونَ ﴿١٤﴾HİCR-14 Meâlleri Ve lev fetahnâ aleyhim bâben mines semâi fe zallû fîhi ya’rucûnya’rucûne. Ve onlara semadan bir kapı açsak, böylece oradan yükselseler çıksalar bile. لَقَالُواْ إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَّسْحُورُونَ ﴿١٥﴾HİCR-15 Meâlleri Le kâlû innemâ sukkiret ebsârunâ bel nahnu kavmun meshûrûnmeshûrûne. Mutlaka “Sadece gözlerimiz bağlandı engellendi, gerçeği göremiyoruz. Hayır, biz büyülenmiş bir kavimiz.” demiş olacaklar. وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِي السَّمَاء بُرُوجًا وَزَيَّنَّاهَا لِلنَّاظِرِينَ ﴿١٦﴾HİCR-16 Meâlleri Ve lekad cealnâ fîs semâi burûcen ve zeyyennâhâ lin nâzırînnâzırîne. Andolsun ki; Biz semada burçlar kıldık. Ve bakanlar için onu süsledik. وَحَفِظْنَاهَا مِن كُلِّ شَيْطَانٍ رَّجِيمٍ ﴿١٧﴾HİCR-17 Meâlleri Ve hafıznâhâ min kulli şeytânin racîmracîmin. Ve Biz, onu taşlanmış kovulmuş şeytanların hepsinden muhafaza ettik. إِلاَّ مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَأَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُّبِينٌ ﴿١٨﴾HİCR-18 Meâlleri İllâ menisterakas sem’a fe etbeahu şihâbun mubînmubînun. Ancak kim duyma hırsızlığı yaptıysa gaybî bilgileri çalmak istediyse, o zaman onu açıkça yakıcı bir ateş parçası takip etti. وَالأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَيْءٍ مَّوْزُونٍ ﴿١٩﴾HİCR-19 Meâlleri Vel arda medednâhâ ve elkaynâ fîhâ ravâsiye ve enbetnâ fîhâ min kulli şey’in mevzûnmevzûnin. Ve yeryüzü; onu uzattık yaydık ve oraya büyük dağlar koyduk. Ve orada her şeyden bütün bitkilerden mevzun birbiriyle orantılı olarak bitkiler لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ وَمَن لَّسْتُمْ لَهُ بِرَازِقِينَ ﴿٢٠﴾HİCR-20 Meâlleri Ve cealnâ lekum fîhâ meâyişe ve men lestum lehu bi râzıkînrâzıkîne. Sizin için de, sizin rızıklandırılanlar olmadığınız kimseler için de, maişetler geçim kaynakları kıldık. وَإِن مِّن شَيْءٍ إِلاَّ عِندَنَا خَزَائِنُهُ وَمَا نُنَزِّلُهُ إِلاَّ بِقَدَرٍ مَّعْلُومٍ ﴿٢١﴾HİCR-21 Meâlleri Ve in min şey’in illâ indenâ hazâinuhu ve mâ nunezziluhû illâ bi kaderin ma’lûmma’lûmin. Hazinesi bizim yanımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Malûm bilinen bir kaderi takdir edilmiş miktarı olmaksızın onu indirmeyiz. وَأَرْسَلْنَا الرِّيَاحَ لَوَاقِحَ فَأَنزَلْنَا مِنَ السَّمَاء مَاء فَأَسْقَيْنَاكُمُوهُ وَمَا أَنتُمْ لَهُ بِخَازِنِينَ ﴿٢٢﴾HİCR-22 Meâlleri Ve erselnâr riyâha levâkıha fe enzelnâ mines semâi mâen fe eskaynâkumûhu, ve mâ entum lehu bi hâzinînhâzinîne. Ve Biz, rüzgârları yağmur yüklü olarak gönderdik. Böylece semadan su indirdik de, sizi onunla suladık. Ve onun suyun hazinelerini denizleri, nehirleri, toprak altı ve toprak üstü su kaynaklarını, gölleri oluşturan siz değilsiniz. وَإنَّا لَنَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ ﴿٢٣﴾HİCR-23 Meâlleri Ve innâ le nahnu nuhyî ve numîtu ve nahnul vârisûnvârisûne. Ve muhakkak ki; Biz, sadece Biz hayat veririz. Ve Biz öldürürüz. Ve varis olanlar da Biziz. وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِمِينَ مِنكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِرِينَ ﴿٢٤﴾HİCR-24 Meâlleri Ve lekad alimnâl mustakdimîne minkum ve lekad alimnâl muste’hırînmuste’hırîne. Andolsun ki; sizden evvelkileri biliyoruz. Ve andolsun ki; sonrakileri de biliyoruz. وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْ إِنَّهُ حَكِيمٌ عَلِيمٌ ﴿٢٥﴾HİCR-25 Meâlleri Ve inne rabbeke huve yahşuruhum, innehu hakîmun alîmalîmun. Ve muhakkak ki; senin Rabbin, O, onları haşreder huzurunda toplar. Muhakkak ki; O, Hakîm’dir, Alîm’ خَلَقْنَا الإِنسَانَ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ ﴿٢٦﴾HİCR-26 Meâlleri Ve lekad halaknâl insâne min salsâlin min hamein mesnûnmesnûnin. Andolsun ki; Biz insanı, “hamein mesnûn olan salsalinden” standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden yarattık. وَالْجَآنَّ خَلَقْنَاهُ مِن قَبْلُ مِن نَّارِ السَّمُومِ ﴿٢٧﴾HİCR-27 Meâlleri Vel cânne halaknâhu min kablu min nâris semûmsemûmi. Ve cânn; onu, daha önce semûm’un ateşinden yarattık. وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلاَئِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِّن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ ﴿٢٨﴾HİCR-28 Meâlleri Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî hâlikun beşeren min salsâlin min hamein mesnûnmesnûnin. Rabbin meleklere şöyle demişti “Ben mutlaka, “hamein mesnûn olan salsalin”den standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden bir beşer insan halkedeceğim.”فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُواْ لَهُ سَاجِدِينَ ﴿٢٩﴾HİCR-29 Meâlleri Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidînsâcidîne. Artık onu dizayn edip, içine ruhumdan üflediğim zaman, hemen ona secde ederek yere kapanın! فَسَجَدَ الْمَلآئِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ ﴿٣٠﴾HİCR-30 Meâlleri Fe secedel melâiketu kulluhum ecmaûnecmaûne. Böylece meleklerin hepsi birden, toplu olarak secde إِبْلِيسَ أَبَى أَن يَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ ﴿٣١﴾HİCR-31 Meâlleri İllâ iblîsiblîse, ebâ en yekûne meas sâcidînsâcidîne. İblis hariç. Secde edenlerle beraber olmaktan direnerek kaçındı. قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلاَّ تَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ ﴿٣٢﴾HİCR-32 Meâlleri Kâle yâ iblîsu mâ leke ellâ tekûne meas sâcidînsâcidîne. Allahû Tealâ şöyle buyurdu “Ey iblis! Sen niçin secde edenlerle beraber olmadın?” قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُ مِن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ ﴿٣٣﴾HİCR-33 Meâlleri Kâle lem ekun li escude li beşerin halaktehu min salsâlin min hamein mesnûnmesnûnin. İblis “Ben, hamein mesnun standart bir şekil verilmiş, organik dönüşüme uğramış olan salsalinden halkettiğin bir beşere secde etmem eden olmam.” فَاخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ ﴿٣٤﴾HİCR-34 Meâlleri Kâle fahruc minhâ fe inneke recîmrecîmun. Allahû Tealâ şöyle buyurdu “Hemen oradan çık! Muhakkak ki; sen bu sebeple kovuldun.” وَإِنَّ عَلَيْكَ اللَّعْنَةَ إِلَى يَوْمِ الدِّينِ ﴿٣٥﴾HİCR-35 Meâlleri Ve inne aleykel lâ’nete ilâ yevmid dîndîni. Ve muhakkak ki; lânet, dîn gününe karşılıkların, ceza veya mükâfatın verildiği güne kadar senin üzerinedir. قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِي إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ ﴿٣٦﴾HİCR-36 Meâlleri Kâle rabbi fe enzırnî ilâ yevmi yub’asûnyub’asûne. İblis “Rabbim, öyleyse bana beas gününe diriltilecekleri güne kadar zaman ver.” dedi. قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ الْمُنظَرِينَ ﴿٣٧﴾HİCR-37 Meâlleri Kâle fe inneke minel munzarînmunzarîne. Allahû Tealâ şöyle buyurdu “Öyleyse sen, gerçekten mühlet süre verilenlerdensin.” إِلَى يَومِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ ﴿٣٨﴾HİCR-38 Meâlleri İlâ yevmil vaktil ma’lûmma’lûmi. Malûm olan bilinen vaktin gününe kadar. قَالَ رَبِّ بِمَآ أَغْوَيْتَنِي لأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الأَرْضِ وَلأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٣٩﴾HİCR-39 Meâlleri Kâle rabbi bi mâ agveytenî le uzeyyinenne lehum fîl ardı ve le ugviyennehum ecmeînecmeîne. İblis şöyle dedi “Rabbim, beni azdırmandan dolayı, onlara mutlaka yeryüzünde azgınlığı süsleyeceğim ve mutlaka onların hepsini azdıracağım.”إِلاَّ عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصِينَ ﴿٤٠﴾HİCR-40 Meâlleri İllâ ıbâdeke minhumul muhlasînmuhlasîne. “Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.”قَالَ هَذَا صِرَاطٌ عَلَيَّ مُسْتَقِيمٌ ﴿٤١﴾HİCR-41 Meâlleri Kâle hâzâ sırâtun aleyye mustekîmmustekîmun. Allahû Tealâ şöyle buyurdu “İşte bu, Bana yönlendirilmiş Bana ulaştıran yoldur.” إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ إِلاَّ مَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْغَاوِينَ ﴿٤٢﴾HİCR-42 Meâlleri İnne ıbâdî leyse leke aleyhim sultânun illâ menittebeake minel gâvîngâvîne. Azgın olanlardan iğvaya düşürdüklerinden sana tâbî olan kimseler hariç, muhakkak ki; benim kullarım üzerinde senin bir sultanlığın gücün yoktur. وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٤٣﴾HİCR-43 Meâlleri Ve inne cehenneme le mev’ıduhum ecmaînecmeîne. Ve onların hepsine vaadedilen yer, elbette, mutlaka cehennemdir. لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَابٍ لِّكُلِّ بَابٍ مِّنْهُمْ جُزْءٌ مَّقْسُومٌ ﴿٤٤﴾HİCR-44 Meâlleri Lehâ seb’atu ebvâbebvâbin, li kulli bâbin minhum cuz’un maksûmmaksûmun. Onun cehennemin 7 kapısı vardır. Her kapı için onlardan taksim edilmiş bölünmüş bir grup vardır. إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ ﴿٤٥﴾HİCR-45 Meâlleri İnnel muttekîne fî cennâtin ve uyûnuyûnin. Muhakkak ki; takva sahipleri, cennetlerin içinde ve pınarlar başındadırlar. ادْخُلُوهَا بِسَلاَمٍ آمِنِينَ ﴿٤٦﴾HİCR-46 Meâlleri Udhulûhâ bi selâmin âminînâminîne. Emin olarak, selâm ile oraya cennete girin! وَنَزَعْنَا مَا فِي صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَانًا عَلَى سُرُرٍ مُّتَقَابِلِينَ ﴿٤٧﴾HİCR-47 Meâlleri Ve neza’nâ mâ fî sudûrihim min gıllin ıhvânen alâ sururin mutekâbilînmutekâbilîne. Ve onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip çıkardık. Onlar, kardeş olarak karşılıklı tahtlar üzerindedirler. لاَ يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ ﴿٤٨﴾HİCR-48 Meâlleri Lâ yemessuhum fîhâ nasabun ve mâ hum minhâ bi muhracînmuhracîne. Onlara, orada bir yorgunluk dokunmaz. Ve onlar, oradan çıkarılacak عِبَادِي أَنِّي أَنَا الْغَفُورُ الرَّحِيمُ ﴿٤٩﴾HİCR-49 Meâlleri Nebbi’ ibâdî ennî enel gafûrur rahîmrahîmu. Kullarıma haber ver. Muhakkak ki; Ben Gafur’um mağfiret edenim ve Rahîm’im rahmet edenim, rahmet nuru gönderenim. وَ أَنَّ عَذَابِي هُوَ الْعَذَابُ الأَلِيمَ ﴿٥٠﴾HİCR-50 Meâlleri Ve enne azâbî huvel azâbul elîmelîmu. Ve muhakkak ki; Benim azabım; o, elîm çok acı bir azaptır. وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِ بْراَهِيمَ ﴿٥١﴾HİCR-51 Meâlleri Ve nebbi’hum an dayfi ibrâhîmibrâhîme. Ve onlara, İbrâhîm misafirlerinden haber دَخَلُواْ عَلَيْهِ فَقَالُواْ سَلامًا قَالَ إِنَّا مِنكُمْ وَجِلُونَ ﴿٥٢﴾HİCR-52 Meâlleri İz dehalû aleyhi fe kâlû selâmâselâmen, kâle innâ minkum vecilûnvecilûne. Onun yanına girdikleri zaman “Selâm olsun” dediler. İbrâhîm şöyle dedi “Gerçekten biz sizden korkuyoruz.”قَالُواْ لاَ تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلامٍ عَلِيمٍ ﴿٥٣﴾HİCR-53 Meâlleri Kâlû lâ tevcel innâ nubeşşiruke bi gulâmin alîmalîmin. İbrâhîm misafirleri şöyle dediler “Siz korkmayın! Muhakkak ki; biz seni, bir âlim erkek çocuk ile müjdeliyoruz.”قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِي عَلَى أَن مَّسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ ﴿٥٤﴾HİCR-54 Meâlleri Kâle e beşşertumûnî alâ en messeniyel kiberu fe bime tubeşşirûntubeşşirûne. “Bana ihtiyarlık gelmişken mi beni müjdeliyorsunuz? Böyleyken ne ile müjdeliyorsunuz?” dedi. قَالُواْ بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلاَ تَكُن مِّنَ الْقَانِطِينَ ﴿٥٥﴾HİCR-55 Meâlleri Kâlû beşşernâke bil hakkı fe lâ tekun minel kânıtînkânıtîne. “Biz seni hak ile müjdeledik. Artık ümit kesenler’den olma.” dediler. قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِ إِلاَّ الضَّآلُّونَ ﴿٥٦﴾HİCR-56 Meâlleri Kâle ve men yaknetu min rahmeti rabbihî illâd dâllûndâllûne. “Dalâlette olanlardan başka, kim Rabbinin rahmetinden ümidini keser?” dedi. قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ ﴿٥٧﴾HİCR-57 Meâlleri Kâle fe mâ hatbukum eyyuhâl murselûnmurselûne. Şöyle dedi “Ey elçiler! Bundan sonra sizin konuşacağınız konu nedir?” قَالُواْ إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ ﴿٥٨﴾HİCR-58 Meâlleri Kâlû innâ ursilnâ ilâ kavmin mucrimînmucrimîne. “Muhakkak ki; biz, mücrim günahkâr bir kavme gönderildik.” dediler. إِلاَّ آلَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ ﴿٥٩﴾HİCR-59 Meâlleri İllâ âle lûtlûtın, innâ le muneccûhum ecmaînecmaîne. Lut’un ailesi hariç, muhakkak ki; Biz onların hepsini mutlaka kurtaracağız. إِلاَّ امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَا إِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِرِينَ ﴿٦٠﴾HİCR-60 Meâlleri İllâmraetehu kaddernâ innehâ le minel gâbirîngâbirîne. Onun hanımı kadını hariç. Çünkü onun mutlaka geride kalanlardan helâk olacaklardan olmasını takdir ettik. فَلَمَّا جَاء آلَ لُوطٍ الْمُرْسَلُونَ ﴿٦١﴾HİCR-61 Meâlleri Fe lemmâ câe âle lûtınil murselûnmurselûne. Böylece, gönderilmiş olan resûller elçiler, Lut’un ailesine geldiği zaman… قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ ﴿٦٢﴾HİCR-62 Meâlleri Kâle innekum kavmun munkerûnmunkerûne. Lut şöyle dedi “Muhakkak ki; siz tanınmayan bir kavimsiniz yabancı bir topluluksunuz.”قَالُواْ بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُواْ فِيهِ يَمْتَرُونَ ﴿٦٣﴾HİCR-63 Meâlleri Kâlû bel ci’nâke bi mâ kânû fîhi yemterûnyemterûne. “Hayır, biz, onların hakkında şüphe ettikleri şey ile sana geldik.” dediler. وَأَتَيْنَاكَ بَالْحَقِّ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ ﴿٦٤﴾HİCR-64 Meâlleri Ve eteynâke bil hakkı ve innâ le sâdikûnsâdikûne. Ve biz sana hakkı getirdik. Ve muhakkak ki; biz sadıklarız doğru söyleyenleriz. فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِّنَ اللَّيْلِ وَاتَّبِعْ أَدْبَارَهُمْ وَلاَ يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ وَامْضُواْ حَيْثُ تُؤْمَرُونَ ﴿٦٥﴾HİCR-65 Meâlleri Fe esri bi ehlike bi kıt’ın minel leyli vettebı’ edbârahum ve lâ yeltefit minkum ehadun vamdû haysu tu’merûntu’merûne. Hemen ailenle, gecenin bir kısmında yürüyerek yola çıkın! Onların arkasından, onları takip et. Sizden hiçbiriniz arkasına dönüp bakmasın. Ve emrolunacağınız yere gidin. وَقَضَيْنَا إِلَيْهِ ذَلِكَ الأَمْرَ أَنَّ دَابِرَ هَؤُلاء مَقْطُوعٌ مُّصْبِحِينَ ﴿٦٦﴾HİCR-66 Meâlleri Ve kadaynâ ileyhi zâlikel emre enne dâbira hâulâi maktûun musbihînmusbihîne. Ve onların “arkası kesilmiş nesli tükenmiş” olarak sabahlayacakları helâk olup yok olacakları emrini, ona أَهْلُ الْمَدِينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ ﴿٦٧﴾HİCR-67 Meâlleri Ve câe ehlul medîneti yestebşirûnyestebşirûne. Ve şehir halkı, birbirini müjdeleyerek geldi. قَالَ إِنَّ هَؤُلاء ضَيْفِي فَلاَ تَفْضَحُونِ ﴿٦٨﴾HİCR-68 Meâlleri Kâle inne hâulâi dayfî fe lâ tefdahûni. Lut şöyle dedi “Muhakkak ki; bunlar benim misafirlerimdir. Artık beni mahçup etmeyinutandırmayın.”وَاتَّقُوا اللّهَ وَلاَ تُخْزُونِ ﴿٦٩﴾HİCR-69 Meâlleri Vettekullâhe ve lâ tuhzûni. Allah’a karşı takva sahibi olun, sakının. Beni alçaltmayın rezil etmeyin. قَالُوا أَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ الْعَالَمِينَ ﴿٧٠﴾HİCR-70 Meâlleri Kâlû e ve lem nenheke anil âlemînâlemîne. “Biz seni elâlemin başkalarının işine karışmaktan nehyetmedik men etmedik mi?” هَؤُلاء بَنَاتِي إِن كُنتُمْ فَاعِلِينَ ﴿٧١﴾HİCR-71 Meâlleri Kâle hâulâi benâtî in kuntum fâilînfâilîne. Şöyle dedi “Eğer düşündüğünüzü yapacaksanız işte bunlar, benim kızlarım.” لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿٧٢﴾HİCR-72 Meâlleri Le amruke innehum le fî sekretihim ya’mehûnya’mehûne. Ömrüne andolsun ki; muhakkak ki, onlar sarhoşlukları içinde bocalıyorlardı. فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ ﴿٧٣﴾HİCR-73 Meâlleri Fe ehazethumus sayhatu muşrikînmuşrikîne. Böylece, müşrikleri güneş doğduğu vakit orada bulunanları bir sayha korkunç bir ses dalgası aldı, عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ ﴿٧٤﴾HİCR-74 Meâlleri Fe cealnâ âliyehâ sâfilehâ ve emternâ aleyhim hıcâraten min siccîlsiccîlin. Böylece onun o beldenin üstünü altına getirdik. Onların üzerine siccîl’den öldürücü taşlar yağdırdık. إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِّلْمُتَوَسِّمِينَ ﴿٧٥﴾HİCR-75 Meâlleri İnne fî zâlike le âyâtin lil mutevessimîn mutevessimîne. İşte bunda, ibretle izleyenler için, elbette deliller لَبِسَبِيلٍ مُّقيمٍ ﴿٧٦﴾HİCR-76 Meâlleri Ve innehâ le bi sebîlin mukîmmukîmîn. Ve muhakkak ki o gerçekten, yol üzerinde mukîmdir hâlâ durmaktadır.إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لِّلْمُؤمِنِينَ ﴿٧٧﴾HİCR-77 Meâlleri İnne fî zâlike le âyeten lil mu’minînmu’minîne. Muhakkak ki; bunda mü’minler nefslerinin kalbine îmân yazılmış olanlar için elbette deliller ibretler vardır. وَإِن كَانَ أَصْحَابُ الأَيْكَةِ لَظَالِمِينَ ﴿٧٨﴾HİCR-78 Meâlleri Ve in kâne ashâbul eyketi le zâlimîn zâlimîne. Eyke halkı da gerçekten zalim idiler. فَانتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُّبِينٍ ﴿٧٩﴾HİCR-79 Meâlleri Fentekamnâ minhum, ve innehumâ le bi imâmin mubînmubînin. Bu sebeple onlardan da intikam aldık ve muhakkak ki; ikisi de iki şehir de gerçekten, açıkça bir rehberdir gelecek nesillere ibrettir. وَلَقَدْ كَذَّبَ أَصْحَابُ الحِجْرِ الْمُرْسَلِينَ ﴿٨٠﴾HİCR-80 Meâlleri Ve lekad kezzebe ashâbul hicril murselînmurselîne. Andolsun ki; Hicr halkı, gönderilen resûlleri yalanladı. وَآتَيْنَاهُمْ آيَاتِنَا فَكَانُواْ عَنْهَا مُعْرِضِينَ ﴿٨١﴾HİCR-81 Meâlleri Ve âteynâhum âyâtinâ fe kânû anhâ mu’rıdînmu’rıdîne. Onlara âyetlerimizi mucizelerimizi, delillerimizi verdik. Fakat onlar, ondan yüz çevirdiler. وَكَانُواْ يَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا آمِنِينَ ﴿٨٢﴾HİCR-82 Meâlleri Ve kânû yanhıtûne minel cibâli buyûten âminînâminîne. Ve onlar, dağlardan sağlamlığına güvenilir evler yontarak oyuyorlardı. فَأَخَذَتْهُمُ الصَّيْحَةُ مُصْبِحِينَ ﴿٨٣﴾HİCR-83 Meâlleri Fe ehazethumus sayhatu musbıhînmusbıhîne. Böylece sabah vaktine erenleri sabaha çıkanları, bir sayha korkunç bir ses yakaladı. فَمَا أَغْنَى عَنْهُم مَّا كَانُواْ يَكْسِبُونَ ﴿٨٤﴾HİCR-84 Meâlleri Fe mâ agnâ anhum mâ kânû yeksibûnyeksibûne. Böylece, iktisab ettikleri kazanmış oldukları şeyler, onlara bir fayda vermedi. وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلاَّ بِالْحَقِّ وَإِنَّ السَّاعَةَ لآتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَمِيلَ ﴿٨٥﴾HİCR-85 Meâlleri Ve mâ halaknâs semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkhakkı, ve innes sâate le âtiyetun fasfehıs safhal cemîlcemîle. Biz semaları ve yeryüzünü ve o ikisinin arasındaki şeyleri, başka bir şey için yaratmadık. Ancak hak ile yarattık. Ve muhakkak ki; o saat kıyâmet mutlaka gelecektir. Artık onlardan güzellikle yüz çevir. إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْخَلاَّقُ الْعَلِيمُ ﴿٨٦﴾HİCR-86 Meâlleri İnne rabbeke huvel hallâkul alîmalîmu. Muhakkak ki; senin Rabbin, O; yaratan ve bilendir. وَلَقَدْ آتَيْنَاكَ سَبْعًا مِّنَ الْمَثَانِي وَالْقُرْآنَ الْعَظِيمَ ﴿٨٧﴾HİCR-87 Meâlleri Ve lekad âteynâke seb’an minel mesânî vel kur’ânel azîmazîme. Ve andolsun ki; sana mesânîikinciden 7’yi 7’liyi, 7’li olarak ve Kur’ân-ul Azîm’i verdik. لاَ تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَى مَا مَتَّعْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِّنْهُمْ وَلاَ تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِنِينَ ﴿٨٨﴾HİCR-88 Meâlleri Lâ temuddenne ayneyke ilâ mâ metta’nâ bihî ezvâcen minhum ve lâ tahzen aleyhim vahfıd cenâhake lil mu’minînmu’minîne. Onlardan bir kısmına çifter çifter bol bol met’a olarak verdiğimiz şeylere gözlerini dikme. Onlar için mahzun olma. Mü’minlere kalplerine îmân yazılmış olan kimselere kanatlarını indir mutevazi ol, himaye et. وَقُلْ إِنِّي أَنَا النَّذِيرُ الْمُبِينُ ﴿٨٩﴾HİCR-89 Meâlleri Ve kul innî enen nezîrul mubînmubînu. “Ve muhakkak ki; ben apaçık uyaran, açıklayan, beyan eden bir nezirim.” de. كَمَا أَنزَلْنَا عَلَى المُقْتَسِمِينَ ﴿٩٠﴾HİCR-90 Meâlleri Ke mâ enzelnâ alâl muktesimînmuktesimîne. Muktesimlere kısım kısım ayıranlara indirdiğimiz gibi. الَّذِينَ جَعَلُوا الْقُرْآنَ عِضِينَ ﴿٩١﴾HİCR-91 Meâlleri Ellezîne cealûl kur’âne ıdînıdîne. Onlar, Kur’ân-ı Kerim’i parça parça kıldılar. فَوَرَبِّكَ لَنَسْأَلَنَّهُمْ أَجْمَعِيْنَ ﴿٩٢﴾HİCR-92 Meâlleri Fe ve rabbike le nes’elennehum ecmaînecmaîne. Artık Rabbine andolsun ki; onların hepsine mutlaka soracağız. عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٩٣﴾HİCR-93 Meâlleri Ammâ kânû ya’melûnya’melûne. Yapmış oldukları şeylerden. فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَأَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِكِينَ ﴿٩٤﴾HİCR-94 Meâlleri Fasda’ bi mâ tu’meru ve a’rıd anil muşrikînmuşrikîne. Artık emrolunduğun şeyi açıkça bildir. Ve müşriklerden yüz çevir. إِنَّا كَفَيْنَاكَ الْمُسْتَهْزِئِينَ ﴿٩٥﴾HİCR-95 Meâlleri İnnâ kefeynâkel mustehziînmustehziîne. Muhakkak ki; Biz, alay edenlere karşı sana kâfiyiz yeteriz. الَّذِينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللّهِ إِلهًا آخَرَ فَسَوْفَ يَعْمَلُونَ ﴿٩٦﴾HİCR-96 Meâlleri Ellezîne yec’alûne meallâhi ilâhen âharâhara, fe sevfe ya’lemûnya’lemûne. Allah ile beraber başka ilâh kılanlar kabul edenler, artık yakında bilecekler öğrenecekler. وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّكَ يَضِيقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَ ﴿٩٧﴾HİCR-97 Meâlleri Ve lekad na’lemu enneke yadîku sadruke bi mâ yekûlûnyekûlûne. Andolsun ki; Biz, onların söylediklerinden dolayı senin göğsünün daraldığını biliyoruz. فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُن مِّنَ السَّاجِدِينَ ﴿٩٨﴾HİCR-98 Meâlleri Fe sebbih bi hamdi rabbike ve kun mines sâcidînsâcidîne. Öyleyse Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol. وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ ﴿٩٩﴾HİCR-99 Meâlleri Va’bud rabbeke hattâ ye’tiyekel yakînyakînu. Ve sana “yakîn” gelinceye son yakîne, Hakk’ul yakîne, Allah’a köle olmaya ulaşıncaya kadar Rabbine kul ol! HÜD SÜRESİ AYET 1 الَر كِتَابٌ أُحْكِمَتْ آيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِن لَّدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ Elif lâm râ kitâbun uhkimet âyâtuhu summe fussılet min ledun hakîmin habîrhabîrin. 2 أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ اللّهَ إِنَّنِي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ وَبَشِيرٌ Ellâ ta’budû illâllâhillâllâhe, innenî lekum minhu nezîrun ve beşîrbeşîrun. 3 وَأَنِ اسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ يُمَتِّعْكُم مَّتَاعًا حَسَنًا إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى وَيُؤْتِ كُلَّ ذِي فَضْلٍ فَضْلَهُ وَإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنِّيَ أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ كَبِيرٍ Ve enistagfirû rabbekum summe tûbû ileyhi yumetti’kum metâan hasenen ilâ ecelin musemmen ve yu’ti kulle zî fadlin fadlehu, ve in tevellev fe innî ehâfu aleykum azâbe yevmin kebîrkebîrin. 4 إِلَى اللّهِ مَرْجِعُكُمْ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ İlâllâhi merciukum, ve huve alâ kulli şey'in kadîrkadîrun. 5 أَلا إِنَّهُمْ يَثْنُونَ صُدُورَهُمْ لِيَسْتَخْفُواْ مِنْهُ أَلا حِينَ يَسْتَغْشُونَ ثِيَابَهُمْ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ E lâ innehum yesnûne sudûrahum li yestahfû minhu, e lâ hîne yestagşûne siyâbehum ya'lemu mâ yusirrûne ve mâ yu'linûnyu'linûne, innehu alîmun bi zâtis sudûrsudûri. HÜD SÜRESİ AYET 1 ELİF LAM RA bu işi saglam yapan ve yaptıgında hikmet bulunan her şeyden haberdar olan ALLAH ın katından gelen ayetler saglamlaştırılmış sonra da açıklanmış olan kitaptır 2 ALLAH tan başkasına kulolmayın şüphesiz ben onun tarafından size gönderilen uyarıcı ve müjdeciyim 3 rabbinizden bagışlanma dileyin sonra ona tövbe edinki sizi belirlibirsüreye kadar güzelbir şekilde yaşatsın herihsan ve ikram sahibine ihsan ve ikramını versin eger yüz çevirirseniz haberiniz olsunki ben size büyük günün azabının gelmesinden korkarım 4 hepinizin dönüşü ALLAH adır o her şeye gücü yetendir 5 bak onlar gizlenmek için gögüslerini büküyorlar haberiniz olsun onlar örtülerine bürünürlerken o onların neyi gizlediklerini neyi açıkca yaptıklarını bilir şüphesiz o gögüslerde olanları bilendir Elif lâm râ. Kitâbun uhkimet âyatuhû summe fussılet…. 350 Elif, lam, ra. Şifreleri tespit edilmiş sonra da açıklanmış bir yazı….’ Fussılet âyâtuhû gur’ânen… 351 Şifreleri okunarak açıklanmış...’ Ancak aynı kelimeler el-hurûfu’l-mugattaah dışında bu sefer daha bir açımlamak’ ve sözlere dökmek’ anlamlarında kullanılmıştır. Yani tespit edilen belli şifrelerin/konularınâyât içeriklerinin açık açık cümlelerle şerh edilmesibeyyinât vardır. Artık yukarıda bahsettiğimiz ihkâm-muhkem tespit edilmiş konuları, tafsîl veya gur’ân ise sözlerle açımlanıp iletilmelerini anlatmaktadır. Tafsîl’den teysîryessernâ diye de söz edilmektedir. Artık şifrelerin/işaretlerin sadece telaffuzlarının değil anlamlarının okunmasına imkân sağlanmış’ olmaktadır. Ve legad yesserne’l-gur’âne li’z-zikri fe hel min muddekir. 352 Bu kaydın okunuşunu temin ettik Yok mu hiç kulağına küpe yapacak?’ 353 Burada şifreler/işaret buyrulanlar açıklandıktan yani açık ve anlaşılır cümlelere döküldükten sonra detaylandırılmak isteniyorsa ya da muhataplar tarafından bir konunun veya konularınâyât kapalı kaldığı düşünülen tarafları varsa, bunların ayrıntılı olarak daha da açımlanmasına beyân 354 denmektedir. Allah elçisi Musa halkına, Allah’ın kendilerine bir sığır kesmelerini buyurduğunu söyler. Konu/emirâyeh bellidir. Ancak onlar konunun tam olarak açıklanmadığını bahane ederek ha bire bir takım gereksiz detaylarbeyân öğrenmek istemektedirler. 350 Kuran, 351 Kuran, 352 Kuran, 353 Burası şu şekilde de çevrilebilir Belgenin okunuşuna imkân sağladık. Aklında tutacak yok mu? 354 Summe inne aleynâ beyâneh 116Galu’du rabbeke yubeyyin lenâ mâ hî/… yubeyyin lenâ mâ levnuhâ… 355 Bizim için efendine seslen de bize nasıl bir sığır olacağını açıklasın!… renginin ne olacağını açıklasın!’ Allah elçisi Muhammet’e bir defasında vahy olayı gerçekleşirken herkesin bildiği şu uyarı yapılmıştı Fe izâ gara’nâhu fe’t-tebi gur’ânehû summe inne aleynâ beyâneh. 356 Biz okurken sen okunuşu takip et, daha sonra ayrıntılarıyla açıklanması da yine bize düşer.’ Aşağıdaki ilk ifadede daha önce hiç bahsedilmemiş iki konuda soru vardır. Sonraki ifadede ise kısmen açıklanmış bir buyruğun kapalı yönleri açıklatılmak istenmektedir. Yes’elûneke ani’l-hamri ve’l-meysir... yes’elûneke mâzâ yunfigûne guli’l-afv. Kezâlike yubeyyinu lekumu’l-âyâti leallekum tetefekkerûn 357 Sana şarabı ve şans oyunlarını soruyorlar... Sana Allah yolunda neyi harcayacaklarını da soruyorlar. Sen de ihtiyaç fazlasını’ diye cevapla! Düşünürsünüz diye Allah işaret buyrulanları sana işte böyle ayrıntılı açıklıyor.’ 358 Kitâb ve gur’ân bağlamında inzâl ve tenzîl kavramları ile ilgili olarak şu notu düşmeden geçemeyeceğiz. Genellikle inzâl toptan indirmek, tenzîl ise parça parça indirmek olarak yorumlanır. Biz inzâl kavramının lütfetmek/bahşetmek’ 359 anlamlarının yanı sıra lütfedip indirgemek/tenezzül buyurup indirgemek’ şeklinde 355 Kuran, 356 Kuran, 357 Kuran, 358 Son cümleyi …işte böyle ayrıntılı açıklatıyor.’ şeklinde çevirmemiz yanlış olmaz. Zira Allah bizzat değil, Cebrail aracılığı ile yani dolaylı olarak bu ayrıntılı açıklamaları yapmaktadıraçıklama yaptırmaktadır. Buna paralel olarak mesela yukarıdaki uhkimet ve fussılet fiilleri de tespit edilen’ ve açıklanan’ yerine tespit ettirilen’ ve açıklatılan/açıklanması sağlanan’ şeklinde çevrilebilir. 359 Bu konuda bkz. Cündioğlu, Söz’ün Özü, 117Page 1 and 2 ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYALPage 3 and 4 ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYALPage 5 and 6 Atlama ve Çıkarma………Page 7 and 8 5. Metinden Çıkarma’ veya MePage 9 and 10 Dilbilgisi ve Sözdizimi DüzePage 11 and 12 gerçekliğini arıyorsak gerektiğPage 13 and 14 KISALTMALAR age. agm. Ar. Bkz. …Page 15 and 16 ARAŞTRMANIN METODU Tezimizin planPage 17 and 18 Türkçede az kullanılan resen,Page 19 and 20 BİRİNCİ BÖLÜM ÇEVİRİBİLİMPage 21 and 22 zaman çeviri uygulaması ve öğrePage 23 and 24 okuyucuların yapıları, beklentilPage 25 and 26 normlar, süreç öncesi normlar, Page 27 and 28 nasıl gerçekleştirileceğinin öPage 29 and 30 Musa Peygamberin halkının öğretPage 31 and 32 zorluklardan dolayı değişikliklePage 33 and 34 mezhep olarak Protestan mezhebi oluPage 35 and 36 Ebedi bir eser olarak Resmi ÇeviriPage 37 and 38 zahmetli bir çalışmanın ürünPage 39 and 40 şahsında Allah’ın bütün insaPage 41 and 42 ve bu konuda fazla mesafe kat edilmPage 43 and 44 1. YÖNTEMSEL HATALAR Türkçe KuraPage 45 and 46 olup olmadıkları genellikle belirPage 47 and 48 TDV 11. Annesi Musa’nın aPage 49 and 50 çevirisinde ihmal edilmemelidir. TPage 51 and 52 Dillerin belli bir dereceye kadar kPage 53 and 54 affet’ deyin…’’ 111 diye hPage 55 and 56 Yeri gelmişken Kuran’daki ArapçPage 57 and 58 Çevirilerde Türkçenin Arapçaya Page 59 and 60 Birincisi hariç diğer tasarruflarPage 61 and 62 fiilen gerçekleştirmek imkânı bPage 63 and 64 geçtiği bağlamlar büyük orandaPage 65 and 66 kelimelerin aynı pasaj içinde belPage 67 and 68 Bu ikinci tercüme hem Arapça gramPage 69 and 70 İKİNCİ BÖLÜM BİR KURAN ÇEVİPage 71 and 72 zaten düşünülemezdi. 185 ToplumPage 73 and 74 Bütün mükemmel nitelikler asaletPage 75 and 76 köle olurdu. Hür bir adam savaştPage 77 and 78 konulmazdı veya konulmuş olamazdPage 79 and 80 O dönemde yeryüzündeki hareketsiPage 81 and 82 hiçbir zaman Allah’ın varlığPage 83 and 84 yalancı, büyücü, kâhin vb. asPage 85 and 86 sadakatin, tilki kurnazlığın… Page 87 and 88 desteklemeli idi. Bu yüzden ısrarPage 89 and 90 B KURAN’IN KAYNAĞI SORUNU 1 AlPage 91 and 92 arındırdığını ve eşsiz olduPage 93 and 94 kendisini tanıtması bundan pek dePage 95 and 96 detay gibi ele alınacak türden huPage 97 and 98 14, vb. yine o vardır.’’ 253 Page 99 and 100 Burada ikinci olarak belirtebilecePage 101 and 102 sağlamaktadır. Burada yaratılıPage 103 and 104 Fe lâ tehâfûhum ve hâfûni in kPage 105 and 106 elçisi konuşmalarına bazen AllahPage 107 and 108 Kral Süleyman’ın mektubunun baPage 109 and 110 Yani işte böyle işaretlerle; Page 111 and 112 keşfedilsin yüz yıllar geçse biPage 113 and 114 üyük ölçüde dolaylı muhataplaPage 115 and 116 krallar, padişahlar, devlet başkaPage 117 and 118 muhtemelen küçük yaşta olanı kPage 119 and 120 kılınması ki yukarıda böyle olPage 121 and 122 İlk karşılaşmada Allah elçisinPage 123 and 124 Rivayette de geçtiği gibi bir yazPage 125 and 126 şekilde izah edebiliriz. Evet, birPage 127 and 128 değişik kelimelerle, rivayetlerdePage 129 and 130 ferman/buyruk’ 331 anlamında kulPage 131 and 132 u görüş doğru olamaz. DolayısPage 133 saptanmasını/kararlaştırılmasPage 137 and 138 yani tarihi belgelerinden ibarettirPage 139 and 140 ihtiyaçlar ise tekrarları gerekliPage 141 and 142 değildir. El-gur’ân lafzı ile Page 143 and 144 komisyon marifetiyle insanlarda bulPage 145 and 146 için bazı şeyler fark 147 and 148 Dolayısıyla biz geleneksel görüPage 149 and 150 ahsedilmektedir. 388 Bu konuda selePage 151 and 152 3. EgsâmEymân Sorunu Yeminler kPage 153 and 154 İncir bölgesi, Zeytin Dağı, Page 155 and 156 4. Hikmeh sorunu Bu arada Kuran’dPage 157 and 158 2-AMAÇLARIN VE ARAÇLARIN BELİRLEPage 159 and 160 2. Çevirinin AmacıHedef İşleviPage 161 and 162 B ARAÇLARLA İLGİLİ KARARLAR 163 and 164 ilmediği kelimeler olsa bile bunlaPage 165 and 166 Bütün yukarıda saydıklarımızdPage 167 and 168 için bir özet çeviri’nin gePage 169 and 170 2-Bezen eş anlamlı iki kelimeden Page 171 and 172 Yukarıda da işaret ettiğimiz gibPage 173 and 174 undan daha büyük bir kazanç da oPage 175 and 176 imkânları sonuna kadar değerlendPage 177 and 178 zarar vermeyen kimsedir. 434 ŞüphPage 179 and 180 Kuran’da prensip olarak anlaşılPage 181 and 182 tamamlayıcı olmalıdır. Bunun iPage 183 and 184 Çeviriden bizim ne anladığımızPage 185 and 186 tutulmayan; soyut, sanki doğal düPage 187 and 188 sonradan birer terim olması ile KuPage 189 and 190 edilip edilmediklerine ve doğru alPage 191 and 192 kelimelerin çoğu kuzu postundaki Page 193 and 194 uğradıkları anlam değişmelerinPage 195 and 196 ozuk Türkçe tercümeleri görenlePage 197 and 198 hala ilahiyatçıların birçoğu dPage 199 and 200 Sayfa düzeninin nasıl olması gerPage 201 and 202 Kaynak Metnin Çeviriye KonulPage 203 and 204 lüzumu durumunda buyurum birimleriPage 205 and 206 Standart Mushaf’ta paragraflar yoPage 207 and 208 Artık bundan böyle ülkede dört Page 209 and 210 Aralara Eklenebilecek NotlaPage 211 and 212 planları mesela el-mescidu’l- egPage 213 and 214 elirtilebilir. Mesela Alak suresiniPage 215 and 216 vurgulanmaz. Kaynak metnin orijinalPage 217 and 218 veya çeviri denince meal yazarlarPage 219 and 220 hatasından ve dikkatsizlikten kaynPage 221 and 222 Akla gelen ilk konu el-esmâu’l-hPage 223 and 224 özel isim olmamasına rağmen ilk Page 225 and 226 Lev lâ en reâ burhâne rabbih... Page 227 and 228 yatan bir sebep de Kuran kelimeleriPage 229 and 230 önüne getirelim. Bakın çocukPage 231 and 232 3-ÇEVİRİ SÜRECİNİN BAŞLAMASIPage 233 and 234 ulundukları büyük ve küçük baPage 235 and 236 etkisinde oluşturulan kısmi çPage 237 and 238 yeltenmemek gerektiğini düşünüPage 239 and 240 Efendisinin açıktan işaretiniPage 241 and 242 olan kişilerin veya tarihi mekânlPage 243 and 244 1. DİLSEL EŞDEĞERLİK SözcPage 245 and 246 i’llâh tam bir nankörlükkPage 247 and 248 emz; âyeh, evhâ; eşâra, subPage 249 and 250 TDV 105. … Onların kimi bPage 251 and 252 veya giyasiyy olarak kelime türetmPage 253 and 254 kök anlamı geniş suyolu’ 64Page 255 and 256 gezegene Kuran’da el-ardyer; yerPage 257 and 258 Lut’un halkı ve toplumu, oymağPage 259 and 260 ferman ...’ veya çoğul halleri Page 261 and 262 aşlayıp bir başka bir durağın Page 263 and 264 DeyimselDeyimler İlk yapPage 265 and 266 yansıtmak temel ilkedir. Çeviri mPage 267 and 268 TDV 8, 9 … O kadar ki biPage 269 and 270 Araplar eski Türkler kadar olmasalPage 271 and 272 YahyaAr. yaşar/yaşıyor/yaşaPage 273 and 274 Türkçeye Kıyamet günü’ olPage 275 and 276 isim gibi büyük harfle başlayacaPage 277 and 278 TDV 20. Süleyman kuşlarPage 279 and 280 Ve mekerû ve mekera’llâh ve’lPage 281 and 282 Zamanında İngiliz Krallığı içPage 283 and 284 şeklinde birinci çoğul şahıs ePage 285 and 286 canlıda, rüzgârları ve gök ilePage 287 and 288 İşin özüne inildiğinde, mastarPage 289 and 290 çevrilebilir. Çünkü İsa bu söPage 291 and 292 mecaz sayılar vardır. Kuran’da Page 293 and 294 Dumlu 3. …sizin için uyguPage 295 and 296 icabında Zuheyr oğlu Kaab gibi dePage 297 and 298 O an onların başlarına ansızPage 299 and 300 ediyoruz. Ancak görebildiğimiz mePage 301 and 302 DİB BismillahirrahmanirrahiPage 303 and 304 Babası Allah’ın habercisi, yeryPage 305 and 306 Elisabeth’in taç giyme törenindPage 307 and 308 zeytin ağacından yakılır. AteşPage 309 and 310 ir zeytin ağacının yağı ile yaPage 311 and 312 Atay 84-89… İnsanların dPage 313 and 314 olarak gönderilen peygamberimiz…Page 315 and 316 Yâ eyyuhe’l kâfirûn… 317 and 318 Vurgu Vurgu konusuna, KuraPage 319 and 320 Akdemir 5. Her güçlükle bPage 321 and 322 Diğer bir örnek olarak kellâ seyPage 323 and 324 Akdemir 34. … O, yağmur yPage 325 and 326 geçirilen 878 ve gerektiğinde yenPage 327 and 328 KAYNAKLAR ADAM, Baki, Yahudi KaynakPage 329 and 330 ÇANTAY, H. Basri, Kur’an’ı HaPage 331 and 332 KERİMOĞLU, Yusuf, Kelimeler KavraPage 333 YILMAZ, Musa K. Türkçe Kur’a CevapDeğerli Kardeşimiz;“Fâtihalar” denilince sûrelerin başları anlaşılır. Nitekim sûre başlarına “fevatihü's-suver”, sûre sonlarına da “havatimü’s-suver” huruf-u mukattaların yer aldığı sûrelerin ilk âyetleri büyük bir ekseriyetle Kur’ân hakkındadır. Bu ilk âyetlerde Kur’ân'ın hak ve hakikatle dolu, hikmetli, hidâyet kaynağı, âyetleri muhkem bir İlâhî ferman olduğu tekid edildikten sonra, sûrenin tamamında insanlık âlemine hikmet ve hakikat dersleri âyetlerden bir kısmının mealleri şöyledirElif-lâm-mim“İşte o kitap Kur’ân; onda hiç şüphe yok. O müttakiler için hidâyet kaynağıdır.” Bakara, 2/1“Allah, kendinden başka hiçbir ilah bulunmayan Hayy ve Kayyum olandır. O, sana bu kitabı hak ve hakikatle dolu, kendinden öncekileri doğrulayıcı olmak üzere indirmiştir. Bundan önce de Tevrat ile İncili indirmişti. Bunların hepsi insanlar için birer hidâyet kaynağı idi. Hakkı batıldan, hayrı şerden ayırt eden Furkan’ı da indirmiştir. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için pek çetin bir azap vardır. Allah intikam sahibidir.” Âl-i İmran, 3/2-4“Bunlar hikmetli kitabın âyetleridir. O, muhsinler tevhid ve ihlas ehli için bir hidâyet ve rahmettir.” Lokman, 31/1Elif-lâm-râ“Elif-lâm-râ. İşte bunlar, o hikmet dolu kitabın âyetleridir.” Yûnus, 10/1“Elif-lâm-râ. Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmıştır. Sonra hikmet sahibi, her şeyi bilen Allah tarafından bu âyetler tafsil olunmuştur.” Hûd, 11/1Hâ-mim“Bu kitabın indirilişi Azîz ve Alîm olan Allah tarafındandır.” Mü’min, 40/1“Bu Kur’ân Rahman ve Rahim olan Allah tarafından indirilmiştir.” Fussilet, 41/1Selam ve dua ile...Sorularla Risale Editörü

elif lam ra kitabun enzelna